ABD'nin hukuksuz operasyonu

A -
A +
ABD'nin Türkiye'yi hedef alan alçak operasyonunun bu noktalara geleceğini taa 27 Temmuz 2015'te Star gazetesinde yazmış bir gazeteciyim. Aylar öncesinden de bazı eski bakanlarımızı ABD'ye gitmemeleri için ekrandan uyarmıştım. Çok açıktır ki, hedef Türkiye'dir. Bizler ülkemizi kanımızın son damlasına kadar savunacağız oysa Aydın Doğan'ın adamları ABD'nin bu operasyonu sebebiyle bayram ediyorlar.
Hep söyledim Aydın Doğan medyası Türkiye için kanser hücresidir. Murat Yetkin'in tavrı aslında Aydın Doğan'ın tavrıdır. Eğer 2019'a kadar bu kanser hücresi ile ilgili gerekenler yapılmazsa Türkiye'ye ve Cumhurbaşkanımıza bu grup yine harp ilan edecektir. Tıpkı 17-25 Aralık döneminde yaptıkları gibi. 7 Haziran sürecinde yaptıkları gibi. Dediğim gibi 27 Temmuz 2015’te -Yeni bir kara propaganda dalgası- başlıklı yazımda bugün olacakları yazmıştım ve şimdi yazdıklarım -her zaman olduğu gibi- hayata geçiyor. O zaman bu yazımı dikkatle okuyanlar bugün olanlara şaşırmazlar.
Bu ülkede herkes iktidar savaşı veriyor ve gazetecilik de iktidar kavgasının vasıtasından ibaret. Aydın Doğan'ından FOX TV'sine, Sözcü'den Cumhuriyet'e hepsinin derdi Tayyip Erdoğan’ın ABD tarafından indirilmesi ve hapse atılması. İktidar kavgası veriyor ve kelle almak istiyorsanız o zaman kelleniz alındığında da onurluca kabul edeceksiniz ve ağlamayacaksınız. Çünkü savaş yapmak demek ya kelle almak ya da kelle vermektir. Ha, eğer gerçek gazetecilik yapıp tam olarak hakikati anlamaya çalışıyorsanız komünist de olsanız büyük saygım vardır. Siyasi ideolojisini gazeteciliğe karıştırmayıp hakikat savaşı veren gazeteciler varsa onlara gerçekleri anlatayım.
Her şeyden önce binlerce kez yanlış yazıldığı gibi Zencani ve Zarrab ortak değil neredeyse düşman. Türk devlet kayıtlarına göre bu iki isim hep birbiri aleyhine konuşmuş ve iş ortaklıkları yok. Öte yandan bu ülkenin büyük harfle DEVLET kurumu İran devletini Zencani’nin İran paralarını iç ettiği hakkında çok uyarmış. Dahası Zarrab’ın da Zencani hakkında İranlı yetkilileri uyardığı kayıtlara geçmiş. İran devletinin paralarını kontrol eden Zarrab değil Zencani. ABD makamları bu konuda kasten yalan söylüyor. Bu iddianamenin o kısmı yalan. Zarrab ve ailesi Türkiye ile ticaret yapan İran şirketlerinin parasını kontrol ediyor.
İran’dan aldığımız petrol ve doğalgazın paralarına ulaşma hakkı Zencani’ye aitti. Zarrab’ın doğalgaz ve petrol paraları ile alakası yok. Zarrab temelde özel sektörden özel sektöre olan ticaret ilişkisinin organizatörüydü. ABD’nin koyduğu aptal ve haksız bir ambargo yüzünden tüm bu ilişki ağları oluşmak zorundaydı ve Zarrab’dan önce de Bunge ve Cargill adında iki Amerikan şirketi İran ile diğer ülkelerin ticaretini sağlıyordu.
Mesela Tahran pazarları Amerikan malları ile dolu. Tüm bu mallar informel bir ağla Bunge ve Cargill firmaları aracılığıyla İran pazarına sokuluyor. Bizim Koç Holding de ambargo kalkana kadar bu informel ağ ile İran’a mal satıyordu. Oysa İran’a mal satışı yasa dışıydı. Tahran’da satışa sunulan binlerce Beko markalı ürünün ticareti Bunge ve Cargill gibi aracılarla yapıldı. Birçok Türk markası da iki Amerikan firması yerine Zarrab aracılığıyla İran pazarına mallarını sundular. Elbette informel ticaretin olduğu yerde suistimallerin olması da kaçınılmazdır. Bunların önüne geçmek kolay değildir. ABD'nin derdi ise tamamen kendi çıkarları için kabadayılık yapmıştır. Şimdi bu ambargo kalktı ve ticaret adam gibi yapılabilecek. Fakat tuhaf şekilde 1.5 yıl önce ambargo yokken Zarrab’a soruşturma açılıyor. Ambargo varken açılan bir soruşturma yok. Ambargo varken defalarca Zarrab ABD’ye gidip geliyor ve hiçbir soruşturma yok. Tutuklanmasından 1 hafta önce İngiltere’de olmasına rağmen tutuklama olmuyor. Tam bir tuhaflık manzarası var.
Tolga Tanış bile bu ambargo saçmalığıyla oluşmak zorunda olan karmaşayı biliyor ve kitabında da ABD’yi bu ambargo sebebiyle suçluyor. Tanış o noktada doğru yazıyor ama ABD’nin Bunge ve Cargill firmalarının senelerdir Zarrab ile aynı işi yaptığı ve Amerikan hukuku tarafından ısrarla korunduğu gerçeğini yazamıyor. Zarrab’ın bunlardan tek farkı Türkiye bankaları aracılığıyla ve para Türkiye’de kalacak şekilde bu ticareti yapması. Dedim ya kimsenin derdi gazetecilik ve gerçekleri aramak değil. Her türlü iktidar savaşında gazetecilik de araçsallaşmış durumda. Bugünü anlamak için benim 27 Temmuz 2015’te yazdıklarımı okuyun.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.