Bu taşkınlığın sonu “Kadeş Operasyonu”na da benzemez Kardeş!..

A -
A +
Tarih okumak ya da geçmişte yaşananlar, bugünümüze ve geleceğe dair önemli ipuçları verir. Türkiye’nin Rusya’dan S-400 füzelerini satın alması, yine Rusya ile iş birliğiyle nükleer santral inşa edilmesi, Akdeniz’deki hidrokarbon yatakları üzerindeki haklarını savunmak istemesi, Libya ile müttefiklik anlaşması imzalayıp Batı’nın piyonu Orta Doğu ülkelerinin desteklediği Hafter milislerinin püskürtülmesi, Zeytin Dalı, Barış Pınarı gibi operasyonlarla Suriye ve Orta Doğu genelinde belirleyici bir rol alması, Azerbaycan-Ermenistan arasındaki savaşta kullanılan SİHA’larıyla, eğittiği Azerbaycan askerleriyle bölgede güçlü bir aktör olduğunu ispat etmesi, hele de sağlanan barışta Rusya ile birlikte domine edici olması başta ABD olmak üzere Batı emperyalizmini şüphesiz ciddi biçimde rahatsız etmekte. Daha çok sebep var. Türkiye rahatsız etmeye devam edecek gibi görünüyor. Türkiye dün ilk kez ürettiği ULAQ adlı silahlı deniz aracını Mavi Vatan’la buluşmak üzere Akdeniz’e gönderdi. ULAQ Türk savunma sanayii şirketlerinin iş birliğiyle geliştirildi. Anadolu Ajansı’ndan düşen bilgiye göre 400 kilometre seyir menziline, saatte 65 kilometre sürate, gündüz/gece görüş kabiliyetine, millî kriptolu haberleşme altyapısına sahip. Aynı zamanda millî füze sistemleri üreticisi ROKETSAN'ın ürünleri 4'lü lazer güdümlü füze Cirit podu ve 2'li Lazer Güdümlü Uzun Menzilli Tanksavar Füze Sistemi (L-UMTAS) lançeri ile donatıldı. Daha pek çok önemli özelliği var. Batı dikkatle izliyor bu gelişmeleri. Bu yüzden de akıllarındaki Türkiye’nin daha fazla büyümeden durdurulması fikri sürekli büyütülüp geliştirilmekte. Ülke içindeki piyon muhalefetiyle Erdoğan’ı devirmeyi kolaylaştırmak için onu sıkıştıracak yeni kışkırtmaların peşindeler. Ceplerinde pek çok senaryo var. Başta dediğim gibi yüzyıllardır uyguladıkları senaryolar bunlar. Akdeniz’deki hidrokarbon yataklarında Türkiye’nin haklarından, kıta sahanlığından, yani MAVİ VATAN’dan vazgeçmemesi, Libya ile münhasır ekonomik bölge anlaşması imzalamasından yola çıkarak bir kıvılcım çakmayı ve bunu giderek köpürtebilmeyi planlıyorlar. Tarih âdeta tekerrür ediyor ve Yunanistan’ı kullanmak niyetindeler. ABD’nin Biden yönetimi de Fransa da bu niyetini gizlemiyor. Türkiye’nin her türlü diplomasi dilini kullanarak Yunanistan’la teması sürdürme tavrı bu ülkenin yönetimi tarafından bir zaaf olarak algılanıyor olmalı ki Başbakanları Mitçotakis son derece kışkırtıcı, tahkir edici ve rezilce açıklamalar yapıp duruyor. Türkiye ikinci kez emperyalizmin gönüllü deney faresi olmayı kabul eden Yunanistan’ı ve Yunan halkını bir kez daha uyarıyor. