Sergenci Emre Kocadağ'a bravo!

A -
A +

Beşiktaş'ın hâli ortada. Vaziyet içler acısı; Şampiyonlar Ligi'nde 5 maçta "sıfır" çekmiş. Süper Lig'de ise 14 maçta sadece 6 galibiyet alabilmiş, 6 maçı kaybetmiş, ikisini berabere bitirmiş 42 puandan ancak 20'sini toplayabilmiş, yani 22 puan kayıp.

Söyleyin... Şampiyon takımın onca takviyeye rağmen böyle bir sonuç alacağı sezon başında söylense idi; o teknik adamı, o takımı, o başkanı ve o yöneticileri kim savunur ve kim sahiplenirdi?

"Kimse" dediğinizi duyar gibiyim.

Haklısınız duyguların dili bunu söyler. Ancak mantık farklı işler ve o ana değil nihai hedefe odaklanır.

Şimdi diyeceksiniz ki; hem başlığı "Bravo Emre Kocadağ" diye atıyor hem de bu yorumu yapıyorsunuz, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu?

Doğru siz de haklısınız; ortada böyle karabet bilanço varsa elbet sorumlusu da ortada olmalı ve bedeline katlanmalı.

Gerçi o suçluyu birileri çoktan bulmuş ve adını, "Erdal Torunoğlu" diye koymuş bile.

Neymiş, Erdal Bey, Sergen Yalçın'ın istediği transferleri yapmamış.

Olacak iş mi bu?

Neyse geçelim.

Asıl anlatmak istediğim şey; yönetim sanatının incelikleri... Bakın kapalı kapılar ardında ne konuşmalar ne buluşmalar oluyor?

Teknik direktör Sergen Yalçın ile Başkan Ahmet Nur Çebi ve asbaşkan Emre Kocadağ önceki gün bir toplantı yaptılar.

Toplantıda; Sergen Hoca'nın Beşiktaş'ın gidişatını etkileyen hayat tarzına ilişkin konular gündeme geldi mi, gelmedi mi bilemem.

Ya da? Takım içi dengeleri bozan Sergen Hoca'nın 20 milyon TL'yi aşkın yeni sözleşmesiyle ilgili paranın revizesi konusu gündeme geldi mi, gelmedi mi, onu da bilemem.

Ama açıklanan şey şu; "Hocanın kendine ve takıma güveni tam. Bizim de kendimize, hocaya ve takıma olan güvenimiz tam!"

Başka ne diyebilirdi ki?

"Hep beraber istifa mı ediyoruz" diyecekti.

Hayır; "Yiğit düştüğü yerden ayağa kalkar" mantığı en doğru olanı.

Sonuçta; düşüşe sebep olan, hatalarından ders alır ve problemlerin çözümünü de bilir.

İnşallah öyle de olur, diyelim ve ekleyelim.

Bravo, "Dere geçerken at değiştirilmez" sözünün önemini fark etmiş olan Emre Kocadağ Başkan'a, ne mutlu.

Gömlek değiştirir gibi Hoca da değiştirebilirdiniz, bunu yapmadınız.

İnşallah; Beşiktaş'ı bu noktaya getiren gelişmeler; gelecekteki güneşli günlerin başlangıcı olur.

 

Nizipli Mustafa Cengiz Başkan

Amansız hastalık ayırdı onu bizden. Başta Galatasaray camiası olmak üzere Türk spor ailesinin başı sağ olsun. İnanın sanki bir yakınımı kaybetmiş kadar üzüldüm. Allah gani gani rahmet eylesin.

Kimden mi bahsediyorum? Tabii ki önceki gün 71 yaşında ebedi istirahatgahına uğurladığımız Mustafa Cengiz Başkan'dan.

O farklı biriydi. Galatasaray'ın aristokrat yapısının aksine Nizip'ten yağız bir delikanlı olarak yola çıkan Anadolu'nun saf, temiz ve içten halini bütünüyle yansıtan gerçek bir İstanbul beyefendisi ve çocukla çocuk, büyükle büyük olabilecek kadar mütevazı çok özel karakterdi.

Afrası tafrası yoktu. Puro içen, fötr takan, insanlara tepeden bakan, kendinden başkasını yok sayan ve karnından konuşan başkan profillerinden ise asla değildi. Ne düşünüyorsa onu açık ve net olarak insanın yüzüne karşı söyleyen özü sözü bir insandı.

Yeri geldiğinde dişini de gösteren otoritesi ile üslubu sert olsa da Fatih Terim Hoca'ya bile "Teknik adam olduğunu" hatırlatacak kadar mert bir kişiliğe sahipti.

Enerji sahasındaki gayretleri, sendikacılığı döneminde değil de Türkiye Futbol Federasyonu'nda Dış İlişkiler Komisyonu'nda iken tanımıştım kendisini. Bir Anadolu insanı olarak sevinmiştim. Galatasaray Başkanı olduktan sonra birkaç defa kendisiyle buluşup oturup konuşma şansım oldu.

Eski dostluğa binaen bir defasında kendisinden röportaj talep ettim.

Baktım ne "evet" diyebiliyor "ne hayır". Bir süre öyle suskun kaldı. Sonra bütün içtenliği ile; "Ne olursunuz beni yanlış anlamayın bu isteğinizi kabul edemeyeceğim. Çünkü zaten söylenmesi gereken her şeyi söylüyorum. Birine özel röportaj verdiğim zaman Galatasaray'ı yakından takip eden gazeteci arkadaşlar buna çok bozuluyor, alınıyor ve bana tavır koyuyorlar. Beni mazur görün" diye talebimi kibarca geçiştirmişti.

Ben de ısrar etmedim ama o nazik, kibar ve samimi halinden çok etkiledim. Kulüp başkanlığını daha yakından takibe başladım.

Mustafa Cengiz Başkan'ın göreve geldiği dönem Galatasaray'ın ekonomik anlamda dip yaptığı bir süreçti.

İdari, sportif ve tesis anlamında önemli gayretleri oldu. "Galatasaray'ın tek kuruşunu yedirmem" diyerek önceliği kulübün mali yapısını düzeltmeye verdi. Gece gündüz çok çalıştı. Borç-alacak dengesini başabaş noktasına getiremese de ekonomik anlamda kulübü rahatlatacak önemli bir mesafe aldırttı. Özellikle UEFA Avrupa Fair Play Kriterleri kıstasına yakalanmaktan kurtardı.

Başkanlığı sürecinde Galatasaray, Süper Lig şampiyonluğu, Ziraat Türkiye Kupası ve Süper Kupa şampiyonlukları kazandı.

Ne var ki, amansız hastalığa yakalanınca önce direndi. O hasta haliyle kulübü yönetmeye devam etti ama sağlığı öyle amansız hâl almıştı ki doktorlar, daha fazlasına izin vermedi o da "Aday olmayacağım" dedi ve örnek bir başkan olarak görevi Burak Elmas'a devretti.

Nur içinde yat Mustafa Cengiz Başkanım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.