Evlat

A -
A +
Önceki gün Külliye’de Cumhurbaşkanı’mızın eşi Emine Erdoğan’ın himayelerindeki toplantıyla ilgili yazımın başına oturduğumda, 33 şehidimizin acı haberi gelmemişti.
Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından düzenlenen “Koruyucu Aile Temelli Çocuk Koruma Sistemi Çalıştayı” başlıklı bir toplantıydı. İlk günkü Çalıştay’a katılamamıştım ama ikinci gün Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde Çalıştay sonuçlarının açıklandığı, Bakan Zehra Zümrüt Selçuk’un, Çocuk Hizmetleri Genel Müdürü Selahattin Güven’in ve Sayın Emine Erdoğan’ın konuşmalarının ardından soru, cevap ve önerilerden oluşan uzun süren toplantıda bulundum.
Koruyucu aile sistemini Türkiye’ye getirip uygulamaya sokan, üstelik bunu hayran olunacak derecede güzel yapan hükûmete, bu konuyu himayelerine alan Sayın Emine Erdoğan’a ülkemiz ve kendi adıma bir teşekkür yazısıydı bu.
Neden ülkemiz adına bir teşekkürü sonuna kadar hak ettiklerini aşağıda yapılanları rakamlar da vererek anlattığımda göreceksiniz. Bu sistemi dünyada en iyi uygulayan ülkeyiz. Bu kadar iddialı söylüyorum çünkü diğer ülkeleri yakından biliyorum.
Eşimin ve benim, kendi adımıza da teşekkür içindi bu yazı.
Evet, tam bu satırları yazmıştım ki Suriye’de savaşan askerlerimizden acı haber geldi. Nedense hep gece yarıları gelir.
33 ana kuzusu, gencecik, birbirinden yakışıklı, mert ve kahraman delikanlı.
Onlar cennet mekânlarına yolcu edildiler birer birer bu satırları okuduğunuz sırada.
Acı haberi alıp da ellerini göğsüne demir bir yumruk gibi indiren anaları, gözyaşlarını kâh içine içine, kâh dağa taşa haykırarak akıtan babaları gözümün önüne getirdim. Kavruldum. Bir an “Tabutların kapağı açılsın da içinden evladım sapasağlam çıksın, yerine ben gireyim. Bu bir rüya olsun” diye hayal eden annelerin, babaların sesini, çığlığını işittim. Yıkıldım.
Bir anne-babanın, her evlat dediğinde yüreğinin nasıl kabardığını, heyecanla çarptığını, sanki hep bir şey olacakmışçasına korkuyla attığını, onun doğup büyüdüğü anları gözlerinin önüne getirdiğinde sevgiyle dolup taştığını, yine anne ve babalar anlar.
Onun saçının teline zarar geleceğine kendini feda etmek ister.
İnsanım, her insan gibi bu duyguyu anlar, hissetmeye çalışırdım ama nedir bilmezdim 7 yıl öncesine dek. Razı olduk kaderimize, bir evlat sahibi olamadık diye. Ama 7 yıl önce melek gibi bir yavru doğdu hanemize adı gibi. Minicik, bir su damlası gibi berrak, tertemiz.
Kavuştuğumuzda 4 yaşındaydı. Size tuhaf gelecek ama yavrumuzu tanıdığım o anda tattım bu duyguyu. Sanki Allah katından yüreğime indirilmişti. Kalbim yerinden fırlayacak gibi oldu. Görür görmez korkuya kapıldım, Allah’ım, dedim, neden böyle şeyler aklıma geliyor? Kovmaya çalıştım beynimin içinden.
Sistemin amacı, kurumun kitapçıklarında “Bir çocuğun hayatını değiştirmek” olarak ifade ediliyor. Değil. Daha ilk günden anladık ki asıl bizim hayatımız değişiyor.
Yuvamız cennet oldu âdeta. Geceleri uyanmazdık biz, sık sık kalkıp bakar olduk, üstü açık kalmasın diye. Çocuk bu, oynuyor sokakta bahçede, ama elinde çizik görsek telaşa kapıldık. Hâlâ öyle. Şimdi büyüdü, 11 yaşında. Bu hâlimizle dalga geçiyor taklidimizi yaparak kerata. Dersleri, hobileri, seçtiği spor dalı, hayatı, yaşadıkları, arkadaşları, başarıları ve başarısızlıkları, mutlulukları, mutsuzlukları, bize anlattıkları, anlatmadıkları, heyecanları ve problemleriyle milyonlarca çocuktan biri.