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın önceki günkü konuşmasında Mitçotakis’e seslenerek "Bak sen bazı dağlara güveniyorsun o güvendiğin dağlara kar yağdı, hiçbirinden fayda gelmez. Biz kendi göbeğimizi kendimiz keseriz. Haddini bil. Çılgın Türkleri iyi tanıyacaksın" demesi bu farkındalığın bir göstergesiydi. Başta söylemiştim. Tarih okumak bugünü anlamak için önemlidir. Amerikan emperyalizminin babası İngilizler geçmişte Süveyş Kanalı’nı millîleştiren ve Rusya’dan silah almaya başlayan Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdülnasır’a bir “ders” vermek istemişti. İngiltere Başbakanı Antony Eden, konuyu bir yandan Birleşmiş Milletler’e taşırken diğer yandan da Kraliçe’den ve Avam Kamarası’ndan habersiz birtakım kumpaslar peşindeydi. 22 Ekim 1956 günü Türkiye için hiç de yabancı olmayan Sevr’de, İngiltere temsilcisi Selwyn Lloyd, Fransız Dışişleri Bakanı Christian Pineau, İsrail Başbakanı David Ben-Gurion, ona eşlik eden Savunma Bakanı Moşe Dayan bir villada gizlice buluştular. Oluşturdukları plan şöyleydi: 29 Ekim tarihinde önce İsrail ordusu Mısır’a saldıracaktı. Fransa ve İngiltere donanması ise Mısır’ın Port Said limanının 5-10 mil açıklarında demirleyeceklerdi. Mısır-İsrail arasındaki savaş kızışınca da Fransa ve İngiltere önce usulen barış çağrısı yapacaklar usulen, ardından da “Barış çağrısı yaptık ama iki ülke de savaşı bırakmadı” diyerek Süveyş Kanalı’nı ve Mısır’ı işgal edeceklerdi. ‘Senaryo’ya KADEŞ adı verilmişti. Nitekim İsrail, Sina Yarımadası’ndan girerek saldırdı, İngiltere ve Fransa Port-Said’e havadan paraşütçüler indirdi. Ama halktan beklenmedik bir direnişle karşılaştılar. Yıllarca sömürgeleştirilmiş ve elinde doğru dürüst silah bile bulunmayan Mısır halkı âdeta destan yazıyordu. Sonra olaydan haberi olmayan ABD Başkanı Eisenhower küplere bindi. Sovyetler Birliği Komünist Partisi Genel Sekreteri Nikita Kruşçev devreye girdi ve gerekirse atom silahı kullanacağını açıklayınca İngiltere rezil olup çekilmek zorunda kaldı. Keza İsrail de. Kanal da Cemal Abdülnasır’ın liderliğindeki Mısır’a geçti… Anlaşılıyor ki aynı rol şimdi Yunanistan’a, gerekirse yine İsrail’e ve bugün ne yazık ki Nasır’ın kemiklerini sızlatacak kadar Batı’nın köpeği olan Sisi yönetimine verilecek. İşte Türkiye bu tür senaryoları artık biliyor ve sonuna dek diplomasi masasını terk etmiyor. Ama yine de kararlıysalar, savaşla Türkiye’yi durdurmaksa esas mesele, Yunanistan’ı zaten es geçelim. Yine Erdoğan’ın o müthiş sözüyle devam edelim: “Çoktan çok, azdan az gider!..” Ve Türkiye o KADEŞ operasyonuyla gafil avlanmak istenen Mısır değil. Bu arada gülmeniz için ekleyelim. CHP Genel Başkan Vekili Engin Altay, FETÖ organizasyonuyla Biden’a mektup yazan 54 senatörün mektubuna iktidarın cevap vermesini istiyor. Ama arkasından ekledikleri laflar ise evlere şenlik: "Sayın Erdoğan, bu mektuptan, tehditten etkilenip Doğu Akdeniz'de, Kıbrıs'ta, Ege'de, Suriye'de, hatta Libya'da taviz verirsen namertsin. Taviz vermeyeceksin, biz arkanda olacağız." Yahu bu adamlar değil miydi “Libya’da ne işimiz var, Akdeniz’de boşuna petrol arıyoruz, Zeytin Dalı, Barış Pınarı harekâtına karşıyız, Türkiye maalesef Azerbaycan’a yardım edip destek verdi” diyen. Buna Muharrem İnce etkisi de diyebiliriz ama bence ABD ile birlikte “Tavşana kaç tazıya tut” oynama peşindeler. Çok zavallıca…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.