Yeni Suriye denklemi ve Türkiye’nin konumu

A -
A +

DR. TELMAN NUSRETOĞLU
Hazar Üniversitesi Öğretim Üyesi
t.nusretoglu@mail.ru

1998 yılında Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş Paşa’nın “Artık terör örgütünü himaye eden Suriye’ye karşı sabrımız kalmamıştır” beyanatından sonra Türk devletinin kararlılığını gören Baba Esad’ın canını korku sarmış, ülkesinden apar topar gönderdiği Abdullah Öcalan ise dünyada kendisine sığınılacak bir delik bulamamıştı. Büyük oyunun sonuna yaklaşılırken, Türk- İslam dünyasının lokomotif gücü Türkiye’yi hedef alan, bölge coğrafyasını paramparça etmek amacıyla yola çıkan, asrın en büyük müstemlekeci yıkım projeleri olan Suriye’nin kuzeyindeki terör devletinin müellifi Amerika’ya karşı bu sefer Türk devletinin en üst perdesinden sabrımız kalmadı mesajı gönderiliyordu. Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın savunma sanayi toplantısında Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonun her an başlaya bileceğine dair beyanatı hem bu terör devleti projesinin tamamen bertaraf edilmesi mücadelesinde halledici bir hamle olmuş hem de Suriye çözümü ve bölgenin zorlu jeopolitik denkleminde Ankara’yı merkezi konuma yükseltmiştir. Amerika’nın Suriye’den askerlerini çekeceğini beyan etmesiyle birlikte Menbiç etrafında ve Fırat’ın doğusunda ortaya çıkan son durum bağlamında fikrinizi bir az açmaya çalışalım. Öncelikle Pentagon’un da itiraf ettiği gibi sıra dışı jeopolitik konumu ve tarihî misyonundan dolayı Amerika ve Rusya’nın çıkarları adına kendisini Türkiye’yle iş birliğine mecbur hissettiği ifade edelim.
Trump’ın Suriye’den askerlerini çekme kararının arkasındaki iç siyasi mücadeleleri, seçim vaadini ve Pentagon’un muktedir generallerinin konumunun zayıflatılması teşebbüsünü görüyoruz. Fakat Türkiye’nin kilit misyonuyla gelişen Astana süreci sonrasında Washington’un bölgede karşı karşıya kaldığı açmaz ve Türkiye gibi hayati bir müttefiki, terör koridoru projesi yüzünden tamamen kaybetme riski, ABD’yi çekilme kararı almaya zorlamıştır. Washington’un eski siyaset ve paradigmalarının artık çökmeye başladığını görmek lazım.

ABD MECBUR KALDI
ABD devlet aklının, Türkiye gibi bir güçle bölgede ve dünyada iş birliği şansını kaybetmeyi göze alamayacağını bir daha tespit edelim. Peki, Moskova’nın Suriye ekseninde gelişme ihtimali artan Amerika-Türkiye yakınlaşmasına yönelik tepkisi ne olabilir? Rusya, Türkiye’yle gelişen ticari-siyasi ilişkilerine, enerji iş birliğine, S-400 meselesine, Astana safhasına, siyasi çözüm konusunda alınan mesafeye rağmen PYD-YPG’nin sıkışmışlık durumunu kendi lehine fırsata dönüştürerek Türkiye’den önce Şam rejimini Menbiç’e, Fırat’ın Doğusuna yönelik müdahaleye, PYD ile iş birliğine teşvik edebilir mi? Suriye’de şu ana kadar yaşanan gelişmeler hiç bir gücün Türkiye’ye rağmen bölgeyi yeniden dizayn edemeyeceğini açıkça ortaya koydu. Rusya ve Şam rejimi gelinen noktada Ankara’yla iş birliği sayesinde Suriye’nin toprak bütünlüğünün sağlanması noktasında belli başarılar elde etti. Siyasî çözüm, Türkiye’nin çabalarıyla bu noktaya geldi. Fakat Amerika’nın bölgeden çekilmesi sonrasında yaşanacak muhtemel gelişmeler, özellikle Fırat’ın doğusundaki terör hedeflerine yönelik müdahale Türkiye’yi Suriye çözümünde merkezî ülke konumuna yükselteceği için Moskova bu durumdan rahatsız olabilir.

