Ferhan Şensoy’un yasaklarla ilk tanışıklığı ve iki kesişme noktası

A -
A +
 
Türk sahnesi ve yazın dünyası çok önemli bir ismini kaybetti; Ferhan Şensoy. Repertuarındaki yazıp yönettiği ve bizzat rol aldığı oyunları, yazdığı kitapları, filmografisini yazsak sayfalar yetmez. 70 yılı aşkın hayatına sığdırdıkları tek kelimeyle muazzamdır.
Pek çok oyununu gördüm. Beni en çok etkileyen, müzisyen ve şarkıcı ama iyi de bir aktris olan Hümeyra ile başrollerini paylaştıkları Karl Valentin’in eseri; İçinden Tramvay Geçen Şarkı idi. Oyunu izlemeye gelen seyircilere girişte Nazi askeri kılığındaki aktörlerin kimlik sorması ve herkesin itiraz etmeden göstermesi de çarpıcıydı. Doğaldı, 12 Eylül faşizminin etkilerinin hâlâ devam ettiği 1986 yılıydı.
Şahları da Vururlar adlı çok tutulan oyununu da izledim. "İran İslâm Devrimi"ni ve zalim diktatör Şah Rıza Pehlevi’nin devrilişini anlatan bir oyundu.
Yıl 1982.
Yine 12 Eylül darbesi sonrası baskıcı dönem. Amerikan finosu Şah’ı yerin dibine sokan ama İslami kesimi de eleştiren bu oyun Amerikancı 12 Eylül Cuntası’nı delirtmişti. Kendisine dokunan tarafı da yoktu yasaklamak için. ABD’nin komünizmi baş tehdit, onları yenebilecek güç olarak da “yeşil kuşak” adı verilen teorisiyle “İslamcı savaşçıları”nı öngördüğü yılların başlangıcıydı.
Ama ilginçtir o baskıcı ve uçan kuşun bile generallerden izin aldığı dönemde nedense oyunu birtakım “İslami” görünümlü radikaller basıyor, tehdit ediyorlardı. Tiyatroda polisler görevlendirilmişti. Güya korumak için. Sonra akla gelen başa geldi ve o tarihî Şan Tiyatrosunda şimdiye kadar nedense çözülemeyen bir yangın çıktı. Kundaklamaydı besbelli.
Dikkat edin. Tıpkı Salih Tuna dostumun dediği gibi, Ferhan Şensoy bugün böyle bir oyun sergileseydi, antiemperyalist duruşu nedeniyle dün ona ağıt yakanlar tarafından topa tutulurdu. Ferhan Şensoy için sosyal medyada paylaşımlar yaparak “Işıklar içinde uyusun” diyenlerin bilmediği bir şey var. Ferhan Şensoy ışıkta uyumaktan nefret ederdi. O karanlıktan doğacak güneşi severdi. Bu yüzden de hepsinden farklıydı. Evet, geçmişte sağ iktidarların karşıtıydı. Günümüzde de AK Parti karşıtıydı, aşırı dindarları hiç sevmezdi ama dün klişe laflarla ağıt yakan ve 7 Haziran 2015 seçimlerinde, PKK’nın siyasal uzantısı HDP’ye oy verdiğini gururla açıklayan ABD kuklası solcuların tamamen dışında bir profil çizip “Ben iktidar ya da muhalefetteki sistem partilerinin hiçbirine oy vermiyorum. Oyum Vatan Partisi’nedir” diyen de oydu.
Zaten Aydınlık gazetesi yazarıydı. “Uzun dönem askerliğimi Aydınlık’ta yaptım” diyecek kadar oraya aitti hem de. Bunu neden söylüyorum. Bugün CHP’li, İyi Partili ve HDP’liler timsah gözyaşları döküp Ferhan Şensoy üzerinden bile “iktidar karşıtlığı” sergiliyorlar ya ondan. Dediğim gibi, evet Ferhan Şensoy AK Parti karşıtıydı ama sizden hiç değildi. Basbayağı Vatan Partiliydi. Hani şu “Taliban ABD emperyalizmini Afganistan’dan kovdu. Mustafa Kemal’in Kurtuluş Savaşı’nda yaptığını yaptı” dedi diye linç ettiğiniz Doğu Perinçek’in lideri olduğu partiden.
Ferhan Şensoy’un dinî inancı nedir bilemem. Ben yine de “Allah rahmet etsin” diyor, yakınlarına ve çocuklarına da sabırlar diliyorum...
 