Şaşkınlıkla izliyoruz her anını. Ne çok boş vaktimiz varmış, saniyemiz kalmadı. Dünyamızı doldurdu.
Yaşadığımız nasıl bir şeydi? Tatmadığımız, bilmediğimiz bu duygu neydi? Arkadaşlarımıza sorduk; biyolojik olarak anne baba olanlarına, nasıl hissediyorsunuz diye. “Farkı yok, sizinki de aynı. Adına evlat sevgisi deniyor” dediler.
Bana o şehit haberini alan ana ve babaları anlamama sebep olan işte böylesi bir yüce deneyim. Onların yaşadığı acıyı yüreğimin en derininde hissettim çünkü.
Bilmediğimiz o evlat sevgisini tatmamızı sağlayan ise Koruyucu Aile Sistemi ve Türkiye’de 2012 yılından beri uygulanmakta.
Benim önceki gün Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde yapılan bu toplantıda bulunmam, bu yüzden bir zorunluluktu.
Çeşitli olumsuz nedenlerle öz ailesi yanında kalamayan, bakımları sağlanamayan çocukların sorumluluğunu devletle birlikte paylaşma yönteminin adı Koruyucu Aile Sistemi. Evlat edinmeden farklı olarak çocuğun nüfus kaydı üzerinizde bulunmuyor ama tüm sorumluluklarını alıyor, evinizi, ailenin bireyi olarak onunla paylaşabiliyorsunuz. Tabii koşulları, yaşanılması gereken bir süreci var. Her ebeveyn uygun olmayabiliyor ama sistem öylesine güçlü ki aynı zamanda sosyal ve ekonomik bakımdan Koruyucu Aile’yi de destekliyor.
Hâlen 81 ilde 5 bin 222 koruyucu aile toplam 6 bin 383 çocukla birlikte.
2019 yılı verilerine göre de Kurum bakımı altında yurtlarda ve sevgi evlerinde kalan çocuk sayısı 14 bini aşkın.
Sevgi evleri adı verilen, toplam 5-6 çocuğun bir aile ortamında bakıldığı evlerin sayısı 2002 yılında 3’tü, bugün 113’e çıktı. Evlat edindirilen toplam 17 bin 403 çocuk var.
Kurumun diğer ülkelerdeki muadillerinden farkı şu.
Aile bireyleri arasında, anne-baba ve çocuk arasında çıkan sorunlarda kurum çocuğu hemen biyolojik ailesinden koparıp almayı hedeflemiyor. Önce onları bir araya getirip psikolojik destek veriyor. Sonra bir araya geldiklerinde aileye ekonomik ve sosyal destek vererek çocuk-aile birlikteliğinin devamını sağlıyorlar. Bu şekilde aileleriyle bir araya getirilen çocukların sayısı 123 bin.
Bu satırları yazıyor olmamın sebebi Emine Erdoğan’ın o günkü konuşmasındaki şu bölüm:
"Hâlihazırda koruyucu aile olan dostlarımız, bilhassa sizlerden rica ediyorum; yaşadığınız bu ulvi deneyimi tüm çevrenizle paylaşın. Çocuk denen cevheri işlemekle manevi dünyanızda doğan güneşten bahsedin. Dünya üzerinde bir çocuğun büyümesini izlemekten daha eşsiz bir manzara var mı? O nedenle tecrübelerinizi anlatın ki, herkes bu manzaradan nasibini alabilsin."
Düşündüğüm tam da buydu. İşte ben de aynı nedenle size anlattım. Çocuklu aileler de ailelerini zenginleştirmek için bu güzel duyguyla tanışıyorlar.
Toplantının en güzel anlarından biri de bir şehit annesinin kurumdan kavuştuğu iki güzel evladıyla değişen hayatını bizlerle paylaşmasıydı.
Bir teşekkürüm daha var. Hem Sayın Bakan’a, hem kurum yetkililerine. O kadar güzel ilgileniyorlar ki çocuklarla ve ailelerle.
Bu sisteme iyilik hareketi denmesi boşuna değil.
İyilik bulaşıcıdır, siz de eksik kalmayın istedim.
 
YAZARIN DİĞER YAZISINA ULAŞMAK İÇİN TIKLAYINIZ
RUSYA, AB, ABD; HANGİSİ DOST VE GÜVENİLİR?
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.