Türkiye’nin mandacı akademisyenleri

A -
A +
Maria Vargas Llosa, PKK benzeri Aydınlık Yol adlı terör örgütünün on yıllardır kan kusturduğu Peru’nun Nobel ödüllü yazarı.
İspanyol dilinin en kuvvetli kalemlerinden ve ülkesinde başkan adayı olacak denli siyasetle ilgili bir yazar Llosa (Yosa okunur).
Onun ülkesindeki akademisyenlerle ve entelektüellerle ilgili ilginç sözleri var. Misal yine kendi gibi Nobel ödüllü büyük bir yazar olan Gabriel Garcia Marquez’i, totaliter diktatörlük Küba’nın lideri Fidel Castro’ya yakınlığı nedeniyle ağır bir dille eleştiriyor ve “Bu utanç verici tutumun adı dalkavukluk ve dinsel yobazlıktır” diyordu.
Türkiye’de de Llosa’nın yarı-felçli diye nitelediği bu aydın tiplerinden bol miktarda var.
Kimi şiddetin baştan çıkardığı, şiddet sarmalının sebebi olan teröristlerin eylemlerini “Bu öfkeyi anlamalıyız” diye yorumlayan aydınımsılar, kimi de ithal ekonomik modelleri “bilimsel” diye dayatan, IMF’ci “ekonomist”ler.
Sağcısı-solcusu; hepsi de artık Küreselci emperyalizmin güdümündeki muhalefet partilerinin arkasında hizalandılar.
Onlardan üç örnek vereceğim size.
 
İBRAHİM KABOĞLU; FRANSA’DAN TORPİLLİ
 
Hendek kazıp Türkiye’ye savaş açan PKK’lılara yönelik operasyonlar sırasında “Katliam var, bu suça ortak olmayacağız” diyen, Ayasofya’nın cami olmasına karşı çıkıp Sultanahmet Camii de müze olsun diyen İbrahim Kaboğlu skandalı ile çalkalanıyor şu sıralarda gündem.
Ümit Özdağ İYİ Parti İstanbul İl Başkanı Satuk Buğra Kavuncu’nun FETÖ’cü olduğunu söyledikten sonra şimdi de partisinden bir temsilcisinin İbrahim Kaboğlu önderliğinde “Federatif sistemi öngören yeni bir Anayasa” hazırlığı içinde olduğunu duyurunca kıyamet koptu. Çünkü toplantının ortaklarından biri de PKK’nın siyasal uzantısı HDP’ydi. İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener yalanladı, Kemal Kılıçdaroğlu “Ben öyle bir şey bilmiyorum” dedi ama sonuçta bu hazırlığı bizzat kendisinin TELE-1 televizyonunda itiraf ettiği ortaya çıktı.
Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, güya “çaktırmadan” PKK’yı arkalayan sözleri nedeniyle kendisini Marmara Üniversitesi’nden attırdıktan sonra CHP tarafından milletvekili yapılmak üzere kapıldı. O birinci sıradan aday olmak istedi ama 7. sıradan yaptılar. Kalktı Fransa’ya gitti, kiminle görüştü bilinmez, döndüğünde birinci sıradan adaydı.
 