İKİ HATIRA VE TİYATRO HAYATININ İLK YASAĞI
 
Ferhan Şensoy ile iki ilginç hatıram var...
Ferhan Şensoy hemşehrimdir. Benim gibi Çarşambalı o da. Aramızda nesil farkı var. Ama yollarımız birkaç kez kesişti.
İkisini anlatacağım...
İLK ANI, tiyatro yaşamının henüz başlangıcında; yani lise yıllarında, ileride ünlü bir sanatçı olarak yaşayacaklarının âdeta bir fragmanı niteliğinde bir YASAKLAMA olayı.
Diğeri de hiç anlayamadığım bir kötümserliğinin üzerine çöktüğü, garip bir psikoloji ile benimle ettiği kavga...
İlk anıdaki yasaklama olayının hikâyesini ona anlatamadım. Eğer kavga etmemiş olsaydık biyografi kitaplarında yer vereceği bir anekdotu olurdu eminim.
Yer Çarşamba.
Ortasından Yeşilırmak geçen, çocukluğumun kasabası. Yayınladığım üç hikâye kitabımdaki pek çok hikâyenin de baş kahramanı. Babam ilçenin Özel İdare Müdürüydü ama tayini Samsun’a çıkmıştı. Ortaokul birinci sınıfta bu yer değiştirme nedeniyle hayli bocaladığım için Samsun Mithatpaşa Ortaokulu’ndaki ilk yılımda, birinci sömestir karnesine tam “7 zayıf getirme başarısını” göstermiştim. O kadar üzülmüştüm ki annemle babam beni Çarşamba’da babamın yerine gelen aile dostlarımız Salih Amca (Genç) ile eşi Nazmiye Teyze'ye gönderdi havam değişsin diye. Çok severdim onları. Salih Amca o gün akşam “Bak seni akşam tiyatroya götüreceğim. Çarşamba Lisesi öğrencileri oynayacaklar” dedi. Sevindim tabii. Akşam samimi görüştükleri yeni Çarşamba kaymakamı, eşi ve biz üçümüz Halkevi’ne gidip yerimize oturduk.
Bu arada konuyla ilgili bir not: Babam koyu CHP’li, Salih Amca da koyu Adalet Partili’ydi. Ama pek tartıştıklarına şahit olmazdım.
Neyse, sahne bir açıldı, baktık ki o zamanki tüm CHP’li ve solcu gazeteler sahne duvarına yapıştırılmış. Bugünkü akıl süzgecimden geçirdiğim şekliyle Kaymakam liberal biriydi. Yüzünde bir gülümseme bekliyordu. Sonra oyunu sunmak için sahneye kumral uzun saçlı bir genç fırladı. Uzun boylu ve yakışıklı bir genç. Baktı protokol var, heyecandan olsa gerek “Hoş geldiğiniz için teşekkür ederiz” deyiverdi. Salondan kıkırdamalar geldi. Salih Amca’nın Kaymakam’ın kulağına eğilip “Bu delikanlı bizim eski Belediye Başkanı Cemil Şensoy’un oğlu. Galatasaray Lisesi’nden atılmış haylazlık sebebiyle, buraya geldi” dediğini duydum.
Sonra oyun başladı. Bildiğiniz toprak ağaları, ırgatlar, sol tandanslı mesajlar ve o dönemin benzer klişeleri.
Ama çıkışta sevgili Salih amcam Kaymakam’a dönüp “Şimdi bu komünist propagandası kokan oyun iki gece daha devam edecekmiş. Bu sıkıntıya sebep olur. Hele Vali Bey duyarsa özellikle sizi arayabilir” deyince işin rengi değişti. Kaymakamda şafak attı. Oyun sonraki iki gece için yasaklandı.
Evet, Ferhan Şensoy ileriki yıllarda başına gelebilecek tüm yasaklamalardan ilkiyle o gün karşılaşmıştı. O vakit bu yasağın sebebini bilmiyordu kuşkusuz fakat dediğim gibi eğer kavga etmeseydik, bir karşılaşmamızda belki kendisine anlatırdım. Ama benimle yaşıt kardeşi arkadaşımdı; Vildan Şensoy. Daha doğrusu sıra arkadaşım Tuncay’la ortak arkadaşımdı. İsminin Vildan olduğuna bakmayın, erkekti. Vildan’a anlatmıştım bu olayı. Samsun’da babası Cemil Amca'nın sahibi olduğu devasa Şensoy Apartmanı'nın üstünde otururlardı.
 
