“Millî bir görev” duygusuyla gönderilen makale…

A -
A +
Sorularla programlanmış öğretim, önceleri bir tercih idi şimdi ise zaruret oldu. Diğer metotlarla yapılan öğretimlerde, öğrenilenlerin %11’i hafızada kalırken, multimedya uygulamaları, öğrenilenlerin %50’sinin hatırda kalmasını sağlamaktadır. Buna önceki yazımızda ana prensiplerini açıkladığımız “Programlı Öğretim” tekniği ile dersin sunulması veya materyal hazırlanması da dâhil edildiğinde öğrenilenlerin %90’ının hatırda kalması sağlanabilecektir. Aynı zamanda teke tek öğretim gibi olacağından öğrencinin kendi kabiliyeti oranında ilerlemesi ve anlayamadığı yerlerin kendi imkânlarıyla tekrar edebileceği de göz ününe alınırsa vasat zekâlı öğrencilerin dahi bu başarı yüzdesini yakalayabilmeleri mümkün olacaktır.
Özetle bahsettiğimiz prensipler öğretimde yüzde doksan başarı sağlayacak olan temel öğretim prensipleri olup, Sorularla Programlı Öğretimin de temel esaslarını teşkil etmektedir. Türkiye’de bu prensiplerin tamamının bir öğretim programında kullanıldığını zannetmiyorum. Hiçbir yazılı materyalde de tatbikine rastlamadık. Ancak Eğitim Fakültesinde öğretim metotları anlatılırken çok güzel yer almaktadır. Zira ders kitaplarında mevcut fakat uygulama yok.
Şimdi kendimize soralım:  Virüs sebebi ile evlere kapanan öğrencilere adına uzaktan öğretim dedikleri uygulamalarda, yukarıda saydığımız faktörlerin kaç tanesi yer almaktaydı?
Dolayısıyla Millî Eğitim Bakanlığı Uzaktan Öğretime yeteri kadar henüz hazır değil.
 
AKADEMİSYENLER NEREDE?..
 
Televizyon ve internette klasik anlatım sistemi ile dersler verildi. Oysa eğitim teknolojisinin bir bölümü olan öğretim metotlarından istifade edilerek, multimedya desteği ile dersler, gerek kitap, gerek video ve bilgisayar programları ile ders konuları, yukarıda açıklanan uzaktan öğretim esaslarına uygun olarak programlanabilirdi.
Akademisyenler nerede? Niçin Eğitim Fakültesinden bir öğretim görevlisi çıkıp da “böyle uzaktan öğretim olmaz” demedi? İlim adamına susmak yakışmaz!
Yaklaşmakta olan ve bize dayatılmak istenen Blokchain tabanlı dijital hayatta, çocuklarımızın eğitimini, zihin istilasının başladığı bu yüzyılda, adına yapay zekâ dediğimiz duygusuz robot teknolojisinin eline mi bırakalım? Eğer (şimdi bile geç kaldık) hemen her seviyedeki öğrenciler için öncelikle yabancı dil ve fen derslerinin konularını “Sorularla Programlanmış Öğretim” metodu ile çeşitli multimedya ile hazırlayıp, internet kütüphanesine koymamız lazım. Bugün başlamazsak yarın çok geç kalacağız.
İnternette yapmış olduğum araştırmada S.P.Ö. uygulaması diye ortaya konulmuş çalışmalar yetersizdir. Ama hiç değilse böyle bir öğretim metodunun varlığını bilen siteler var. Bu konu özele veya yapay zekâya bırakılamaz. Kendi kültürümüze uygun olarak, bizzat devletin ele alması lazım.
 
EĞİTİM PSİKOLOGLARINA ÇOK GÖREV DÜŞÜYOR!..
 
P.Ö. metodunu, bazı internet sayfalarında uzun anlattım. Sadece o bilgilerle bile materyal hazırlanabilir.
Lütfen Eğitim Fakültesi öğretim üyeleri bu konuya el atsınlar ve bir an önce en azından anlaşılması zor ders konuları için sorularla algoritmik programlama yapsınlar.
Yukarıda açıkladığımız faktörlerle bile S.P.Ö. metodu ile materyal hazırlanabilir. Eğitim psikologları bunu çok iyi bilirler. Burada eğitim psikologlarına ve rehberlik öğretmenlerine çok iş ve sorumluluk düşüyor.
Benim üzerime vazife değil ama devlet görev verirse veya kendisini öğretime adamış eğitimciler, talep ederse bir yere kadar seve seve yardımcı olurum. Zira ihtiyarladım. Bu sütunlar yetersiz, daha detaya giremiyorum. Arzu edenler yukarıda bahsettiğim internet sitesinden, nasıl S.P.Ö. tekniği ile materyal hazırlanır öğrenebilirler. Şu kadarını belirteyim; yirmi altı yıl önce Allah rahmet eylesin, Ord. Prof. Dr. Reha Oğuz Türkkan Bey bana beraberce Açık Öğretim talebeleri için Materyal hazırlamamızı teklif etti. Ancak yeni emekli olmuştum ve bir işim vardı, kabul edemedim. Şimdi ise “keşke kabul etseydim” diyorum. Zira Blokchain tabanlı dijital dönüşümün başlayacağını, öğrenci ve öğretmenlerin evlere hapis olup, öğretimin mecburen internet ortamında veya dijital dönüşüm ile ferdi öğretim şeklinde yapılması gerekeceğini düşünemedim.
Bu makaleyi, millî bir görev olarak kabul ettiğim için kaleme aldım.  Sözünü ettiğim kitap 1989 yılında basılmış, Prof. Dr. Hasan Tan tarafından Türkçeye çevrilmiştir. Bu kitabı mesleğini seven bütün öğretmenlere tavsiye ediyorum. Bu kitap, eğitimcilerin baş ucu kitabı olmalıdır. Saygılarımla…
         Mustafa Beşdere/Eğitimci Araştırmacı Yazar
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.