Para veren altın bulsun

A -
A +
Görüntü acıklıydı. Protesto için Kazdağları diye 40 kilometre mesafede bulunan Kirazlı mevkiindeki maden sahasına gidenlerden söz ediyorum. Latinlerin bir atasözü var, “Damnant quod non intelligunt” diye söylenir. “Anlamadıkları şeyleri kınarlar.” Atasözünün öznesi yok ama oradakileri görünce özneyi rahatlıkla bulabiliyorsunuz. Kafasına yerleştirdiği çalı çırpı ve üzerindeki jarse kombinezonuyla  “Ben Afrodit'im, baktım arkadaşlarımı kesmişler göklerden geldim” diyen patolojik abla değil özne. Maden sahasında, altın bulurum diye yerden taş toplayıp inceleyen, bazılarını da ceplerine, çantalarına atan “Protestocu” amcalar ve teyzeler özne. Almanya’nın DW’si ve BND’si ve vakıflarıyla tüm derin devleti bir kutlamayı hak ediyor. "Para veren altın bulsun" dememişler boşuna.   AÇGÖZLÜLÜK VE TALANIN SİCİLİ   Aslında şaşırtmadılar beni. Açgözlülük ve talan cibilliyetlerinde ve geçmişlerinde var. Bu “çevreciler” neden hep denizin dibine kadar giren Ayvalık’taki apartmanlarda, ormanları kesilerek yapılmış Bodrum’daki sitelerde, 90 yıl boyunca betonlaştırılan Boğaziçi kıyılarındaki ucube taş yapılarda, yeşilin, tarihin katledildiği Zekeriyaköy’de, Polonezköy’de, Marmaris’te, Selimiye’de, Kaş’ta, Kekova’da, Side’de, Kalkan’da, Fethiye’de, Cunda’da ikamet ediyorlar acaba? Geyik muhabbetleri aslında hakikati yansıtır. “Evvelden buralar dutluktu” dediğimiz Teşvikiye’nin, Mecidiyeköy’ün, Kadıköy’ün, Marmara sahillerinin, Beykoz ormanlarının içinde yapılmış sitelerin içinde neden hep bu “çevreci protestocular” ikamet etmekte? Gittiğim her tatil beldesinde sabah yürüyüşlerimde, denizin dibine kondurulmuş yazlık villaların verandalarında kahvaltı keyfini yapanların ellerinde neden Sözcü ya da Cumhuriyet gazetesi görürüm de bir tane bile sözgelimi Türkiye, Sabah ya da Yeni Şafak gazetesine rastlamam? Neden ünlü ecza fabrikatörlerinin ormanı kesip biçerek yaptırdığı betondan “villa-site”lere bu duyarlı halkımız sesini çıkarmaz da Kazdağları diye tutturur? Kazdağlarından dönümlerce arsa ve ev alıp yaptıran İmamoğlu ailesinden, villa sahibi olan Tarkan’a kadar hepsi. Hele Instagram’daki çılgın paylaşımlarıyla kendini fark ettiren Hürriyet yazarı Ertuğrul Özkök’ün fiilî ex. eşi Tansu Özkök’e ne demeli? Kaz gibi yolunmuş Beykoz ormanlarının içinde oturursun, Muğla Akbük’te SİT alanında, iskân izni olmayan yalıda yaylanırsın, hakkında davalar açılınca da Muğla Yerkesik Belediye Başkanı’nı Hürriyet antetli kâğıtlarla tehdit edip baskı yaparsın ama çevrecilik dendi mi en önde gidersin.(*) Yapma Saliha. Güldürme beni. İlk adının anlamı gibi kalbin ve yaşayışınla temiz ve düzgün ol. Bugün çevreci geçinenlerin ailelerine bakın, net biçimde tabloyu görürsünüz. Büyük çoğunluğu İstanbul’u talan edenlerin soyundan gelmiştir veya bu talanın nimetlerinden istifade edenlerdendir. Geçen 90 yıl boyunca yaptılar bunu. İçine ettiler güzelim İstanbul’un. Sonra da iş artık şirazesinden çıkmış, gökdelenler almış başını gitmiş, rezidanslar yükselmiş, hepsi onlardan birer ikişer daireyi nasiplenmişler ve kendilerinin ardından gelenlere çemkirmekteler. Neden? Rezidans rezidansı sevmez. Manzaram açık olsun hesabı. Al sana manzara, önündeki yeşil alan mezarlık. Bir tek o kalmış çünkü. Bak bak dur. Gördün mü ne yazıyor orada? "Her canlı (nefis) ölümü tadacaktır." Koydun mu kefenin cebine?   "BOĞAZİÇİ AŞİRETİ" NASIL ÇEVRECİ OLDU?   Misal. İstanbul’un Boğaz kıyısındaki Arnavutköy-Bebek sahili. Oranın sakinleri kıç kadar kalmış Bebek parkı için kıyameti koparır “Parkıma dokunma” diye. Sıkı çevrecidirler. Bu sahiller beton apartmanlarla dolduruldu yine 90 yıl boyunca. Aralarında sıkışmış tek tük eski evler feryat ediyor kurtarıcı bekler gibi. Geri görünümde ise kaçak yapılar, gecekondular. Onlara göz yumuldu. Çünkü yalılarında ikamet eden fabrikatörlerin Haliç’in canına okuyan fabrikalarına işçi, o apartman mukimlerinin evlerine de hizmetçi gerekmekteydi. Bedrettin Dalan Kadıköy-Bostancı ile Arnavutköy-Sarıyer Boğaz sahiline yol yapmaya karar verdiğinde de buraları işgal edenler ortalığı ayağa kaldırdı. O vakit Hürriyet’teydim. Balık nesli tükenecekmiş. Oysa denize bıraktıkları lağımlarıyla Marmara ve Boğaz’ı çoktan mevta etmişlerdi. Tayyip Erdoğan ile başlayan süreçte İstanbul’un tüm kıyıları kolektörlerle donatıldı, sayısız arıtma tesisi yapıldı, dereleri ıslah edildi. Marmara Denizi ve Boğaziçi yıllardır yüzülebilen, balık çeşitliliğinin çoğaldığı sular hâline geldi. Caddebostan plajı on yıllar sonra tekrar açıldı. Nankörler kıymetini bilmez o ayrı. Deprem riski nedeniyle çıkarılan Kentsel Dönüşüm yasasından da en çok onlar istifade etti. Bugün Kadıköy sahili boyunca yukarıya doğru bakın, ortalama 6 katlı olan apartmanların yüzde 80’i 10 katlı oldu. Gökyüzü görünmüyor artık yerden. Ama olsun, Kadıköy’ün CHP’ye yüzde 70 oy yağdıran çevrecileri çok mutlu, gıcır gıcır evlerinde keyif sürüp Kazdağlarını konuşuyorlar. Yalancılık ve ahlaksızlık bu ülkeye nasıl girdi diye araştırma yapmaya hiç gerek yok. Fotoğrafa bakın göreceksiniz. ..... (*)https://www.dunyabulteni.net/arsiv/ozkokten-hurriyet-logosuyla-nufuz-istismari-h42408.html
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.