İlk İslami İlim Merkezleri ve Enbiyanın Vârisleri Âlimler

A -
A +
Hazret-i Peygamber’in ilk ilim vârisleri Eshâb-ı Kiram’dır. Kur’ân-ı Kerim’i ve Hadis-i şerifleri, kendilerinden sonraki nesillere bozmadan ve bozulmadan ulaştırabilmek için olağanüstü bir gayret ve hassasiyet göstermişlerdir. Mekke ve Medine’de ilim merkezleri kurulmuştur. Bazı sahâbîler görevli, bazıları da ilmi yayma gayesiyle başka illere, bölgelere göç ederek İslam’ı tebliğ çalışmalarına katılmışlardır. Gittikçe genişleyen İslam topraklarında çeşitli bölgelerde İslamî İlim Merkezleri kurulmuştur. Bu merkezlerde sahâbi hocalar, geleceğin fakîh ve Müctehidlerini yetiştirmeye başlamışlardır. Belli başlı İlim Merkezleri, şöyle sıralanabilir:
 
Mekke İlim Merkezi
 
Mekke’de ilimle meşgul olan ve hadis rivâyetinde bulunan birçok sahâbe-i kiram vardı. Ancak zamanının ilimlerinde mütebahhir, dirayetli ve Hazret-i Peygamber’in duasına mazhar olmuş olan Abdullah ibn Abbâs “radıyallahü anh”, bu şehirde tedrisatın başında bulunuyordu. Bu ilim merkezinde, özellikle Tefsîr ve Hadîs gibi ilimlerde gelecek nesillere kaynaklık eden tâbiîler yetişiyordu. Bunlar, şöyle sıralanabilir:
İbn Abbâs’tan Tefsir dinleyen tâbiîlerin ileri gelenleri şunlardır:
1) Mücâhid ibn Cebr, 2) Sa’îd ibn Cubeyr, 3) Ikrime Mevlâ ibn Abbâs, 4) Atâ ibn Ebî Rabâh, 5) Tâvus ibn Keysân, 6) Ebû Şa’sâ’ Câbir ibn Zeyd, 7) Ebû Mahled (Meclez), 8) Dahhâk ibn Muzâhim, 9) Ali ibn Ebî Talha ve 10) Atâ’ ibn Ebî Muslim.
Ancak son üç tâbiînin, İbn Abbâs’tan tefsir işitmeleri, doğrudan değil, bir vasıta ile aldıkları, kaynaklarca kaydedilmektedir. Bununla beraber her üçü de “sika/güvenillir” kabul edilmiştir.
 
Medîne İlim Merkezi
 
İmâm en-Nesâî’nin bildirdiğine göre, bu merkezin sahâbe fukahâsı, Hazret-i Ömer ibn el-HattâbZeyd ibn SâbitAbdullah ibn Ömer ve Hazret-i Âişe’dir.
Medine ilim Merkezinde yetişen seçkin bazı tâbiîler şunlardır:
1) Sa’îd ibn Museyyed, 2) Urve ibn Zubeyr ibn Avvâm, 3) Ubeydullah ibn Abdillâh,  4) Ebû Bekr ibn Abdirrahmân, 5) Suleymân ibn Yesâr. 6) Kâsım ibn Muhammed ibn Ebî Bekr es-Sıddîk 7) Hârice ibn Zeyd.
İsimleri zikredilen bu fukahâya, Medine’nin “fukahâ-i seb’a”sı/yedi fakîh’i denir. 
Bu merkezde Ubeyy ibn Kâ’b’dan özellikle Tefsir dinleyenler arasında:  
1) Sa’îd ibn Museyyeb, 2) Zeyd ibn Eslem,  3) Rabîatu’r-Re’y Rabîa ibn Ebî Abdirrahmân ve 4) Muhammed ibn Kâ’b ibn Selîm gibi tâbiîler bulunmaktadır.
 
