Sorgül’ün büyük başarısı acaba örnek olur mu?

A -
A +

Geçen cuma ve cumartesi günü Düzce Belediye Başkanı eski Bilim ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün davetlisi olarak Düzce’deydik. İletişimci Zeynep Kakınç’ın organizasyonuyla  20 kişilik, gazeteci, yazar, televizyoncu, aşçı, gurme ile birlikte çok renkli bir gruptuk.

Düzce transit geçilen bir şehir olarak uzun süredir ihmal edilmiş olmanın acısını çeken bir şehir. Aslında öyle sürprizlerle dolu ve turizm potansiyeli o kadar yüksek bir şehir ki bu deneyimden sonra kendime kızdığımı söyleyebilirim Düzce’yi nasıl oldu da gözden kaçırdım diye.

Neyse Düzce’yi önümüzdeki günlerde geniş biçimde gezilecek yerleri, köyleri, heyecanlı rafting parkurları, tarihî dokusu, yemekleri ve bilinmeyen lezzetleriyle ve şahane köyleriyle size tanıtacağım...

Bahsini etmek istediğim konu başka.

Bu seyahatte daha önce pek çok kez karşılaştığım, hatırlayanlarınız olacaktır bu sütunlarda uzun bir röportajını(*) da yayınladığım Ebru Baybara ile iki yıl aradan sonra tekrar bir aradaydık. Ebru Baybara, ata tohumu Sorgül Buğdayı ekimiyle susuz tarımın öncülüğünü yapan ve Türkiye’yi, hatta dünyayı kurtaracak projenin ilk adımını atan kadın girişimci. Hayatı başlı başına bir başarı hikâyesi.

30 Aralık 2020 tarihli yazımda Ebru Baybara’nın ata tohumu Sorgül Buğdayı ile macerasınının başlangıcını şöyle anlatmışım:

“Demir’in, kadın mühendislerden oluşan ekibi yaptığı saha çalışmalarında envanterdeki en eski yerel tohumlardan 5 tanesine ulaştı. Bunlar ülkemizin hâlâ kaybolmamış genetik hazineleriydi. Ebru Baybara Demir beş buğdaydan biri olan Sorgül Buğdayı tohumu ile işe başladı. Birleşmiş Milletler Gıda Tarım Örgütü’nün desteği ile birlikte 70 kadın ile beraber 1650 kilo buğdayı 102 dönüm araziye ekti ve üç yıl önceki hasatta 22 ton buğday elde etti. Ebru Baybara ve kurulan kooperatifin öncülüğünde yüzlerce kadın ve erkek bugün Sorgül Buğdayı ile susuz tarımın kapılarını araladılar ve şu anda binlerce dönümde Sorgül Buğdayı ekiliyor.”

Acaba aradan iki tarım sezonu geçtikten sonra durum neydi? Bunu kendisine sordum. Ekim alanları artmış mıydı, verimlilik ne durumdaydı ve çiftçinin ilgisi devam ediyor muydu?

Evet, güzel haber şu:

Ata tohumu Sorgül Buğdayının ekim alanı 6800 dönüme yükselmişti.

Demek ki kısa zamanda çiftçilerden yakın ilgi görmüş.

Özellikle Mardin, Urfa ve Diyarbakır’da yoğun olarak yetiştiriliyor.

Geçen yıl ilk kez Konya’da Mardin’den getirilen tohumlarla 240 dönümde uygulama ekimi yapılmış ve bölgenin toprağı test edilmiş. Başarılı sonuç çıkınca üretilen tohumlarla bu sene kışlık ekim yapılmış. Şimdi bu ayın sonunda hasat var. Rekoltenin ne olacağını onlar da bekliyor ama gözlemlere göre sonuçtan memnun.

Ebru Baybara’nın verdiği bilgiye göre Sorgül ata tohumu Glisemik Endeksi(**) düşük bir buğday. Glüteni çok az. Bize de Düzce Tekirköy’de sunulan kahvaltıda Sorgül’den yaptığı bazlamaları ikram etti. Lezzetini size anlatamam. Benim gibi glüten hassasiyeti olanlar için çok ideal.

Tabii Sorgül Buğdayı konvansiyonel tarımdaki gibi yüksek rakamlara varan verimlilik oranlarına sahip değil.

Bir karşılaştırma yaparsak, konvansiyonel tarımda kullanılan tohumlardan dönüm başına 800 kilo, Sorgül Buğdayından 300-400 kilo alınıyor.

Bu durumda Sorgül Buğdayı tercih edilmez diye düşünüyorsunuz ama gerçek çok farklı:

1-Sorgül Buğdayı eğer mevsim uygun yağışlı geçmişse su istemiyor. Aksi takdirde iki kez sulama yeterli oluyor.

2-İlaç istemiyor.

3-Gübre olarak hayvan gübreleri yeterli.

4-Elde edilen miktar az ama satış fiyatı yüksek.

Kısacası hem ülke toprağına faydalı, su tasarrufu yapan hem de sağlıklı bir buğday Sorgül.

İki yıl gibi kısa zamanda, bir kadın girişimcinin öncülüğünde bir grup idealist insanın sayesinde 6800 dönümlük alanda ata tohumu ekiliyor ve hasat yapılıyor.

Birilerinin 550 dönüm tarım yaparak “Dünya tarımını kurtardık” dediği günümüzde yalnızca, bir kadın girişimcinin bu başarısına bakarak umutlanabiliriz.

Ama tarımdaki temel sorunları ayrı bir başlıkta ele almak kaydıyla.

Bu bakımdan Tarım ve Orman Bakanlığı’nın Sorgül başta ata tohumu ekimlerine bir destek programı hazırlaması, gelecek nesillerimizin ve toprağımızın sağlığı bakımından son derece mühim.

.....

(*)https://www.turkiyegazetesi.com.tr/yazarlar/fuat-ugur/616904.aspx

(**)Yiyeceklerde bulunan karbonhidratların kan şekerini yükseltme hızına Glisemik İndeks (Gİ) denir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.