Bâtınîlerin sahte tanrısı: Transhumanism

A -
A +

MEHMET HASAN BULUT
mehmethasanbulut@gmail.com


19. asrın sonlarında İngiltere’de bir grup fen adamı tarafından X-Club adıyla bir kulüp kuruldu. Charles Darwin’in zaman zaman konferans verdiği kulübün adındaki X, bâtınî inancına göre tebeddül (değişim) ve tekâmülü (evrimi) sembolize ediyordu. Kendilerine X’le başlayan lakaplar takan ve kısaca X-men olarak bilinen kulübün en meşhur azaları; sosyal Darwinci Herbert Spencer ile “Darwin’in Köpeği” olarak bilinen biyolog Thomas Henry Huxley idi. Huxley, yıllardır kafasında şekillendirdiği evrim teorisini artık kâğıda dökmesini Darwin’den isteyen kişiydi.
Darwin, evrim teorisi ile beraber, insan zihninin tekâmül neticesinde tanrıya dönüşeceği şeklindeki Kabala inancını (Bir taş, bir nebat olur; bir nebat, bir hayvan; bir hayvan, bir insan; bir insan, bir ruh; bir ruh, bir tanrı) fen dünyasına taşımıştı. Devletlerin resmî tarihlerine benzeyen bu teori sayesinde Darwin, fen adamları arasında bu inancın altyapısını hazırlamıştı. Kapitalist iş adamları tarafından desteklenen ve irtibatları oldukça kuvvetli olan X-Clup, kısa zamanda yaratılışa inanan zamanın fen adamlarını tasfiye ederek evrim teorisinin kamuoyunda da kabul görmesini sağladı. Evrim teorisi, İngiltere’de ders kitaplarında yer almaya başladı. Verdiği dersler ve konferanslar ile bu hususta en çok gayret gösteren kişi T. H. Huxley idi.
Darwin’den ilham alan ve onun fikirlerini tetkik eden Alman filozof Nietzsche, öjenik manada insanlığı evrimde bir sonraki safhaya taşıyarak Übermensch, yani Süpermen fikrini ortaya attı. Nietzsche’nin hayranı olan ve kendini Süpermen olarak gören Hitler, üstün ırk için çalışmalara başladı. Almanya’da bu çalışmaları yürüten fen adamları, İkinci Cihan Harbi ile beraber ABD’ye geçtiler ve CIA kontrolünde Cybernetics Group'u kurdular. Artık araştırmalar ırk üzerine değil, ilaç ve teknoloji üzerine olacaktı.

BÜYÜK BİRADER SİZİ İZLİYOR!
Kapitalistlerin kontrolündeki sosyalist Yeni Dünya Nizamı’nı Sovyet Rusya gibi devrimci bir yolla ihtilallerle değil, evrimci bir şekilde inkılaplarla kurmak isteyen İngiltere’deki Fabian Cemiyeti’nin mensupları, Nietzsche’nin eserlerini başuçlarından ayırmıyordu. T. H. Huxley’in bilimkurgucu talebesi H. G. Wells’in de dâhil olduğu bu cemiyetin iki meşhur yazarı vardı. Dünyanın geleceğine dair iki distopya, iki tasavvur ortaya koyan bu yazarlar; George Orwell ve T. H. Huxley’in torunu Aldous Huxley idi. Hem Orwell’in 1984’ünde, hem de Huxley’in Cesur Yeni Dünya’sında dünya, belli bir parti, belli bir zümre tarafından idare olunuyordu. Aile mefhumu ortadan kalkmış, cemiyete sosyalist bir nizam hâkim olmuştu. İki romanın temel farkı; 1984’de insanlar parti tarafından zorla köleleştirilirken, Cesur Yeni Dünya’da insanların köleliği sevmesiydi. Huxley sadece romanı yazmakla kalmamış, Amerika’ya geçerek buradaki ekiple beraber Süpermen’i meydana getirmek için çalışmalara da katılmıştı.

“LİMİTLERİ” ZORLAMAK…
Aldous Huxley ABD’de insan zihnini kontrol altına almak için LSD uyuşturucusu üzerine araştırmalar yürütürken, kardeşi Julian Huxley de Religion Without Revelation (Vahiysiz Din) adlı kitabında “transhumanism” ifadesini literatüre kazandırıyordu. Transhumanism (h+), fen ve teknoloji vasıtasıyla insanların mevcut fizikî ve zihnî limitlerinin üzerine çıkması demekti. Transhumanistlere göre günümüzde insan evrimi artık durduğu için bunu makine ve ilaçlarla devam ettirmek gerekiyordu. Zaten Arthur C. Clarke “Yeterince ileri herhangi bir teknoloji, sihirden tefrik edilemez” demiyor muydu?
Aynı zamanda UNESCO’nun ilk müdürü olan Julian’ın çok sevdiği dostlarından biri, Cizvit rahibi Pierre Teilhard de Chardin idi. Teilhard, Katolik Darwin olarak biliniyordu. Hatta tarihe bir skandal olarak geçen ve evrimdeki ara formu meydana getirmek için insan kafatası ile orangutan çenesinin birleştirildiği Piltdown Adamı sahtekârlığında başrol oynayanlardan biriydi. De Chardin, tüm insanların zihinlerinin bir üst akılda birleşeceğine inanıyor ve bu zihne ‘Zihin Küresi’ manasında Noosphere diyordu.

