Erdoğan, iyilik yaptığı "İbni Mülcem"lerin şerrinden sakınabildi mi?

A -
A +
 
Size insan beyni üzerine iki küçük bilgi aktaracağım önce. 10 satırlık sabır ve dikkat rica ediyorum sadece.
Beynin sağ yarım küresi daima farklı ve matematiksel düşünür. Sol yarımküre ise duygusaldır. Ama iki tarafı birbirine bağlayan, Korpus Kallozum diye bir yapı vardır. Bununla tüm duygular 100 milyar nöron vasıtasıyla beynin sağ ve sol yarım kürelerine aktarılıp, istişare, yani danışma mekanizması çalıştırılır.
Bir de beynin subkortikal yapılar dediğimiz ŞUURALTI kısmı vardır. Şuuraltını Limbik Sistem denen kısmına girilerek kontrol etmek mümkün.
Bu kontrol geçmişte uyuşturucu ya da telkin gibi çeşitli yöntemlerle yapıldı.
Günümüzde ilaçlarla yapılıyor.
Tarihte Haşhaşiler dediğimiz suikastçılar örgütünün başındaki Hasan Sabbah da suikastçılarına uyuşturucu veriyor, cennette huri vadediyordu.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in müritlerini koyun hâline getirmesine şaşırmadan önce FETÖ’cü elemanların daha 7 yaşından itibaren Subkortikal’deki şuuraltına nasıl nüfuz edildiğine bakmak gerek. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan boşuna Haşhaşi demedi onlara.
Haşhaşi ya da FETÖ’cüler verilen emri aldıktan sonra hedefe odaklanır. Her türlü hileye, entrikaya, takiyeye, yalana hileye hurdaya açıktır. Fetullah Cemaatinde ahlak ve onur kavramları beynin sağ ve sol yarımkürelerinde yer almaz. Bu yüzden de Korpus Kallozum denen o istişare köprüsünde gidiş-geliş yaşanmaz. FETÖ’cü kendisine şuuraltı formatı atıldığı için hep talimatla adım atar. Her adımında da yeni bir talimat bekler.
15 Temmuz darbe girişimini planlarlarken FETÖ’cü askerlere “Halk tankı gördüğünde fare gibi evine kapanacak, sokağa çıkmayacak. Bu yüzden rahat ol” dediler. Ama halkı sokakta görünce elleri ayaklarına dolaştı. Travma yaşadıkları için ilk kez beyinlerinin sağ ve sol lobunda bir istişare mekanizması çalıştı ve şu sorunun cevabı arandı:
“Hani halk sokağa çıkmayacaktı, bundan sonra ne yapacağız biz?”
Ancak başlarındaki katiller “Vur” talimatı verince ateş açtılar ve 251 insanımızı şehit ettiler. 3100’e yakın da gazimiz var.
Bunların en belirgin özelliği KRİPTO olabilmeleri, bilinen deyimle kolaylıkla renklenebilmeleridir. Girmek istediği kurum ya da yapının içine hedeflediği kişilere dönüşerek sızabilir.
Siyaset ise onları basamak olarak kullanıp iktidarı içeriden ele geçirmeye çalışanlarla doludur.
Hep Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan geliyor aklıma. Ve etrafında ona yakın olmayı başarıp sırtından bıçaklayanlar da tabii. Hani memlekete faydalı olsunlar diye Erdoğan’ın yanına alıp, kimilerini Cumhurbaşkanı, kimilerini Başbakan, kimilerini Bakan, kimilerini de Meclis Başkanı yapacak kadar öne çıkardığı isimler tarafından sırtından bıçaklanması...
Hepsinin bir alım-satım ve bir “ilişki” hikâyesi var aslında.
Kimine Türkiye liderliği, kimine parti genel başkanlığı vadedildi.
Sayın Cumhurbaşkanı’na İslam tarihinde olanları öğretecek değilim, biliyordur mutlaka ama Hazreti Ali’nin katledilme hikâyesi mecazi anlamda aynıdır.
Hazreti Ali ile baş edemeyen düşmanları, onun yetiştirip büyüttüğü, okuttuğu sağ kolu İbni Mülcem’i satın alırlar.
Hazreti Ali kendisini sırtından bıçaklayan katilini görünce “Sen misin İbni Mülcem” der ve sonra dudaklarından “İyilik yaptığın kişinin şerrinden sakın” sözleri dökülür...
AK Parti’nin ihanet mezarlığında isimleri yazılı olanlar, şimdi Erdoğan’ın karşısına muhalif zombi olarak dikiliyorlar.
Pek çok olayda özeleştiri yapıp kendisiyle yüzleşen Cumhurbaşkanı Erdoğan acaba İbni Mülcem’lerden yeterince ders aldı mı?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.