Kûfe İlim Merkezi
 
Sünen sahibi Nesâî, Kûfe ilim merkezinin fakîhlerini, Hazret-i Ali ve Abdullah ibn Mes’ûd olarak gösterir. Ancak, Hazret-i Ömer, Ammâr ibn Yâsir ile Ebû Mûsâ el-Eş’arî’yi Kûfe’de vali olarak görevlendirmiş, dolayısıyla bu sahâbîler de bu belde­de ilmî faaliyetlerde bulunmuşlardır. El-Eş’arî, Haz­ret-i Osman ve  Hazret-i Ali  devirlerinde de Kûfe’de valilik yapmıştır.
Bu ilim çevresinde yetişen tâbiî FakîhMüfessir ve Muhaddislerden bazıları şöyle sıralanabilir:
1) Alkame ibn Kays, 2) Esved ibn Yezîd, 3) Amr ibn Şurahbîl, Ebû Meysera el-Hemedânî, 4) Ubeydetu’s-Selmân ibn Amr (Ubeydetu’bnu Kays), 5) Şurayh ibnu’l-Hâris (Kâdî Şurayh) 6) Abdurrahmân ibn Ebî Leylâ  7) İbrâhîm en-Nehaî   8) Hammâd ibn Ebî Süleymân  9) Şa’bî Âmir ibn Şurâhîl  10) el-İmâmu’l-A’zam, Ebû Hanîfe en-Nu’mân ibn Sâbit.
Abdullah ibn Mes’ûd, Hazret-i Ömer tarafından Kûfe’ye önce “kâdî”, sonra da “beytu’l-mâl” memuru olarak tayin edilmiş, orada uzun müddet kalmış ve Tefsir sahasında isim yapan birçok tâbiînin yetişme­sine öncülük etmiştir. Onun için İbn Mes’ûd, “Kûfe Tefsir Okulu”nun kurucusu olarak bilinir.
Abdullah ibn Mes’ûd’tan Tefsir dinleyen başlıca tâbiîler arasında:
1) Alkama ibn Kays, 2) Mesrûk ibn el-Ecdâ’, 3) Esved ibn Yezîd, 4) Şa’bî  Âmir ibn Şurâhîl, 5) Murretu’bnu Şurâhîl el-Hemedânî ve 6) Suddî (el-Kebîr) İsmâîl ibn Abdirrahmân bulunmaktadır.
Son iki tâbiînin, İbn Mes’ûd’tan rivâyetlerinin olup olmadığını, İbn Hacer, Tehzîbu’t-tehzîb’inde kaydetmemiştir.
 
Basra İlim Merkezi
 
Kaynak eserlerde bu ilim merkezinin önde gelen fakîh sahâbî hocaları, Ebû Mûsa el-Eş’arî ile Imrân ibn Husayn olarak  gösterilir. Ancak bu şehre yerleşip birçok tâbiîye rivâyette bulunan Enes ibn MâlikSemure ibn CundebAbdurrahmân ibn SemureEbû Bekre ve Ma’kıl ibn Yesâr gibi sahabîler de burada ilmî faaliyette bulunmuşlardır.
Basra ilim çevresinde yetişen bazı tâbiîler şunlardır:
1) Humeyd ibn Abdirrahmân el-Hımyerî. 2) Mutarrıf ibn Abdillâh ibn eş-Şıhhîr, 3) el-Hasenu’l-Basrî, 4) Muhammed ibn Sîrîn, 5) Osman ibn Muslim el-Bettî, 6) Katâde ibn Diâme, 7) Ebû’l-Âliyye Rufeyyi’ ibn Mihrân, er-Riyâhî, 8) Rabî’ ibn Enes.
Basra ilim merkezinde Tefsir okulunun sahâbî temsilcileri olarak Hazret-i Ali, İbn Abbâs ve Ebû Mûsa el-Eş’arî görülmektedir.
Bu okulun ileri gelen Müfessir tâbiîleri arasında el-Hasenu’l-BasrîEbû’l-Âliyye, Katâde ibn Diâme ve Rabî’ ibn Enes bulunmaktadır.
Burada şunu hatırlatalım ki, o dönemde bazı sahâbî hocalar, görev gibi bazı sebeplerle birkaç ilim merkezinde temsilci ve rehber olarak görülebilmektedir.
 
