İşveren ve esnafa tanınan vergi affı hakkında

A -
A +
"Feridun Ağabey, biz fabrikada ve kamuda çalışan işçiler memurların suçu ne? Devlet 20 yıldır esnafa belki 10 kere vergi affı getirdi. Biz isçiler vergi ödemek için seçilmiş köleler miyiz? Biz de esnaf gibi devlete vergi takalım bir yıl iki yıl vergi ödemeyip vergi affına geçelim. Devlet peşin vergiyi bizden maaşımızdan kesiyor. Esnaf da canları sıkıldığında her şeye zam yapıp bizi soyuyor. Ne devlet bizi düşünüyor ne esnaf” diyen “K.R” rumuzlu değerli okuyucumuza; 
Bu düşüncenizle işverenlerin ve işçinin durumunu iki farklı yerden kazanan farklı gruplar olarak değerlendirmiş olursunuz. Oysa devletin burada sağladığı kolaylık -az veya çok- işçi çalıştıran işverenlere ve kendi işinin başında çalışıp kazanan esnafadır. Yani işçinin vergisini devlete ödeyen esnafına ve işverenine bazı dönemlerde -ki bunun da şartlarını devlet yetkilileri bilmektedir- devlet bu kolaylığı sağlamaktadır. Yani bir işverenin vergi affına uğraması o işverenin çalıştırdığı işçilerin vergileri sebebiyle ona kolaylık sağlamak anlamına gelmektedir...
Devlet memuru için de aynı durum söz konusudur. Devlet zaten kendi memurunun maaşını ödeyen kurumdur. Dolayısıyla bu kıyasınız olsa olsa her zaman vergisini düzenli ödeyen ile ödeyemeyip aftan yararlananlar arasında olabilir. O zaman da bu iddia, vergisini ödeyemeyen vatandaşın “ekonomik sıkıntı” yaşadığına inanmamak anlamına gelir. Biz, işverenlerimizin de esnaflarımızın da vergisini ödeyebilecek durumda olup da “vergimi ödemeyeyim af çıkınca aftan yararlanırım” ezberciliği ve kolaycılığı yapacağına hiçbir zaman inanmıyoruz. Devletimiz de darda kalan esnafımıza ve işverenimize böyle bir kolaylık sağlamakla iyi yapıyor… (F.A.)
 
 
Şehir hayatının kaçınılmaz bir gerçeği
 
"Feridun Ağabey, biz gençliğimizde ana babalarımıza baktık, hizmetlerini elimizden geldiğince yaptık. Ama şimdi benim iki oğlum ve iki gelinim var. Daha şimdiden 'biz sana bakamayız anne' diyorlar… Üstelik küçük çocuklarının büyümesinde yine ben onlara yardımcı oluyorum hâlen. Bizim nesil ne çileliymiş meğer... Biz ana babalarımıza baktık, şimdi nesil değişti bize bakan olmayacak. Birkaç sene sonra elden avuçtan düşünce hâlimiz ne olacak?” diyen Ankara’dan Sevim T. adlı okuyucumuz aslında bu sözlerinizde haklısınız. Sizin zamanınızda geleneksel olarak aileler birbirinden kopmadan birbirini topluma sunardı… Bazı istisnalar olmakla birlikte evlenenler baba evine gelin getirerek evlenirdi. Dolayısıyla en küçük evlat evlenene kadar her bir evli olan, diğer kardeşi evlendiğinde baba anası onun yanında kalır kendisi ayrı eve çıkardı… Şimdi bu şehirleşmenin getirdiği bir sonuç olarak evli çiftlerin yuvalarını daha ilk başta kendileri müstakil olarak kurmaları sonucunu getirdi. Bu tür evliliklerin elbette ki artıları da eksileri de oldu. Ama dikkat ederseniz bununla birlikte şehirlerde özel ve resmî huzurevleri, yaşlı bakım evleri diye kurumlar da oluşmaya başladı. Avrupa’da yaşlı bakımı henüz üstesinden gelinememiş bir sorun olarak devam etmektedir. Ülkemizde bu anlamda henüz o derece sıkıntı yaşanmıyor. Yine de gençlerimiz ana babalarına ellerinden geldiğince bakıyorlar ama artık huzurevleri ve yaşlı bakım evleri de bizim gerçeğimiz olmaya başladı.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.