Türkiye, Türkiye'den ibaret değil

A -
A +
Bir haftadır Somali'deydim.
Memleketin kısır tartışmalarından uzaklaşmak, öteki gündemlere şahit olmak iyi geldi.
Gördüğüm manzaralar karşısında açıkçası hem üzüldüm hem umutlandım.
Ülkedeki aşırı güvenlik tedbirleri çok bunaltıcı geldi bana.
Sokakların uzun namlulu silahlı adamlarla dolu olması, her iki yüz metrede mutlaka durdurulmamız ürküttü.
Öyle bir güvenlik var ki... Otellerin, okulların, hastanelerin önü demir bariyerlerle kesilmiş. İzin verilmeden geçemiyorsunuz.
Altyapı eksikliği şehirdeki kaotik durumu perçinliyor. Yolları anlatmak için "Çarşamba pazarı gibi" deyimi kullanmak Çarşamba'ya büyük haksızlık olur.
Çok işi var bu ülkenin hem de çok.
Oysa ülke okyanusun dibinde, dalgalar âdeta 'zenginlik burada' diye kıyıları dövüyor.
Somali, Afrika'nın en uzun sahiline sahip ülkesi.
Toprakları mümbit ama adam gibi ekilmiyor. Hayvancılıkta önemli potansiyel var.
'Dünyanın en zengin zümrüt yatakları burada' diyorlar ama ona varana kadar yer üstünü toparlamak gerekiyor.
...
Eli yüzü düzgün mekânlarda gördüğümüz gençler arasından mutlaka Türkçe bilen birilerini buluyorsunuz.
Görür görmez Türk olduğumuzu anlıyor, masalarına buyur ediyorlar. Bizi ve ülkemizi çok seviyorlar.
Türkiye mezunları, Somali'nin âdeta geleceğe ışık tutan aydınlık yüzü.
Abdirizak onlardan biri. İstanbul'da endüstri mühendisliği okumuş, yetmemiş bir de yüksek lisans yapmış bu genç adamla uzun uzun sohbet ediyoruz.
Mezuniyetten sonra Gebze'de bir ilaç firmasında iki yıl çalışmış. Ardından Mogadişu'ya dönüş yapmış.
"Bu toprakların, bana ve benim gibilere ihtiyacı var" diyor. Onun için de Türkiye'den mezun olanların mutlaka ülkeye gönderilmesi gerektiğini düşünüyor.
"Şimdiki aklım olsa mühendislik okumazdım" diye anlatıyor; "Beni yetiştiren Türkiye. Allah razı olsun bize büyük destekler yapılıyor. Yardım kuruluşları el uzatıyor. Ancak ülkemin ara eleman ihtiyacı çok fazla. Mobilyacı, elektrikçi, tesisatçı, sağlıkçı, ziraatçı... Özellikle de öğretmen. Biz eğer kalkınacaksak eğitimden başlamalıyız. Burada Türkiye'deki gibi devlet okulu diye bir kavram yok. Var olanlar da özel. Öğrenci başına aylığı 10 dolar. Buraya göre iyi para. Bu yüzden okullaşma oranı çok az. Keşke meslek okulları açılsa. Türkiye buna öncülük etse. Buraya ustalar gelse, eleman yetiştirse..."
Selahattin, Akdeniz Üniversitesinde bahçe bitkileri okumuş. Ama ülkesinde tercümanlık yapıyor. "Türkiye'ye benim hayatımı değiştirdi" diyor, "Batı ülkelerinden bize çok daha yakın. Bizim insanlarımız Türkiye'dekiler gibi çalışkan değil. Somali, Türklerden öncelikle çalışma azmini ve prensibini öğrenmeli" diye temennide bulunuyor.
Yalova'da işletme okuyan Abdülgani'nin, Tokat'ta ziraat okuyan Yusuf'un anlattıkları farklı değil...
...
İç savaş yüzünden kendi hâline terk edilmişken, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 2011 yılında yaptığı tarihî ziyaret ülkedeki gidişatı tersine çevirmiş.
Havalimanını, limanı Türkler işletiyor. Okyanus kıyısında bir kale gibi yükselen TÜRKSOM Türk Birliği, Somalili askerlere eğitim veriyor. Birliğin karşısında bir de Somali kışlası bulunuyor.
TİKA'nın inşa ettirdiği, Cumhurbaşkanımızın adını taşıyan ve kadrosu Türk olan eğitim ve araştırma hastanesi, hem yaralara hem gönüllere merhem oluyor.
Türk yardım kuruluşlarının hizmetlerini anlatmaya gerek yok. Mesela İHH İnsanı Yardım Vakfı, bir üniversite kurup hibe etmiş. Bugün kampüsteki seralarda yılın her ayı muazzam bahçe bitkileri yetiştiriliyor. Okyanus kıyısında bir yetimhane yapılmış ki insanın gözlerini yaşartıyor.
...
Somali'nin hâli iç burkuyor ama Türkiye'nin ağabeylik yapması, Somalilerin Türkleri çok sevmesi insanı mutlu ediyor.
Zaten "Size duacıyız. Sadece biz değil, bütün Müslüman ülkeler duacı" diyorlar.
Bir defa daha gözümüzle görüyoruz ki: Gül gibi ülkemiz var. Muazzam nimetler içindeyiz. Türkiye sadece Türkiye'den ibaret değil.
Türkiye'nin koşması, mazlumun ayağa kalkması demek...
 
      ***
Fondipçiler
 
Amerikan İlerleme Merkezi, geçen yıl Türkiye'den aralarında Gazete Duvar, Bianet, MedyaScope gibi internet haber mecralarının Batı eliyle fonlandığını ifşa etmişti.
Hatta, bunların fonlamaya rağmen Rus Sputnik kadar iş yapmadığından üstü örtülü şikâyette bulunulmuştu.
Bu sefer başka bir 'fon'dipleme vakası ortaya çıktı.
Ruşen Çakır'ın sahibi olduğu MedyaScope sitesinin Amerikan Chrest Vakfı’ndan fon aldığı belirlendi.
Geçmişte, Amerika'nın maaşa bağladığı gazetecileri(!) ifşa edip, "basın skandalı" diye duyuran, "Pentagon'un Türk gazetecileri" haberi yapan Ruşen Çakır'ın, bu sefer kendisinin 'mamalandığı' belirlendi.
Dünyanın neresinde olursan ol, bir gazeteciysen ve bir yerlerden projesi vs. olmadan karşılıksız destek alıyorsan proje sensin demektir. Sana "etki ajanı" gözüyle bakarlar. Besleme de derler ajan da paralı asker de...
Fonlamaya "yayıncılık desteği" demezler; buna "başarı" gözüyle bakmazlar. Fon almanın adı "özgürlük" olmaz.
Hele hele bu işi yapanlar övülmez; "Hedef gösteriliyoruz" diye üste çıkmaya çalışmaz. Bu, dün de böyleydi bugün de...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.