Şam İlim Merkezi
 
İslâm devletinin ilk başkenti Medine idi; fakat Muâviye ibn Ebî Süfyân, başkent olarak Şam’ı seçti. Hazret-i Ömer, Şam’ı fethettikten sonra, Muâz ibn CebelEbû’d-Derdâ’ ve Ubâde ibn Sâmit el-Ensârî’yi, oraya Kur’ân-ı Kerîm muallimi olarak gönderdi. Kaynak eserlerde ancak ilk ikisi, Şam ilim merkezinin fakîh sahâbîleri ola­rak kaydedilmektedir.
Bu arada, Hazret-i MuâviyeEbû Zer’ el-Gıfârî, Şurahbîl ibnu’s-Sımt el-Kindî ve Ebû Umâme el-Bâhilî Sudeyy ibn Aclân gibi sahabîlerle birlikte, yine Hazret-i Ömer’in Şam’da görevlendirdiği Abdurrahmân ibn Gammi el-Eş’ârî de bu çevrede ilim neşrinde bulunan sahâbî hocalardandır.
Şam ilim çevresinde yetişen tâbiînin ileri gelenleri de şunlardır:
1) Mekhûl, Ebû Abdillah ibn Ebî Muslim 2) Suleymân ibn Mûsâ el-Emevî 3) Recâî ibn Hayve ibn Cervele, 4) Ebû İdrîs el-Havlânî Âyızullâh, 5) Bilâl ibn Ebi’d-Derdâ’, 6)  Kâ’bu’l-Ahbâr ve 7) Ali ibn Ebî Talha.
 
Mısır İlim Merkezi
 
Hazret-i Muâviye ibn Ebî Süfyân 38/658 tarihinde Amr ibn el-Âs’ı Mısır’a vali olarak tayin etti. Amr vefat edince oğlu Abdullah ibn Amr, Mısır valiliğine getirildiyse de, o bu görevde fazla kalmadı ve gönlünün çok arzu ettiği tedrisle meşgul oldu. Onun için İbn Amr, Mısır’da ilim hareketinin öncüsü olarak bilinir. Ancak bu beldede, birçok tâbiîye rivâyette bulunarak, onların ilmen yükselmesine sebep olan ve Mısır’da en son vefat eden sahâbî Abdullah ibn el-Hâris ibn Cez’i de unutmamak gerekir.
Mısır beldesinde yetişen tâbiîlerden bazıları şöyle sıralanabilir:
1) El-Hârîs ibn Ya’kûb ibn Sa’lebe, 2) Yezîd ibn Ebî Habîb, 3) Atâ’ ibn Dînâr el-Huzelî, 4) Suleymân ibn Ziyâd el-Hadramî, 5) Abdullah ibn Ebî Ca’fer, 6) Ubeydu’bnu  Sumâme  el-Murâdî, 7) Imrân ibn Abd (illâh el-Utâridî) el-Muâfirî..
 
Diğer Bölgeler
 
Horasan bölgesinin tâbiî fakîhleri olarak, Dahhâk el-Muzâhım el-Hilâlî ile Atâ’ ibn Ebî Muslim el-Horâsânî,
Yemâme beldesinde, Yahya ibn Ebî Kesîr et-Tâî,
Yemen’de ise, Tâvus ibn Keysân görülmektedir. Ancak Tâvus, Mekke’de uzun müddet tahsil gördüğünden, Mekke’nin de ilim temsilcilerin­den sayılmıştır.
 
Sahâbe-i Kiram’ın Fukahâsı
 
Mevâhib-i Ledünniyye’nin kaydına göre Peygamber efendimizin Ahiret’e intikallerinde hayatta 124 (veya 114) bin sahâbe vardı. Bunlar içinde Suffe ehli gibi yalnız ilimle meşgul olanların yanında fakîh sahâbîler mevcuttu. Bunlar, fetva veriyorlardı. Fetva veren bir çok sahâbî arasında 7’si pek meşhurdur. Bunlara “yedi sahâbe fukahâsı” denir. İsimleri şöyledir:
1) Hazret-i Ömer, 2) Hazret-i Ali, 3) Abdullah ibn Mes’ûd, 4) Hazret-i Âişe, 5) Zeyd ibn Sâbit, 6) Abdullah ibn Abbâs ve 7) Abdullah ibn Ömer.
Bunlar, fetva konusunda ilk sırada yer alanlardır. İkinci derecede yer alanlar 13, üçüncü derecede sayılanlar da 120 kişidir. Sonradan gelen âlimler bu tasnifi, sahâbenin ilmî derecelerine göre değil, verdikleri fetva sayısına göre yapmışlardır. Dolayısıyla en çok fetva veren Abdullah ibn Ömer gösterilmiştir. Hazret-i Ümmü Seleme, ikinci grup; Hazret-i Hafsa, Hazret-i Safiyye, Hazret-i Fâtıma ve Fâtıma bint-i Kays, üçüncü grup içinde yer almıştır.
 