ÖZGÜR DEMİRTAŞ: RENKLİ BİR AMERİKAN BALONU
 
CHP’nin bir de Meclis dışından destekçisi var. Sabancı Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Özgür Demirtaş.
Finansçı ama ekonomik yorumlar yapıyor. Çuvalladığında “Ben finansçıyım” diyor. Türkiye’deki her olumlu gelişmeye bir kulp takmasıyla ünlü. Son olarak Karadeniz’de doğalgaz bulunması (400 milyar metreküp) bile onu memnun etmedi ve "Dünyanın en büyük enerji rezervlerine sahip olan Venezuela’da, bir Bidon Petrol, bir tane Damak Çikolata bile etmiyor..."  diye tweet attı. Tepkiler üzerine de 12 maddelik “Aslında çok sevindim, umarım Norveç gibi oluruz” eksenli açıklama yapmak zorunda kaldı.
ABD başkanlık seçimlerinin daha ilk gününde Biden’ın önde gittiği haberleri geldiğinde öfkesini kustu:
“Popülizme, komplo teoricilerine, kasaba zihniyetine, seri yalanlara, vasatlığa, cahilin zulmüne büyük bir darbe geliyor. Trump hapishane için elbiselerini hazırlasın.”
İlk veriler değişmeye başladığında birden korktu ve intikamcı bir şehvetle yazdığı bu tweetini sildi. Zaten tweetlerini silmesiyle ünlü. Erdoğan gibi Trump’a da düşman. Bundan dolayı ABD ekonomisinde yüzde 14’lük küçülme beklediğini yazdı ama ABD ekonomisi Trump ile yüzde 33 büyüdü. Bunu da sildi mi bilmiyorum.
Joe Biden için yapılan bağış kampanyasını RT edecek denli ABD’ye adapte, “Her şeyi önce ben yazayım, benden iyi müneccim yok” mantığıyla İngilizce haberleri çeviren, yanlış çıkarsa silen bir isim.
Ve şu anda kendisi CHP’nin sırtını dayadığı bir “bilim insanı” olarak ortada duruyor.
 
DENİZ ÜLKE ARIBOĞAN; KEŞKE BABASINI DİNLEYİP ŞARKICI OLSAYDI
 
Onlardan bir adet daha var.
Doç. Dr. Selman Öğüt’ün Medipol Üniversitesi’nden kovulduğunu sanıp “Oh canıma değsin, ferahladım” tarzında intikam tweeti atan hanımefendi.
Oysa kendisi iki kez Bilgi Üniversitesi’nden, bir kez Bahçeşehir Üniversitesi’nden, bir kez de TRT’den kovulmuştu. Kimse “Ferahladık” dememişti.
Yazar ve eski MİT mensubu Merhum Mahir Kaynak’ın kızı.
En son TRT’den kovulduktan sonra da “Şanım olsun” demişti. Kovulma nedeni firari FETÖ’cü Akın İpek’in televizyonları ve gazetesine el konulması üzerine “Medyanın özgür olmadığı bir ortamda demokrasiden söz edilemez” diye yazmasıydı.
Şimdi de aynı kanıdadır eminim.
Geçen yıl da Donald Trump'ın “Suriye’deki askerlerimizi çekeceğim” açıklamasının ardından "ABD askerleri çekiliyor. Kürt siyasi hareketini Rus kontrolüne bırakmayalım. Başkasına yâr etmesek de birbirimizi sevsek?" demişti.
Yani YPG-PKK Kürt siyaseti oluyor, biz de onlarla birbirimizi seveceğiz. Ne aşk ama!
Amerikancılıklarını saklamayacak kadar cüretkârlar.
Neyse, Deniz Hanım'ın babası Mahir Kaynak vizyoner, vatansever bir yazar ve akademisyendi. Demek o da kendindeki özellikleri kızında görememiş olacak ki Deniz Hanım'a hep “Ne diye akademisyenliğe heveslendin, senin sesin çok güzel, keşke şarkıcı olsaydın. Sibel Can gibi olurdun vallahi” diye sitem etmiş.
Uydurmuyorum, bizzat Deniz Ülke Arıboğan anlatmıştı gülerek. Biz de kahkahalarla gülmüştük ama nereden bilebilirdik ki Mahir Bey'in bu öngörüsünün ne denli doğru olduğunu.
Deniz Hanım gerçekten de şarkıcılığı seçseymiş daha iyi yaparmış. Mahir Bey'e güvenirim, sesi güzeldir mutlaka. Allah için alımlı da bir kadın. Şu andaki kıyafetlerinin döşemelik kumaş desenlerini andırmasına aldanmayın, onu giydirecek bir modacı da bulunurdu elbet. En azından bu ülkeye ve eğitime daha az zarar verirdi...
Kısaca memleket iyi ki muhalefet partilerinin referans aldığı, değerler sistemi altüst olmuş bu mandacı akademisyen taifesinin sözümona bilimsel potansiyeline kalmadı. Yoksa yandı gülüm keten helva...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.