​Sosyal Medya Yasası; elma dersem çık, armut dersem çıkma!

A -
A +

Yalnızca Twitter’ı izleyen yaklaşık 14 milyon insan var Türkiye’de. Facebook, Instagram ve diğer mecraları da eklersek en az 35-40 milyon insan aktif sosyal medya kullanıcısı ve insanların ortalama 7,5 saatinin internette geçtiğini artık istatistikler göstermekte.

Bu mecralarda çıkan her yalan haber ve nefret söyleminin, iftira ve hakaretin, tehdidin, kışkırtıcılığın, her manipülasyonun insanlığa, ilişkilere, devlete, siyasal partilere, şirketlere, özel hayatları lime lime edilmiş insanlara bir maliyeti oluyor. Mağdur edilenler ağır bedeller öderken bunları yapıp yayan insanlıktan nasipsiz yaratıklar da yasa ve yaptırım olmadığı için ellerini kollarını sallayarak dolaşmayı sürdürüyorlar.

Oxford Üniversitesi Reuters Enstitüsü tarafından yayınlanan bir rapora göre 37 ülke arasında Türkiye, en çok yanıltıcı ve sahte haberin yapıldığı ülke. Türkiye’de sosyal medya paylaşımlarının ve haberlerin dezenformasyon oranı yüzde 49 olarak belirlendi. Yanıltıcı haber konusunda Türkiye’yi yüzde 44 ile Yunanistan ve Malezya takip ediyor. Yanıltıcı ve sahte haberlerin en az görüldüğü ülkeler ise Almanya, Danimarka ve Hollanda.

 

YALAN HABER VE DEZENFORMASYON ALMANYA’DA NEDEN AZ?

 

Çünkü yasaları var ve en ağır yaptırımları uygulamaktan çekinmemişler.

Almanya’da "Sosyal Ağlarda Yasaların Uygulanmasının İlerletilmesi Kanunu” sosyal ağlarda nefret söylemi, sahte haberler, hakaretler, tehditler, insanları suça veya şiddete teşvik eden yasa dışı içeriklerle mücadeleyi hedefliyor.

Yasayla birlikte getirilenler şöyle:

1-Tüm sosyal ağlara, kullanıcıların şikâyet edebilecekleri bir sistem kurma zorunluluğu getirildi.

2-İhlal varsa 24 saat içinde paylaşımın silinmesi ve erişime kapatılması gerekmekte.

3-Suç teşkil eden paylaşımı yapan kişiyle ilgili bilgiler kişisel hakları ihlal edilen kişiye sosyal medya platformu tarafından iletilmek zorunda.

4-Suç teşkil eden paylaşımları zamanında silmeyen sosyal ağlara para cezaları var. Ağır ve sistematik ihlallerde şikâyet edilen kişiye 5 milyon avro, sosyal medya platformuna da 50 milyon avroya kadar ceza öngörülmekte.

5-Sosyal medya platformları Almanya’da en az bir temsilciye sahip olmak zorundalar.

6-Sosyal platformlar ölüm tehdidi ve şiddete çağrı konulu içerikleri sadece silmekle yükümlü olmayacak, ayrıca suç teşkil eden bu paylaşımları Federal Emniyet Teşkilatı'na bildirecek.

7-Halkı düşmanlığa ve şiddete teşvik eden, barışçıl kamu düzenini hedef alan, çocuk pornografisi içeren ya da terör örgütü propagandası niteliği taşıyan içerikler, emniyete bildirilmesi gereken sosyal medya paylaşımları arasında yer alıyor.

8-Şüphelilerin kimliklerinin hızlı tespiti için IP adresleri ve bağlantı noktası numaraları da güvenlik güçlerine iletilecek.

9-Ceza kanununda yapılan değişiklikle de katalog suçların kapsamı genişletildi. Bundan sonra fiziki şiddet ve cinsel saldırı tehditleri de, ölüm tehdidi gibi suç sayılacak, internet üzerinden bu tür tehditlerde bulunan sosyal medya kullanıcıları üç yıla kadar hapis cezasına mahkûm edilebilecek.

10-İnternet üzerinden hakaret suçunun işleyenlerin de iki yıla kadar hapis ile cezalandırılması öngörülüyor.

 

ALMANYA’DA SOSYAL MEDYA PLATFORMLARI HAKKINDAKİ SORUŞTURMALAR VE CEZALAR

 

Yasayı ihlal ettikleri gerekçesiyle bugüne kadar sosyal medya platformları hakkında yaklaşık 1440 soruşturma açıldı, bunların 583'ü kapatıldı, çoğu dosya üzerinde soruşturmalar devam ediyor. Özellikle ırkçı nefret söylemleri mercek altında.

