Rengini siz seçin ama İdlib, Cerablus, Afrin üçgeni alarm veriyor

A -
A +
Dünkü yazımdan sonra İdlib’deki duruma dair gelen bilgiler doğrusu hiç iç açıcı değil. Ne yapılmak istendiğini anlayabilmek zor. İdlib’deki Türk gözlem noktalarına yapılan saldırılardan başlayalım. Demiştik ki bunlar Esad’ın MOSSAD ve CIA tarafından yemlenen adamları. Aldığım ek bilgi şu: Havan topları ve füze atışları yapanlar arasında İran milisleri ve Wagner Tugayı da denilen paralı Rus askerleri var. CIA ve MOSSAD’ın harekete geçirdiği Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Suudi ajanlar tarafından paraya boğuluyorlar âdeta. Amaç belli. Türkiye’yi Şam rejimine saldırtmak. Sonrası düğün bayram. Peki, BAE’nin Şam’da elçilik açmasına ne demeli?   Türk yetkililer muhatapları olan Rus ve İranlı yetkililere bu soruları net bir biçimde soruyorlardır diye düşünüyoruz. Ama bizim de onlardan gelecek muhtemel sorulara hazırlıklı olmamız gerekiyor tabii. Nedenini anlatalım: Malum İdlib gözlem noktaları kurdurularak Türkiye’nin denetimine bırakıldı. Talep edilen de oradaki radikal DEAŞ benzeri yapıların sonlandırılmasıydı. Aradan beklenen sürenin çok çok ötesinde zaman geçti ve epey ilerleme sağlandı. Bir tek HTŞ(*) adlı El-Kaide ile bağını koparmış bir örgüt dışında hepsi enterne edildi diye biliyoruz. Gerçek öyle mi?   İDLİB’DEN RUS HİMEYMİM ÜSSÜNÜ VURAN TERÖR ÖRGÜTÜNÜN TEKNOLOJİ TRANSFERİ NEREDEN?   Yukarıda söyledik. Bir yandan bizim gözlem noktalarımıza füze ve havan atışı yapan CIA güdümlü BAE-Suudi ittifakının beslediği kiralık Şam ve Rus askerleri var, ama öte yandan İdlib içinde de ne yazık ki HTŞ’nin himayesinde DEAŞ çizgisinde Huras el-Din (Eski adıyla Cundul Aksa) benzeri radikal terör örgütleri mevcut. İşin ilginç tarafı BAE ve Suudiler, onlara da silah ve para akıtıyor. İdlib’de 3 ilçe ve Şalkın bölgesi, sayıları 3-4 bini bulan bu örgütün kontrolünde. Öyle donanımlılar ki söz gelimi Rusların Himeymim üssünü İHA’larıyla vurabiliyorlar. Bazen 4-5 Rus uçağına zarar verebiliyorlar. Bu teknolojiyi nereden ve nasıl bulabiliyorlar dersiniz? İşte bu durum Türkiye’nin cevapsız kaldığı bir olguya işaret ediyor. Şimdi yeniden karşı tarafa geçelim: Her şeye rağmen İdlib’deki gözlem noktalarına saldırılar, merkezî otoriteye rağmen ve Rus komuta kademesinden bağımsız olarak gerçekleşebilir mi? Bu da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Rus Devlet Başkanı Vladimir Putin’e soracağı türden bir soru.   ESAD ŞAM REJİMİNİ SALLADI   Ama bu arada ilginç gelişmeler de yaşanmakta Şam cephesinde. Esad dün Muhaberat Başkanını görevden aldı. Komuta kademesini de değiştiriyor bu arada. Bir gelişme daha var. İran’ın adamları da askerî yönetimden uzaklaştırılıyor. Verilen bilgiye göre Rusya ve Türkiye’nin üzerinde mutabakata vardığı ve hayli ilerleme kaydedilen yeni Anayasa çalışmasına İran’ın sürekli takoz koyması bardağı taşıran damla oldu. ÖSO nerede bu noktada? HTŞ ve onun himaye ettiği Huras el-Din, ÖSO’yu kâfir olarak niteliyor. Kâfirlerden para ve silah desteği almakta sakınca görmüyorlar, onların paralarıyla Müslümanı Müslümana kırdırıyorlar.   ÖSO ESKİSİ GİBİ DEĞİL   Hadi İdlib’i anladık ama Cerablus, El-Bab ve Afrin’den de can sıkıcı haberler geliyor. Bu bölgelerdeki güvensiz ortamın ve olup bitenlerin, sahada bulunan gazeteciler, sivil toplum ekipleri, AFAD, Kızılay ve askerler tarafından sürekli rapor edildiği belirtiliyor. Yerine, yani Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a ulaşıyor mu bilinmiyor. Anlatılanlar hakikaten korkutucu ve ürkütücü. Özellikle ÖSO yapılanmasının hayli tehlikeli bir mecraya sürüklendiğine, vatanseverlik çizgisinden hızla uzaklaştığına ve âdeta paralı askerler gibi bölgeyi haraca kestiklerine dair bilgiler akıyor. Silah, uyuşturucu, akaryakıt, çimento kaçakçılığı vb. pek çok rezaletler. 14 Mart 2019 tarihinde Yeni Şafak’ta çıkan şu haberi tekrar hatırlatmakta fayda var.(**) Haber  Şanlıurfa’dan Menbiç’e PKK’ya ulaştırılmak üzere yola çıkarılan 250 tır çimentoya Cerablus’ta el konulmasıyla ilgili. Bu kadar cüretkâr ve gözü kara olmaları ne ilginç değil mi? Peki, ÖSO’nun lider kadrosundan memnun muyuz? ÖSO’cuların kendi aralarında anlaşamayıp çatıştıkları, bazı evleri gasbettikleri doğru mu? Zaten geçmişte DEAŞ’ın Suriye’nin kuzeyine girişine zamanında müdahale edilmeyişi nedeniyle (Dönemin Dışişleri Bakanı ve Başbakanı Ahmet Davutoğlu’nun kulaklarını yeniden çınlatalım burada yeniden) çuvalladığımız için bu sorunları yani bir PKK devleti oluşumunu yaşamaktayız. Bu ekibin yaptığı hatalar bizi ciddi sıkıntılara sokmaya devam edecekse oturup dua edelim o vakit. ..... (*) Tahrir el-Şam veya Şam Kurtuluş Heyeti, Suriye'de El-Kaide olarak da bilinen Tahrir al-Şam ve kısaltılmış HTŞ, Suriye İç Savaşı'na katılan aktif bir Selefi Cihad militan grubudur.(**) https://www.yenisafak.com/dunya/teror-cimentosuna-baskin-3451282
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.