Trol savcının kamudaki geçmişi tehlikeyi işaret ediyor

A -
A +
Bomba olayı Sabah gazetesinden iki arkadaşımız; Abdurrahman Şimşek ve Nazif Karaman ortaya çıkardı.
Twitter'da @HOHMUSTESARI rumuzuyla açtığı hesaptan trollük yapıp, bakanlara, devlet yetkililerine ve AK Partililere inanılmaz hakaretlerde bulunan kişi, meğer Samsun Cumhuriyet Savcısı Özcan Muhammed Gündüz’den başkası değilmiş!
Bir yaşıma daha girdim diyeceğim ama bu Savcı kılığındaki kripto trolün geçmiş “mesleki kariyeri” hakkında biraz bilgi edinince “Daha görecek çok yaşım varmış” dedim kendi kendime.
Hakikaten daha inanılmaz olan bu.
Bu trol Savcı Haydar Baş’ın kontrolündeki Ankara Özel Meltem Lisesi’ni bitirdikten sonra Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 2006 yılında mezun olmuş. 2010 yılına kadar ne yapmış orası meçhul. Ama 2010’dan itibaren Millî Eğitim Bakanlığı’ndan başlayarak kamuda hukukçu olarak görev yapmış. Çalıştığı yerler arasında TRT de var.
TRT’den sonra 12 Kasım 2018 tarihli HSK Kararnamesi ile Samsun'a 219151 SİCİL numarası ile Cumhuriyet Savcısı olarak atanmış. Açığa alınana kadar da TERÖR BÜRODA çalışmış iyi mi?
Burada belirtmeyeceğim ama mesleğe kabul referanslarının kim olduğunu yazsam şaşarsınız. Şu kadarını söyleyeyim. Anayasa Mahkemesi’nin neden İçişleri Bakanlığı’nın şiddetle karşı çıkmasına rağmen memur alımında “Güvenlik soruşturması” yapılmasını iptal ettiğini şimdi daha iyi anlıyorum.
Aldığım bir bilgi daha var ki hepsinden bomba. Özcan Muhammed Gündüz,  öğrencilik yıllarından başlayarak, TRT'de göreve başlayıncaya dek H. E. Adına 0532370…89 numaralı telefonu kullanmış. Bir nevi “patates hat” yani. Bir adam neden kendi adına telefon kullanmaz ki?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma çerçevesinde yapılan incelemelerde ise sahte hesabın 'hohmustesari@gmail.com' mail adresi üzerinden Ağustos 2016'da açıldığı belirlenmiş. Hesabın kurtarma bilgilerinde verilen fake hesap patates hattının numarası ise 0530 .. .. 39.
İki haftadır TRT’de yayınlanan Teşkilat adlı diziyi izliyorum. Millî İstihbarat Teşkilatı’mızı anlatıyor. Bazı acemilikleri, aksayan yanları, mantık hataları var ama sürükleyici, gerilimi yüksek, özenilmiş bir dizi.
Orada bir sahne vardı. Anne ve babası Almanya’da Nazi saldırıları sırasında kundaklanan evinde yanarak ölen 10 yaşındaki Serdar adlı bir çocuğun büyüdüğünde Teşkilat’ta göreve başladığını görüyoruz. Ona sahip çıkan da üst düzey görevli Mete Bey'dir. Çok başarılı operasyonlara imza atan Serdar’ın bir sevdiği vardır Ceren diye. Serdar sevgilisine çok güvense de Mete Bey farklı düşünmektedir. “Bizim işimiz şüphe etmektir” der. Serdar, baba gibi sevdiği Mete Bey'e “Hacer Abla’dan (eşi) şüphe ettiğiniz oldu mu?” diye sorar. Mete Bey'in cevabı çok çarpıcıdır:
“Gerek yok, iç güvenlik zaten yeterince şüphe ediyor. Ara sıra kontrol ediyorlar hepimizi. Ben dâhil.”