RUSLARIN KAFASINI KURCALAYAN MEVZULAR
ABD’nin ne şekilde çekileceği, boşluğu kimin dolduracağı, Ankara-Washington hattındaki anlaşmanın detayları, Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonuna Washington’un onay verip vermediği, siyasi çözüm konusunda Amerika’yla Türkiye’nin ne tür iş birliği yapacağı, bu iş birliğinin Astana sürecine etkileri Rus uzman ve siyasetçilerini en fazla meraklandıran mevzular arasındadır. Trump’un attığı tweetlerden yola çıkarak Amerika’nın bu çekilmeyi Ankara’yla koordineli bir şekilde gerçekleştireceğini düşünürsek, Rusya ve rejim güçlerinin, bu fırsatı kullanarak Menbiç ve Fırat’ın doğusunda bir oldubittiye gitmesi imkânsız gözükmektedir. Rejimin Menbiç’e bayrak çektik açıklamasından sonra Amerikan helikopterlerinin şehir üzerinde uçarak varlığını hissettirmesi de bu durumu teyit ediyor. Kanaatimce Suriye’de nihai çözümün elde edilmesi, Ankara’yla ilişkilerin zarar görmemesi için Moskova, Türk ordusunun Fırat’ın doğusundaki terör yapılanmalarına yönelik müdahalesine destek vermek zorundadır. Ayrıca Rus Dışişleri Bakanı S. Lavrov’un Suriye’nin toprak bütünlüğüne yönelik en büyük tehdidin Fırat’ın doğusunda Amerikan himayesindeki terör örgütlerinden geldiğini ifade ettiği de biliniyor.
Özetlemek gerekirse dış politikada millî çıkarları öne alan denge politikasıyla, siyasi-diplomatik, askerî hamleleriyle Ankara’nın Suriye çözümünde kilit konuma yükseldiği açık. Rusya, Almanya ve Fransa liderlerinin siyasi çözüm gündemiyle İstanbul’da toplanmasını da bu çerçevede değerlendirmeliyiz. Amerika’yla Rusya arasında anayasa komisyonu üyelerinin listesi, siyasi çözüm, Suriye’nin geleceği, mültecilerin ülkelerine dönmeleri vs. konularında anlaşmazlığın olduğu da bellidir. Şam rejiminin şu anda kendisini savaşın galibi olarak görüp siyasi çözüme gerekli katkıyı sunmadığı da ortadadır. Umumiyetle Esad ve Baas rejiminin Birleşmiş Milletler gözetiminde demokratik seçim yapması, hakiki anlamda çok partili sisteme geçilmesine izin vermesi de kuşkuludur. Bu yüzden de Rusya da dâhil siyasi çözümden yana olan bütün ülkelerin Esad rejiminin Fırat’ın doğusunda da kontrolü sağlayarak konumunu güçlendirmesine sıcak bakması zor gözüküyor. Hem Türkiye’nin bekasını tehdit eden terör koridorunun tümden engellenmesi hem de Esad’ın siyasi çözüme zorlanması için Menbiç ve Fırat’ın doğusunun Türkiye’nin kontrolü altında olması şart. Amerika ve Batılı güçlerin Suriye’de tutunacak tek dalları YPG-PYD olsa da Türkiye’nin hamleleriyle köşeye sıkıştıkları kesin. Zor ekonomik şartları da dikkate alarak Suriye’deki çıkarları, askerî üslerinin güvenliği, Türkiye ile ilişkililerin devamı için Rusya’nın siyasi çözümü bir an önce gerçekleştirmek istediğini düşünüyorum. Başkan Erdoğan Fırat’ın doğusuna yönelik müdahale konusunda kararlılığını beyan etmesiyle birlikte Türkiye’nin zamanlama açısından da oldukça akıllı bir planlama yaptığı açık…

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.