Hangi kapı?

A -
A +
Şeyh efendi, şeriat, tarikat, hakikat ve marifet arasındaki farkı soran bir talebesine; “Karşı medresede rahlelerine eğilmiş ders çalışan dört kişi var görüyor musun? Sen git bunların hepsinin ensesine birer şamar at, sonra gel sana anlatayım” der. Öğrenci gider;
Birincinin ensesine okkalı bir tokat aşkeder! Tokadı yiyen derhal ayağa kalkıp arkasını döner ve daha kuvvetli bir tokatla talebeyi yere yıkar...
Bu kez ikincisine tokat atar. O da derhâl ayağa kalkar ve elini kaldırır. Ancak tam tokadı atacakken vazgeçip yerine oturur....
Üçüncü kişi tokadı yiyince, şöyle bir kafasını çevirip baktıktan sonra çalışmasına devam eder....
Dördüncü ise, tokadı yemesine rağmen hiç oralı bile olmaz....
Talebe olanları tüm detaylarıyla aktardığında hocası şöyle buyurur: 
“Birinci, şeriat kapısını geçememiş biri idi. Şeriatte kısasa kısas vardır, eden karşılığını bulur. Hüküm zahire göredir. Bu yüzden tokadı yiyince kalktı, aynısını sana iade etti...
İkinci, tarikat kapısındadır. Tokadı yiyince tam iade edecekti ki, tarikat öğretisinde verdiği söz aklına geldi; 'Sana kötülük yapana bile iyilik yap.' Onun için döndü, oturdu...
Üçüncüsü marifet kapısına kadar gelmişti. İyinin ve kötünün Yaradan’dan geldiğini bildiği için, Yaradan bu kötülüğe hangi kulu alet etti diye, merakından şöyle bir dönüp baktı...
Dördüncü, hakikat kapısını da geçmiştir. İyinin ve kötünün tek sahibi olduğunu ve aynı olduğunu bildiği için, dönüp bakmadı bile!..”
Şimdi biz hangi kapıda duruyoruz bir düşünsek mi ne?..

Ninem diyor ki; Adam hacı mı olur ulaşmakla Mekke’ye, eşek derviş mi olur taş çekmekle tekkeye?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.