Şimdi sözünü ettiğimiz Özcan Muhammed Gündüz adlı kişi Millî Eğitim, TRT gibi çok önemli ve hassas kurumlarımızda görev yapmış, açığa alındığında da Terörle Mücadele biriminde savcıAdalet Bakanlığı Hukuk Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nde Raportör olarak da görev yaptığını belirteyim.
Tekrar etmeye gerek var mı? Türkiye sürekli terörle başı belada olan bir ülke. FETÖ’den PKK’ya, MLKP’den ve DHKP-C’den DEAŞ’a kadar… Tamam, istihbarat ve güvenlik kurumlarımızın hepsi şerbetli ve her daim teyakkuzda.
Ama bu terör örgütleri aynı zamanda yargı dâhil diğer kurumlarımızda da faaliyet göstermekte.
Bu trol savcı örneği gösterdi ki AYM her ne kadar devlet memuriyetinde güvenlik soruşturmasını iptal etmiş olsa da devletimiz bir yolunu bulup başka bir yöntemle bu güvenlik soruşturmasını pratikte hayata geçirmek zorunda. Çünkü tüm devlet kurumlarımız önemli.
FETÖ için sık sık tekrar ettiğimiz bir söz var:
“Devletin içinde bir FETÖ’cü bile çok fazladır!”
Tüm terör örgütleri için geçerli bu.
Bu adam her kimse artık, şimdilik bilemiyoruz ve soruşturma sonucunu beklemek zorundayız. Ama Savcılığı ve kamu görevi süresince, bir fake hesapla tam 2300 tweet atarak bakanlara, milletvekillerine ve gazetecilere hakaret edebilecek kadar pervasız olabilen birinin varlığı herkesi düşündürmelidir.
Bu arada ben dikkat etmemişim. Bu adamın bana da yazılarımdan dolayı bol bol hakaret ettiğini arkadaşlarım söyledi. Hesabı kapatıldığı için bulamadım. Fake hesapları genellikle engelliyorum çünkü.
Şimdilik bu kadar, ama yazmadıklarım da aklımda.
 
 
 
CHP’nin “Öğrenci Andı” sürprizi ve HDP ile yaptıkları anlaşma
 
İyice anlaşıldı. Muharrem İnce, CHP yönetimini fena panikletmiş durumda.
Pek çok CHP’li artık “Lanet olsun, parti DHKP-C, MLKP, kripto FETÖ ve PKK’lıların oyuncağı oldu” tepkisiyle giderek daha fazla Muharrem İnce seçeneğine sıcak bakar oldu.
Saha gözlemlerinden gelen bilgiler ışığında CHP yönetimi kırmızı alarm vermeye başladı.
Parti içindeki taciz ve tecavüz olaylarının ayyuka çıkması, İBB Başkanı  Ekrem İmamoğlu’nun başarısızlıkları ve belediyeyi borç batağına sokması, İzmir’in perişan hâli ve üstüne İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in, CHP yandaşı “sosyalist” gazeteci Enver Aysever’e 18 günlük okur-yazarlık eğitimi için 238 bin lira para ödemesi gibi skandallar da tüm bunların üzerine tuz biber ekiyor.
Kısaca taban yavaş yavaş bavullarını topluyor ve bunu Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu da görüyor.
Bir yıldır semtlerine uğramadıkları Diyarbakır Anneleri’ni ziyaret etme ikiyüzlülüklerini herkes suratlarına vurdu. Başta oradaki anneler.
Kılıçdaroğlu geçen gün “Eğer Doğu Akdeniz’deki haklarımızı korumazsan iki elim yakandadır bilmiş ol” deyince hepimiz güldük eğlendik ama bu kadarla kalmayacağı belliydi. Anlaşılan o ki “Doğu Akdeniz’de ne işimiz var, Yunanistan haklı, Azerbaycan’a maalesef silah yardımı yapılıyor, YPG bir ulusal savunma grubudur, Libya’da işgalci durumundayız, Esad’ı ve Hafter’i desteklemeliyiz” diyenlerin partisinin bu “millîcilik ve bağımsızcılık” tiyatrosu bir süre daha devam edecekti.
