Kılıçdaroğlu CHP seçmenine kendi ismiyle şantaj yapıyor

A -
A +
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu son aylarda da yeni bir yöntem deniyor. Mankurtlaştırdığı seçmen tabanını her gün test ediyor. Onları her şeye alıştırıyor önce. Akıl almaz yalanlarına, iftiralarına, FETÖ’cüleri yeniden devlet memuru yapma, cezaevindeki FETÖ’cüleri “masum insanlar, gazeteciler” diyerek cezaevinden çıkarma vaadinden, HDP ve PKK ile ilişkilere kadar her şeye. Gözlemliyorlar. Bu ipini koparmışlık hâli CHP’li seçmenler tarafından eleştiriliyor mu? “Yok artık bu kadar da olmaz” diyenler var mı? Kısaca yeterince kulak memesi kıvamına geldiler mi? Bundan SONRAKİ AŞAMA da başlıktaki şantaj ile ilgili. Çünkü onların kendisi de bir proje olan Kılıçdaroğlu’na yaptırmak istedikleri bir ŞEY var ve bu konuda da çok ısrarcılar. Onlar kim söylememe gerek yok, biliyorsunuz işte. ABD’de gazetecilik yapan ve Washington’da siyasi kulislere de girebilen bir gazeteci tanıdığım geçen gün bana şunu söyledi: “ABD’nin tek hedefi kendi istediği adayın Cumhurbaşkanı seçilmesi.” Aslında bir sır değil. Bu isimler yıllardır ABD’nin talebi. Hatırlayın, Kılıçdaroğlu da defalarca dillendirdi; Abdullah Gül dedi, Ali Babacan dedi. Hatta gelgitli olsa da Ahmet Davutoğlu’na bile fitler. Ama baktı geri tepiyor hemen çark etti. Kemal Kılıçdaroğlu işte bu direnci kırmak için kendi seçmen tabanına yönelik bir PSİKOLOJİK HAREKÂT yürütmekte. ABD’deki gazeteci dostum, CIA’in, Pentagon’un ve dolayısıyla da FETÖ’nün Mansur Yavaş ile Ekrem İmamoğlu’na artık sıcak bakmadığını söyledi. İmamoğlu’ndan tamamen ümit kesilmiş. Beceriksizliği ve antipatikliği nedeniyle istemiyorlar. CHP’li seçmenin “Benim bir vücudum var, tatil yapmak benim de hakkım, arada sırada on saat uyuyasım geliyor” diye yayvan yayvan konuşan, karısıyla “tenis” oynamak için Haliç’in ortasına tenis kortu yaptırıp sonra da çürümeye terk eden, Neron gibi İETT otobüslerinin yanmalarını izleyen, her gün yeni bir skandalla anılan bu Başkanımsıdan da artık sıtkı sıyrılmış. CHP seçmen tabanı bu yüzden çaresizce Ankara’da hiçbir yatırım yapmadan, tek çivi çakmadan 2,5 yıl geçiren ve hazırladığı projeleri aramakla meşgul olan Mansur Yavaş’a ümidini bağlamış durumda. “Ekrem’i anladık da ABD Mansur’u neden istemiyor?” sorusunun yanıtı ilginç: Şimdi geçmişten tamamen sapıp siyaseten “Bende her yol var” kıvamına gelse de Mansur’un derinlerinde bir yerde, kırıntı da olsa bir “Millî Şuur” kalıntısı bulunabileceği ihtimalinden kaygılılar. Üstelik ikisini de çok köylü buluyorlar. Geriye kalıyor Kılıçdaroğlu. Ama ona da CHP tabanının verdiği destek bile yüzde 30 civarında. Ama tüm bunlara rağmen Kemal Kılıçdaroğlu neredeyse bir yıldır ve son aylarda giderek artan bir sıklıkla 2023 seçimlerinde kendisinin Cumhurbaşkanı adayı olacağını açıklamaya başladı. Zurnanın zırt dediği yer burası. Çünkü “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun, ister Türkiye bölünsün, ister darbe olsun” deme noktasına getirilen mankurt seçmen tabanına ŞANTAJ yapıyor. Yani Kemal Kılıçdaroğlu isminin seçimlerde hiçbir şansının olmadığını bilen seçmen tabanına açık açık diyor ki: “Eğer benim dediğim ismi kabul etmez, benimsemez ve oy vermezseniz BEN ADAY OLURUM ve kaybederim. Böylece bir 5 yıl daha Erdoğan bu ülkeyi yönetir. Eee peki kim olacak? Ne demiştik ve hangi isimleri vermiştik yukarıda? Abdullah GülAli Babacan, son günlerde adı geçen Mehmet Şimşek… Erdoğan seçimi kaybedince AK Parti bölünecek. Bu isimler partiye dönecekler. Partide iktidar kavgası başlayacak. Vs. vs. Türkiye’nin bölünmesine ve küresel güçlere altın tepside sunulmasına giden bir süreç planlanıyor. Hesap bu. Kemal Kılıçdaroğlu bu ihanet zehrini şekerle kaplayarak yutturduğu seçmen tabanını yıllardır morfinliyor ve o günlere hazırlıyor. Bu yüzden de “Türkiye’de demokrasi var, ihanetin dibini de bulurum, ülkeyi de yakarım, karşısından da bakarım” anlayışında. Lakin unuttuğu, unuttukları bir şey var. Onu da önceki gün kendisine hatırlattılar. Çok basit bir olay. Anladı mı? Sanmıyorum. Olay şöyle gelişti: Kendi deyimiyle “En çok ihracat yapan ülke” olan “Çorum Devleti”nin sokaklarında dolaşırken anlaşılan kurgu ekibi hazırlık yapamamış olmalı ki bir bebek arabasının içindeki çocuğu sevmek istedi. Tam yanaşırken çocuğun annesi durumu anlayıp bağırdı: ÇOCUĞUMA DOKUNMA! Tekrar bağırdı gelme diye. Neye uğradıklarını şaşırıp duraladılar. Kadın, elinin tersiyle “YÜRÜ, YÜRÜ! HADİ YÜRÜ” diye azarlamaya devam etti. Ne oldu? Hiçbir şey. Minik bebeğin annesinin aklına muhtemel ki o anda 15 Temmuz gecesi; Kemal Kılıçdaroğlu’nun destek verdiği, bugün de “Hepsini işlerine iade edeceğim" dediği FETÖ’cü teröristlerin nasıl kadın-erkek, çoluk-çocuk 252 vatandaşımızın canına kıydığı, binlercesini kurşunlarla yaraladığı, tanklarla ezdiği geldi. Ve yine Kemal Kılıçdaroğlu’nun, o darbe girişimi gecesi, sahip çıktığı FETÖ’cü teröristlerin katliamını televizyon karşısında çay keyfi yaparak seyretmesi. Bu anne CHP ve FETÖ’cü troller tarafından, Ekşi Sözlük gibi iktidarın nedense göz yumduğu internet sitelerinde ve sosyal medyada “terbiyesiz” etiketiyle linç edildi, ağza alınmayacak küfürlerle hakaretlere uğradı.   SON SÖZ:   Milletimizin, bunların FETÖ’nün ve PKK’nın katlettiği şehitlerimizin kanına bulaşmış ellerine ülkemizi teslim etmeyeceği, akıllarından bir daha çıkmamak üzere beyinlerine mıh gibi çakacağı günler yakın.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.