Elin oğlu yapıyor, bizim elimiz ise armut topluyor.

Aşağıda bir armut daha var.

Yıllardır bu ülke insanları yalan haber, hakaret, iftira, tehdit, çarpıtma haber, ırkçı nefret söylemi gibi paylaşımlar yüzünden zarar görmekte. İktidar ise yıllardır konuyla ilgili yasayı çıkarmakta geç kalmakta.

Geçenlerde ortaya çıkar gibi oldu ama yine ortadan kayboldu. Muhalefet partileri, trollerinin faaliyet alanı daralacak diye kıyameti kopardı ve yasayı anayasa Mahkemesi’ne götürecekleri tehdidinde bulundu.

Biz de komisyondan geçen yasa teklifi Meclis’e geldi gelecek derken bir baktık ki Meclis tatile girdi.

Bize de “Elma dersem çık, armut dersem çıkma” demek düşüyor herhâlde.

 

KİLİTTEKİ ANAHTAR! O DEMİR SENİN SESSİZLİĞİNDİR ENES!

 

Hayatımızdan artakalan her şey senin sesin şimdi.

Çiçeklenen bir dal, fotoğraflardaki o uçuk tebessümün seni bize getirdi Enes. Muhtemel ki ayaklarımızın altından kayıp giden zamanın içinde kaybolacaktık ve seni hiç tanımayacaktık.

Bir yetiştirme yurdunun duvarlarına bakıp, eksik kalan şefkati aradığın ve sığındığın Ömer Hocanla yazışmaların olmasaydı, senin tam göğsümüzün orta yerine bir hançer gibi saplanan vasiyetini okuyamayacaktık Enes.

Gözlerimi alamıyorum gözlerinden. Sanki uçurtmalar uçuyor oradan gökyüzüne.

Kıyamadığım bir çocuğum gibisin sen.

Ama yoksun artık ve o en yüksek mertebedesin şimdi.

Vasiyetinde “Eğer şehit olursam adım ve soyadım bir çocuk esirgeme kuruluşuna verilsin hocam. Orada büyüyen çocuk şehit olma hayaliyle büyüsün” diyorsun.

Ve Pençe-Kilit operasyonunda bağrımıza bastık seni.

O kilitteki anahtar sensin Enes. O demir, senin bizi delip geçen sessizliğindir.

Anan var mıdır, baban var mıdır bilmem. Ama yaktın bizi. Yetiştiğin yurdun hocasına gönderdiğin vasiyetinden dökülen satırlar, bana bir vatan toprağı üzerinde yaşadığımı hissettirdi yeniden Enes.

Ama milyonluk kentlerin kafe ve barlarında babalarının verdiği paralarla keyif çatanlara, bu ülkenin en üst sosyal katmanlarında yan gelip yatanlara yine ulaşmadı sözlerin.

Onlar bu vatanı bırakıp gitme hayalinde.

Sen ise bu vatanı bize bırakmanın.

İyi de Ömer Hoca, ayrılık neden hep Eneslere düşüyor?

Sevdalar neden Eneslere uğramıyor?

Neden Enesler hayata 5-0 geriden başlıyorlar?

Devlet onun gibi binlercesini Ömer Hocalarla sıkı sıkı sarıyor ve koruyup kolluyor, hayata hazırlıyor. Ama ne derseniz deyin, bayrak yarışını bir kör kurşunla terk eden Enes’in gözünün içine bakacak, ona şefkatle sarılacak bir ailesi olmadı.

El salladı bize ta oradan, tüm pencereler ardına kadar açılsın istedi.

Ömer Hoca, Allah razı olsun senden. Bakan Derya Yanık ile iletişime geçip Enes’in yetiştiği Isparta Çocuk Destek Eğitim Merkezi’nin adının Isparta Şehit Enes Özgül Çocuk Destek Merkezi olarak değiştirilmesine vesile olmuşsun.

Teselli mi? Biraz…

Siz de…

Belki biraz ağladınız, belki kanadı bir yerleriniz ama canınız yanmadı.

Enesler, bu vatanı duygusuz, çıkarcı, vatan sevgisinden yoksun, işi gücü gezip eğlenmek ya da ülkenin sınırlarını değiştirmek için alçaklığın sınırlarını zorlayanlara bırakmak için kanlarını dökmüyor. Ülkeyi altın tepside emperyalizme teslim etmeye hazır olanlara gönüllü bu sürü, eğer bu vatanın asılları ise Enesleri de bizleri de nüfustan düşün!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.