Nitekim aranan fırsat ellerine geçti.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun “Öğrenci Andı” ile ilgili verdiği karar üzerinden yürüyeceklerdi. Böylece hem AK Parti ile MHP’nin arasına kama sokabilirler, hem de Atatürkçülük, ulusal bağımsızlık ve milliyetçilik gibi konulardaki tutumundan dolayı Muharrem İnce’ye giden ve gitmekte olan CHP tabanının aklını bir kere daha çelebilirlerdi.
Ama bir problem vardı. CHP’nin Amerikancı etnikçi sosyalist yönetimi Danıştay’ın Öğrenci Andı kararından memnundu. Hemen tembihlendiler “Sakın konuşmayın” diye. Bu yüzden her ota bota cacık yapan Canan Kaftancıoğlu’ndan, Sezgin Tanrıkulu ve diğer malum şahıslara kadar kimseden ses çıkmadı. Gelgelelim, problem sadece CHP’ye hâkim olan çetenin ne düşündüğü ile sınırlı değildi. Bir de Kürt etnikçiliği üzerinden “siyaset” yapan müttefikleri HDP vardı. Muharrem’e giden oyları kurtaralım derken onları kaybetmek niyetinde değillerdi.
Bu sorunu partideki Kripto el kolaylıkla çözdü. CHP’den HDP’ye giden mesaj üç aşağı beş yukarı şöyleydi:
“Danıştay’ın Öğrenci Andı kararıyla ilgili olarak Partiden sadece sözcümüz Faik Öztrak ile Genel Başkanımız Cumhur İttifakı’na yüklenecekler. Çünkü bu andı AKP kaldırdı. MHP yönetimi malum kaldırılmasına karşı çok sert. Buradan yürüyeceğiz ve aralarını bozacağız. Siz lütfen bir açıklama yapmayın. Zaten kararın geri dönüşü yok, biz de memnunuz böyle çıkmasından...”
HDP’liler gördüğünüz ve fark ettiğiniz üzere üç gündür OMERTA uyguladı “İttifakın gereği”ni yerine getirdi. Belki bugün usulen bir açıklama yaparlar.
Ve başladılar. Parti sözcüsü Faik Öztrak fitili ateşledi.
Ardından Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu her zamanki gibi alenen yalan söyleyip, 2013’te kaldırılmasına rağmen “Atamızın mirası Öğrenci Andı’nı Cumhur İttifakı kaldırdı” dedi. Ve son zehrini akıttı:
“O Danıştay üyelerini oraya AKP tayin etti. Sizin ortağınız Sayın Bahçeli...”
Kripto yayın organı Sözcü ise bu yeni “siyaset”e paralel olarak hep görmezden geldiği MHP lideri Devlet Bahçeli’nin “Danıştay’ın Öğrenci Andı kararı pimi çekilmiş bombadır” sözünü manşete taşıdı.
Helal olsun, “Ahlaksız siyaset”e takla attırıp algıyı maestro gibi yönettiler. Daha da devam ettirmek niyetindeler. Dikkat edin, dün FETÖ’cüler Twitter üzerinden “NE MUTLU TÜRK'ÜM DİYENE” diye bir etiket açtılar.
Ne demiştik, Bizans’ın oyunu biter, ama Okyanus ötesinden yönetilen CHP’nin bitmez!..
Ben HDP’den OMERTA sessizliği demiştim ama dünkü mahkeme ifadesinde Selahattin Demirtaş’ın Atatürk’ün “Bir Türk dünyaya bedeldir” sözüyle alay ederek “Ben bütün kimliklerle barışığım. Öyle bir Kürt Jüpiter’e bedeldir filan da demiyorum” dediği internet sayfalarına düştü. Herhâlde CHP’nin HDP yöneticilerine ilettiği mesaj eli kanlı Selo’ya ulaşamadan net work’te bir error yaşandı!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.