BIG DATA’DAN BIG BROTHER’A…
Amerika’da çalışmalar kısa zamanda meyvesini verdi ve şahsî bilgisayarlar ile İbranice (ve ebced hesabına göre) 666 manasına gelen üç vav, yani www, yani internet, yani İncil’e göre Deccal’ın rakamı hayatımıza girdi. Uyuşturucu LSD’nin yerini PC’ler alıverdi. Cizvit de Chardin’in Noosphere ve H. G. Wells’in Dünya Beyni dediği ağ, bilgisayarlar ve diğer elektronik cihazlar üzerinden böylece hayata geçirilmiş oldu.
Artık internet üzerinden yaptığımız tüm konuşmalar, gönderdiğimiz tüm mesaj ve resimler, tıkladığımız tüm tercihler, yani bizi bizden daha iyi tanıtan tüm bilgiler arka planda toplanmakta ve buna Big Data denmektedir. Yeterli bilgi ve teknoloji seviyesine (Singularity seviyesine) ulaşıldığında, Big Data’nın, transhumanistlerin tanrısı olan bir suni (yapay) zekâ, yani A. I. sayesinde Big Brother’a dönüşmesi ve piramidin tepesine yerleşerek kontrolü insanın elinden alması planlanmaktadır.

TRANSHUMANISTLER ‘ÖLÜMSÜZLÜK’ PEŞİNDE!..
Bâtınî inancı taşımalarına rağmen transhumanistler, ruha inanmamakta ve insan beynini bir makine gibi görmektedirler. İnsan zihninin server’lara ya da başka bedenlere/makinelere aktarılmasıyla ölümsüzlüğün mümkün olacağını düşünmektedirler. Bu cemaatin içerisinde agnostikler bulunduğu gibi teknoloji vasıtasıyla ileride tekrar diriltmek maksadıyla insanların cesetlerini saklayan Alcor cemiyetinin reisi Max More gibi ateistler de bulunmaktadır. More, Şeytan'ı öven makalesinde şöyle demektedir:
“'Lucifer demek 'ışık getiren' demektir... Tanrı Şeytan'ı cennetten attı, çünkü Şeytan Tanrı'yı sorgulamaya başladı... Şeytan, mantık, zekâ ve tenkidî düşüncenin vücut bulmuş halidir. Tanrı'nın dogmasına ve diğer tüm dogmalara karşı durur… Tanrı, kendimizi eğlendirmemizden nefret ediyor. Eğer çok fazla zevke dalarsak ona itaate olan alakamızı kaybedebiliriz... Tanrı’yla ve onun entropik güçleriyle mantığımız, dileğimiz ve cesaretimizle mücadelemizde bana katılın, Şeytan'a katılın.”

'ÇİP'Lİ ASKERLER…
Günümüzde, insanı dönüştürmek maksadıyla transhumanistler tarafından çok sayıda proje yürütülmektedir. Dünyada hâlâ internet ve elektriğe kavuşamayan yerler bulunduğu için, Google’ın X şirketi (X Company) ile Facebook, içecek suyu bile olmayan insanların internet nimetinden faydalanması için milyonlar akıtmaktadır. X’in eski çalışanı Mary Lou Jepsen, bere şeklinde giyilebilen ve insanın zihninden geçen düşünceleri okuyabilen bir M.R.I makinesi için çaba sarf ederken; SpaceX firmasının sahibi Elon Musk ise, bilgisayarlar gibi bizi de ağa bağlamak için insan beynine ve vücuduna çipler, elektrotlar vs. yerleştirileceği Neuralink projesini yürütmektedir. Amerikan ordusuna hizmet veren DARPA ajansı ise beyinlerine 'çip'ler yerleştirilmiş cyborg askerler için uğraşmaktadır. Transhumanistlerin X Prize Vakfı da proje müsabakaları tertip ederek Yeni Dünya’ya bir an evvel kavuşmak için gayret göstermektedir.

CESUR YENİ DÜNYA NİZAMI!
Robotlar, genetik mühendislik, sanal gerçeklik (VR), beyin ve uzay araştırmaları, nano teknoloji, suni zekâ, cybernetics, sentetik biyoloji vs. yeni mefhumlarla Yeni Dünya’ya adım atmış bulunuyoruz.  Bâtınîler bâtıl yolda oldukları için ruhen gerçekleştiremedikleri tekâmülü, âdeta bir sihirbaz gibi, teknoloji vasıtasıyla fizikî ve sentetik olarak hayata geçiriyor. Peki; Matrix’deki gibi beynimize çip yerleştirileceği gün geldiğinde ya da Lucy ve Limitless filmlerindeki gibi ilaçlar piyasaya sürüldüğünde buna direnecek miyiz, yoksa yeni bir telefon modeli çıktığı zaman olduğu gibi bir an evvel alıp çevremize hava atmak için mağazalar önünde kuyruklar mı oluşturacağız? Ben ikinci ihtimalin gerçekleşeceğine inanıyorum. Neticede bu yazıyı okuduktan sonra bile ne telefonumuzdan ne internetimizden vazgeçeceğimiz, köleliği sevdiğimiz bir Cesur Yeni Dünya’da yaşıyoruz. Elon Musk’ın dediği gibi; elimizden düşürmediğimiz, onlarsız yapamadığımız iPhone X gibi akıllı telefonlar ve bilgisayarlar sayesinde hâlihazırda birer cyborg’a dönüşmüş bir hâldeyiz zaten. Geriye sadece bu teknolojileri deri altına yerleştirmek kaldı...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.