Sahâbe Hadis Hocaları
 
 Fakîh sahâbe başta olmak üzere bütün eshâb-ı kiram, Hazret-i Peygamber’den duyduklarını eshâba ve özellikle tâbiîne naklediyorlardı. Suffe ehli bunların başında geliyordu. Peygamber aleyhisselâm’dan duyduklarını başkalarına nakleden kişilere “râvi” deniliyordu. Bir râviden, hadis alma, hadis usûlü âlimlerince çok hassas ölçü ve kurallara bağlanmıştı. Bu kuralların başında âdil olma ve sika/güvenilir bulunmaktaydı. Sahâbî râvilerin hepsi âdil ve sika kabul edilmiştir. Bunlar, engin bir edep ve saygı çerçevesinde hadis rivâyetinde bulunurlarken Hazret-i Peygamber’in “söylemediğimi bana atfeden cehennemdeki yerine hazırlansın” ikazını, sırtlarında ateşten bir gömlek gibi taşımışlardır. Bu hassasiyet içinde hareket eden sahâbe, rivâyet ettikleri hadis sayısına göre tasnife tabi tutulmuştur. Çok hadis rivâyet edenlere Müksirûn (1000 ve üzeri hadis), az hadis rivâyet edenlere Mukıllûn (1000’den az hadis) denilmiştir.
Müksirûn yedi kişidir. Bunlar, şöyle sıralanabilir:
1) Ebû Hüreyre (5374 adet hadis), 2) Enes ibn Mâlik (2286), 3) Hazret-i Âişe (2210), 4) Abdullah ibn Abbâs (1660), 5) Abdullah ibn Ömer (1630), 6) Câbir ibn Abdullah (1540) 7) Ebû Saîd el-Hudrî (1170 adet hadis).
Bu ilim merkezlerinde yeti­şen tâbiî âlimler, sonradan, genel olarak iki ayrı ekolden biri içinde mütalâa edilmişlerdir. Bunlar, Rey ve Hadis ekolleridir.  
Kitâb, Sünnet ve İcmâ’ ile hükmü açıklanmamış meseleleri rey eshâbı, kıyasla ictihad ederek çözümlemiş ve bazı hadislerin rivâyet şekilleri sebebiyle, hükme kaynak olup olamıyacağı hakkında ölçüler koymuşlardır. Yine rey ekolünün belirgin özelliklerinden biri de ortaya çıkmamış meseleleri varsayarak, onlar hakkında hüküm vermeleridir.
Hadis eshâbına gelince, onlar, dinî bir meseleyi, nass çerçevesinde hükme bağlamaya çalışmış ve ictihad etmek mecburiyetinde kaldıklarında, daha çok maslahat kuralını göz önünde bulundurarak problemi çözmeye çalışmışlardır.
İlim merkezlerindeki fakîh hocalarla ilgili bir durum dikkat çekmektedir. O da tâbiûn asrında, önde gelen ilim erbâbının hemen hemen tamamının mevâlî (âzatlılar) olduğu gerçeğidir. Meselâ, yukarıda isimleri kaydedilen:
Mekke ehlinin fakîhi Atâ’ ibn Ebî Rabâh,
Yemen ehlinin fakîhi Tâvus,
Yemâme ehlinin fakîhi Yahya ibn Ebî Kesîr,
Basra ehlinin fakîhi el-Hasan el-Basrî,
Kûfe ehlinin fakîhi İbrâhim en-Nehaî,
Şam ehlinin fakîhi Mekhûl ve
Horasan ehlinin fakîhi Atâ el-Horasânî,
hepsi mevâlî (âzatlılar) idiler. Yalnız Medine ehlinin fakîhi Sa’îd ibn el-Museyyeb, Kureyş’tendi.
Tâbiîler döneminde “mevâlî”nin ön plâna çıkmasının, İslâm’da insanın şeref, haysiyet ve hukukuna verilen değeri gösterdiği gibi, ilim tahsilinde, statü ve ırkın engelleyici  bir unsur olmadığı gerçeğini de ortaya koymaktadır.
 Kaynak: islamilimleri.com

İlk İslami İlim Merkezleri ve Enbiyanın Vârisleri Âlimler
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.