FETÖ’nün kamikaze cinayetleri mi?

A -
A +
Son olay kişiselleştirilmiş bir adli vak’a olarak görünmekte.
Zanlı İsmail Hakkı Sarıcaoğlu da zaten “Ben ne yaptığımı, neden yaptığımı bilmiyorum. Tayin isteğim vardı, olumsuz cevap verdi. Bir küfür ya da aşağılayıcı tavrı da olmadı. Dışarı çıktım, silahımı ve telefonumu aldım,  sonrasını hatırlamıyorum, hayal gibi” diyor.
Düşünülmüş bir ifade hissi vermesine rağmen problem yok gibi görünmekte.
Savcılık sorguyu derinleştirmiş, FETÖ bağlantısı var mı diye. Zanlı da olmadığını söylemiş.
Ne ilginçtir ki son bir iki aydır Fetullah iblisi sürekli olarak suikast imaları yapmakta. Ümit Akdemir bana “Abi şu dakikadan sonrasına, bu dakikalar arasına dikkat et” diye iblisin konuşmalarını gönderiyor, oradan biliyorum.
Şehit olan Rize Emniyet Müdürü Altuğ Verdi aynı zamanda FETÖ ile mücadelesi iyi bilinen bir emniyetçi. 15 Temmuz gecesi Çengelköy'ü ele geçirmeye çalışan darbecilere vatandaşla birlikte geçit vermemişti. Aynı zamanda FETÖ’nün de listesindeydi. Merkezi İsveç'te bulunan ve "Today's Zaman" gazetesinin eski Ankara Temsilcisi Abdullah Bozkurt onu hedef göstermişti.
15 Temmuz sonrası ilk askerî darbe iddianamesini hazırlayan ve FETÖ soruşturmalarında etkin bir isim olan Denizli Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Alper de tıpkı ünlü Susurluk kazasındaki gibi üstüne üstüne gelen bir kamyonun altında kalarak şehit olmuştu. Hafriyat yüklü kamyon makam aracına sürücü tarafından çarparak sürüklemiş, ardından da üzerine devrilmişti. Şoförü Muzaffer Akşehirli de aynı kazada şehit oldu. Kamyon şoförü Uğur Tufan kaçmaya çalışmış ama yakalanmıştı.
Kaza sonrası firari FETÖ’cü Emre Uslu bir tweet attı.
“Denizli Başsavcısı binlerce masum kadın çocuk genci içeri tıktı. Üstüne kamyon devrilmiş ölmüş. Yaşasın zalimler için cehennem...”
Aynı Emre Uslu yine Rize’de trafik kazasında hayatını kaybeden türkücü Ahmet Çakar üzerinden Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Kazım Özsoy’u da tehdit etti. O da FETÖ sürüsünün korkulu rüyası bir başsavcı. Hatta eski Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç darbe öncesi FETÖ soruşturmalarını eleştirerek “Manisada haksızlık ve zulme varan olaylar var” demişti. Ardından “Cübbemi giyeceğim sonunda” sözleriyle FETÖ’cüleri savunacağını ima etmişti. Kazım Özsoy da Arınç’a “La galibe İllallah” yani “Allah’tan başka galip yoktur” diye cevap vermişti.
Arınç 15 Temmuz sonrası “Ahmakmışım” dedi ama sözleri tarihe kaldı.
FETÖ, Pensilvanya’daki iblisin talimatları doğrultusunda 15 Temmuz kahramanlarını yıldırmak, sindirmek, gerektiğinde suikast silahını kullanarak yok etmek için tehdit ediyor sürekli.
Yukarıdaki olaylar “sıradan adli vakalar” gibi görünmesine rağmen FETÖ’nün devşirdiği uyuyan hücrelerini bilenler açısından bir hayli şüphe kaldıracak nitelikte.
Bu türden soruşturmaları derinleştirirken sıradan ilişkiler ağının ötesine bakmak gerek.
Türkiye’de yaşanan her olaya aynı perspektifle yaklaşmalı.
 
FETÖ’NÜN ÖZEL TCDD İMAMI
 
Şimdi Nihat Genç’in sosyal medya paylaşımları üzerinden bir geyik dönüyor. Ankara-Konya arasındaki Yüksek Hızlı Tren kazasının yaşandığı tarihe (13.12.2018) Çarpışma dizisinde geçen bir patlama sahnesiyle ilgili tarihe (03.02.2008) 10 rakamını ekleyerek ulaşmış Nihat Genç.
Bence böyle zorlama yorumlar FETÖ ile mücadeleyi itibarsızlaştırmaya yarar, bunu bilelim.
Ama hep alarm hâlinde olunması gerektiği de ortada. Zira FETÖ zaten zayıflıklarımızdan istifade eder. Eğer senin sinyalizasyonun yoksa FETÖ bunu bilir. Suikastı yapar ama hataların kabak gibi ortada olduğu için kimse “Bu bir FETÖ suikastıdır” diyemez. O hâlde FETÖ’ye sorumlular üzerinden, yapılan hataları ince eleyip sık dokuyarak ulaşabilirsin.
Mesela Devlet Demiryolları'na bakan bir FETÖ imamı olduğunu bilmelisin. Bu çok özel bir durum. Çünkü normalde FETÖ sektörel bazda imam görevlendirir. Sendika imamı, işçi imamı, üniversitesi imamı gibi. Ama burada Devlet Demiryolları spesifik bir alan olarak seçilmiş ve “özel imamı” var. Sebebi de TCDD’nin kadrolaşma bakımından FETÖ’nün ilgi alanına girmesi.
Ben istihbaratımızı, devletimizi, siyasetimizi, emniyetimizi, ordumuzu ve yargımızı tıpkı 15 Temmuz öncesinde yaptığım gibi bir kez daha diken üstünde oturmaya davet ediyorum.
Detaylarını yazacağım, bu sözüm tesaer’ı olsun ama FETÖ Erdoğan sonrasına hazırlanıyor.
 
 
Sözcü gazetesinin fikir özgürlüğü anlayışı
 
Sözcü gazetesi hakkında açılan ve gazete yöneticilerinin FETÖ ile iltisaklı olduğu iddiasına ilişkin davada tanık olarak bizi (Ben, Cem Küçük, Ersoy Dede, Hüseyin Gülerce) dinlediler biliyorsunuz.
Verdiğim ifade şöyleydi:
“Ben Sözcü gazetesini FETÖ taktik ve yöntemlerini andıran bir habercilik anlayışına sahip olmakla eleştirdim ama onların FETÖ’cü olduğuna dair elimde hiçbir delil yok. Bunu söyleyemem. Cezaevindeki Gökmen Ulu da serbest bırakılmalı.”
Daha önceki günkü yazımda, hakkında  FETÖ’yü destekleme suçuyla dava açılan Emin Çölaşan ile Necati Doğru için “FETÖ’cü olamazlar ama FETÖ’ye destek anlamına gelen yazıları da fikir hürriyeti kapsamında değerlendirilmeli”  dedim.
Peki Sözcü yöneticileri ne yapıyor buna karşılık?
Kendilerini TGRT’deki programımız olan Medya Kritik’te ya da köşemizde eleştiriyoruz diye hakkımızda tazminat davaları açıyor?
İşte darbeci Kemalist vesayetçilerin fikir özgürlüğünden anladığı bu.
Hepsi aynı lağımın suyu!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.