Aynı eziyeti otuz beş sene sonra yine yaşadık

A -
A +
Feridun Ağabey, 1995 yılında babam vefat edince 236 m2 minik bir arsayı 4 kardeş olarak üzerimize almak istedik… 25 yıl önce bürokratik işlemler yüzünden akla karayı seçmiştik. Belediyeye, Vergi Dairesine, Adliyeye gitmiştik. Bir yığın çetrefil evrakı tedarik ettikten sonra Tapu Müdürlüğüne gidip 4 ayrı tapu çıkarttırmıştık. Bu işlemleri yaparken 3-4 mesai günümüz heba olmuştu…
 
Aradan 25 yıl geçti. 2021 yılına geldik... 20 gün kadar önce K kurumundan bize bir tebligat mektubu geldi. Evrakta “B… köyünde bulunan, babanızdan size miras kalan X metrekare tarladan yol geçecek. D tarihinde filan düğün salonuna gelin. Sizinle pazarlık yapacağız” yazıyordu.
 
D tarihinde saat 11.00’de tüm kardeşler salonda yerimizi aldık. Bizimle beraber mekânda 50 kadar insan vardı. Genç memurlar kısaca durumu anlattılar. “Köyünüzdeki tarladan yol geçecek. Kurum olarak metrekare başına 15,6 TL rayiç fiyat belirledik. İtirazı olan verilecek parayı kabul etmeyip mahkemeye gidebilir. Fiyatı kabul eden bir iki evrak imza edecek” dediler.
Biz, “bürokrasi ile boğuşmayalım. 2 bin metrekare civarı tarlayı verelim” diye masaya oturduk. İlgili memur “Size miras kalan tarlanın 'hisselendirme' işlemi yapılmamış. İmza atamazsınız” dedi.
 
Hemen B… köyünün bağlı olduğu K… ilçesindeki ıssız Hükûmet Konağına gittik. Kapı önünde beklemekte olan genç bir memur, “Notere gidip bir evrak alacaksınız. Vergi dairesine gidip bir evrak alacaksınız. Belediyeye gidip bir evrak alacaksınız. Tapuya gidip bir evrak alacaksınız. Sonra tarlanızı K kurumuna istimlak bedeli karşılığı devredebileceksiniz” dedi.
 
Bu memuru dinleyip K… ilçesindeki minik ve yetersiz notere gittik. 5 dakikada hazırlanan tek sayfalık bir evraka 235 TL verdik. Sonra ilçedeki Vergi Dairesine gittik. Yüzümüze bile bakmayan ilgisiz memur “Bizde kaydınız yok. B… ilindeki Vergi Dairesine gideceksiniz” dedi. Alelacele B… ilindeki Vergi Dairesine gittik. “Bizde bir işiniz yok” dediler. Tekrar K… ilçesinin Belediye İmar Müdürlüğüne gidip dilekçe verdik. Emlak beyannamesi tedarik etmek istedik. K… ilçesinin belediyesindeki saygılı memur bizden arazinin tapu kaydını istedi. K… ilçesinin Tapu Müdürlüğüne gidip bu belgeyi istedik.
 
Tapu Müdürlüğünün genç ve bilgili müdürü “Boş yere, zaman, emek, para kaybetmişsiniz. Ben size miras kalan tarlaların ‘hisselendirme’ işlemini 30 saniyede hallettim” dedi.
Ertesi günü yine 4 kardeş 200 km yol katederek K… ilçesinde geçici görevle bulunan K… kurumunun memurlarının önüne gittik. Durumu arz ettik. İki yere imza atıp işi nihayetlendirdik. 1995 yılında çektiğimiz eziyetin katmerlisini 2021 yılında bir kez daha yaşadık... Bu nasıl bir bürokrasi, bu nasıl bir gelişme bu nasıl bir dijitalleşme dönemi. Takdiri kamuoyuna bırakıyorum...
            Rumuz: “Öğretmen”
 
 
Hayatı sipariş eden bir gençlik!
 
Feridun Ağabey, yine sizin köşenizde okumuştum yıllar önce… Bir arkadaşın sosyal paylaşım ağından büyük bir marifet olarak bir vatandaşın nar kabuğunu kolay soymasıyla ilgili bir video paylaştığını yazıyordu. Ve hayretini dile getiriyordu. Meyve soymayı bile başkasından öğrenmek zorunda kalan bir gençlikten söz ediliyor demişti okuyucu… Diyordu ki: Gençlik yediği ekmeğin tarladan, yumurtanın tavuktan, meyvenin ağaçtan geldiğini bilmeyen bir gençlik… Raflara dizilen yiyecekleri giyecekleri ambalajlanmış gıdaları market arabasına doldurup karttan parayı ödeyip alıp giden gençlik...” Şimdi bu gençlik de demode oldu… Şimdi gençlik markette raf dolaşmak gibi bir etkinliğin içinde olmuyor… Sadece bilgisayara indirdiği programlarda reklamlardaki gibi tıklıyor, sipariş veriyor, biraz sonra kapısında motorlu kuryeden alıyor. Raflarda dolanan gençlikten evden hayatı sipariş eden ve sadece tüketen bir nesle dönüştürüldük…
           Ali Rıza Sağlam-İstanbul
 
 
Bir ağabeyim olmadı gitti!..
 
Feridun Bey, gazetenize aboneyim. Köşenizi de ilgiyle okuyorum. Derdim var diyorlar okuyucular. Ben de size içimde bir türlü çözemediğim derdimden söz etmek istiyorum. Babamın “oğlum o sana hiç ağabey olmadı” dediğini iyi hatırlıyorum. Bir ağabeyim var benden on yaş kadar büyük… İkimiz de yaşlandık, ev bark sahibi olduk. Çocuklarımız oldu, torunlarımız oldu… Hatta yaşlandık yönümüzü öte tarafa (ahirete) döndük. O geldi 80 yaşına, ben geldim yetmiş yaşına. Arkadaş aramızda hiçbir sebep yok ama benimle ne bir bayramda ne bir düğünde ne bir cenazede olsun görüşmeyen, yaptığım her işi ifsat etmeye çalışan, beni gördüğünde düşman görmüş gibi bakan bir ağabeyin acısını yaşıyorum yüreğimde. Bu derdin dermanını kime anlattıysam da bulamadı. Diyorum ki: Bütün ailelerde kardeşler böyle midir? Şöyle yan yana gelip sırt sırta verip birbirine “canım” diyen kardeşler var mıdır? Allah onlardan razı olsun… Şu dünyadan ana bir baba bir öz ağabeyim olduğu hâlde bir ağabeyim olmadan çekip gideceğim de ona yanıyorum.

           Rumuz: “Kardeş”

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.