ZELİHA BERKSOY VE ELİT TİYATRO-HALK TİYATROSU AYRIMINA DUYULAN ÖFKE
 
Aradan yıllar geçti. Ferhan Şensoy ülkenin ünlü ve en gözde tiyatrocularından biri oldu. Parlak zekâsı, esprileri, taşlamaları ile insanları kırıp geçiriyordu. 1990’lara doğru Bertold Brecht’in tiyatro literatürüne soktuğu epik tiyatronun Türkiye’deki önde gelen aktrislerinden Zeliha Berksoy ile “Anna’nın Yedi Günahı” adlı eserini sahneliyorlardı. İşin bir de magazin yanı vardı. Berksoy ile Şensoy aynı zamanda sevgiliydi. Ben o sırada Alınteri adlı bir sosyalist politika-sanat dergisini çıkarıyorum arkadaşlarımla. Fena da satmıyor. Tanınan bir dergi. Yaza denk gelmişti, Gökova’ya tatile gitmiştik. Öğrendim ki Zeliha Berksoy da tam o sıralarda Uluslararası Mimar ve Resteratör Nail Çakırhan’ın Akyaka’da 1983 yılında Ağa Han Mimari Ödülünü alan tarihi Gökova evinde tatil yapıyor. Hemen randevu alıp gittim ve bir röportaj yaptım. Sorulardan biri “Siz Dostlar tiyatrosunda da oynadınız, Ferhan Şensoy’un Ortaoyuncuları’nda da başroldesiniz. İki tiyatro arasındaki farkı söyler misiniz” şeklindeydi. Bana Dostlar tiyatrosunun daha elit bir kitleye seslendiğini ve entelektüel düzeyi yüksek oyunlar sahnelediğini, Ortaoyuncular’da ise halk dilinin hâkim olduğu geniş kitlelere hitap eden eserlere yer verdiğini söyledi. Ben de olduğu gibi yazdım.
Dergi çıktıktan üç gün sonra telefon çaldı. Arayan Ferhan Şensoy’du.
Uzatmayayım. Ferhan Şensoy, Zeliha Berksoy’un ortaya koyduğu bu farklılığa çok sinirlenmiş ve “Nasıl böyle bir şey dersin” diye kızmış. O da “Ben böyle söylemedim, çarpıttılar” demiş tipik yalanlama yöntemiyle. Sonuçta Ferhan Şensoy ona inanmış hâliyle ki ağzına geleni söylemeye başladı. Önce hem hemşehrim, hem de beğendiğim bir sanatçı olduğu için alttan aldım ama baktım olmuyor konuşma şirazesinden çıktı ve epey çirkin bir noktaya evrildi. Sonuçta ikimiz de Çarşambalıydık ve serttik. Telefonları karşılıklı suratımıza kapattık.
Bu anılar Ferhan Şensoy’un öldüğü haberini alınca tek tek döküldü önüme. Asıl önemli olan Ferhan Şensoy’un geri bıraktığı hatıra.
Hepsinden de mühimi Türk tiyatro ve sahnesindeki iz.
Bu çok derin bir iz muhakkak.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.