KHK’lılar vicdanları yaralıyor

A -
A +
Korkunç bir darbe girişimi yaşadık. FETÖ, acımasızca silahlandırdığı asker kılıklı katillerini bu halkın üzerine sürdü ve 252 vatan evladı şehit oldu, binlercesi gazi. Bu travma esnasında on binlerce FETÖ’cü hapse girdi ama on binlerce kişi de kanun hükmünde kararnamelerle devlet kurumlarından tasfiye edildi. Tasfiye edilenlerin çoğunluğu FETÖ’cü doğru. Ama önemli sayıda insan da beraat aldı, takipsizlik aldı ve haklarında hiçbir delil bulunamadı. Kısacası hukuk nezdinde temizler. Biz onlara KHK’lılar diyoruz. Adam KHK ile işinden çıkarılıyor, sonra takipsizlik alıyor, beraat ediyor ve işine geri alınmak üzere başvurduğunda orada oturan “Aman bana bir şey olmasın abi” kafasındaki bürokratın engeline takılıyor. Bu konuda siyasi irade gerektiği açık. Çünkü bizim bürokratımız en alt düzeyinden en üstüne kadar genellikle neme lâzımcı ve kendini korumak için binlerce insanı harcayabilecek potansiyele sahip. Onlara “talimat” vermek gerekiyor, yoksa kimsenin gözünün yaşına bakmazlar. Bu yüzden KHK mağduriyetini daha fazla kangren hâline getirmemek gerekli. Bu konuda onlarca mektup alıyorum. Ama bir de savcılıklarda ve mahkemelerde mağdur edilen ve süründürülen insanlar var haksız yere. Onlardan biri daha. Çorum’dan Hasan Kuyumcu. FETÖ’yle ilintili hiçbir derneğin, vakfın veya sendikanın üyesi değil, olmamış da. Açığa alındığında Didim Eğitim Birsen İlçe Başkanı. Şifreli haberleşme programlarını da kullanmamış biri. Aydın ili Didim ilçesinde Millî Eğitim Müdürlüğü’nde şube müdürüydü. Tek “defosu” Bank Asya’dan vakti zamanında aldığı kredi kartı. Onu da zaten 15 Temmuz darbe girişiminden tam 16 ay önce iptal ettirmiş. Bank Asya’ya asla para yatırmamış. Fakat buna rağmen Didim Kaymakamlığı’nca 24 Mart 2017 tarihinde açığa alınmış. Hakkında yürütülen idari soruşturma lehte sonuçlanmış ancak, Kaymakamlık makamı göreve iade etmiyor. Savcılığın açtığı “İltisak” soruşturması ise tam 30 aydır (yanlış okumadınız 30 ay, yani iki yıl altı aydır) kovuşturmaya dönmemiş ve dava açılmamış. Bu nasıl bir adalet anlayışıdır, bu yargı mekanizması ile nereye varırız biz? Artık bu işe biri DUR desin. Olmaz, böyle devam edemez bu. İnsanların çoluğu çocuğu, okuyan evlatları, bakmakla yükümlü oldukları aileleri var. İnsanları böyle mağdur edemezsiniz. Ayıptır beyler, ayıp. Ama benim aklıma tuhaf kokular da gelmiyor değil. Geçen ay Sabah’tan Dilek Güngör yazdı yargıda ankesörlü telefonla tespit edilenlerin bir hayli çok olduğu yolunda bilgiyi ve HSK ile Adalet Bakanlığı’nı göreve çağırdı. Bir sonraki yazıda öğrendik ki HSK konudan haberdarmış ve ismi tespit edilenler hakkında yakında işlem başlayacakmış. Hiç şaşırmadım çünkü yargıda ve özellikle bürokraside hâlâ kripto FETÖ’cüler cirit atmakta. Şunu iktidar erkinde siyaset yapanlar çok iyi anlamak zorunda. Bir memur eğer hiçbir FETÖ kriterine uymadığı hâlde sırf 17-25 Aralık öncesi ya da 15 Temmuz öncesinde yolu, bir sendika ya da banka vasıtasıyla 'Cemaat' adlı yapılanma ile kesiştiği için mağdur ediliyorsa buna sebep olan yargıca, savcıya ya da bürokrata biraz daha dikkatlice bakılması gerekir. Çünkü FETÖ’cüler kendilerinden olanı da olmayanı da çok iyi tanır ve zaten örgüt içinde bunu çek ederler. Tam da yukarıda anlattığım örnekte olduğu gibi. Eğer bir memur, zamanında Bank Asya’da kredi kartı olduğu için, üstelik bunu darbeden 16 ay önce iptal ettirdiği hâlde süründürülüyorsa, o vakit en üst makamlarda bile benim bildiğim ve gerçekten de sürüm sürüm süründürülmesi elzem olan pek çok isim var. İsterseniz onlardan başlayalım, ne dersiniz?  
Fuat Uğur'un birinci yazısı
Küresel Çete FETÖ’yü Avrupa’ya kaydırdı, Fetullah ıskartaya çıkarılıyor
 

Fuat Uğur'un ikinci yazısı
Onuncu Yıl magandaları
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.