BAŞLARKEN...

A -
A +
"Bir davanın çilesini çeken olmadan muvaffakiyet mümkün değildir. Mensup olduğumuz davanın ilk çilesini, sevgili Peygamberimiz ile Onun sadık arkadaşları Eshab-ı kiram efendilerimiz çekmiştir."
Gazetemizin değerli okuyucuları! Gönül dostlarımız olan sizlerle bizleri bu sütunda buluşturan Rabbime hamdolsun... 1970 yılında Türkiye gazetesinin basın hayatına başladığı günden beri siz sayın okuyucularımızla gıyaben tanışıklığım devam etmektedir... İslamın ana caddesi Ehl-i sünnet yolunun son halkası olan bu hizmetlerle ilk tanışmam, 1966 yılında Ortaokul 3. sınıfında iken başlamıştı. Bu saadetime vesile olan ilk insan, Balıkesir Oruçgazi Mahallesi Muhtarı ve ayrıca sınıf arkadaşlarımın "Namaz kılan berber" diye bana tanıttığı TURAN KOÇMAN ağabeyim olmuştur. 1968 yılında Balıkesir İ.H. Lisesi 2. sınıfında iken PSİKOLOJİ dersimize giren merhum S. AHMET ARVASİ hocam da, bu hizmet kervanının büyüklerine olan sevgimi ateşlemiş ve örnek kişiliği ile bana bir rehber olmuştur. Cenab-ı Hak her ikisinden de razı olsun...
Bu sütundaki ilk yazıma, gazetemizin kurucusu merhum ENVER ÖREN Ağabeyim ile bir hatıramı naklederek başlamak istiyorum... Bir çile adamı olan Enver Ağabey, Türkiye gazetesini kurarken çektiği sıkıntıları, bir dostlar meclisinde samimi bir şekilde bizlere şöyle anlatmıştı:
"Bu gazetenin temelinde  ENVER ABİNİN GÖZYAŞLARI bulunmaktadır... 20 Nisan 1970 tarihinde Hakikat gazetesini kurmuştuk. Basın İlan Kurumu, ilan vermediğinden masraflarımızı karşılayamayacak ve borçlarımızı ödeyemeyecek duruma gelmiştik. 1972 senesinde METİN YÜKSEL isimli bir iş adamı ile anlaşarak gazeteyi ona sattık. O da TÜRKİYE gazetesi ismini vererek yayın hayatına devam etti. Belirli bir müddet geçmesine rağmen bize olan borçlarını ödemediğinden, gazetenin geri alınması hususunda anlaştık. Noterde sözleşme düzenlendi. İmza için buluştuğumuzda, noterlik binasında anlaşmadan vazgeçtiğini söyledi. O anda bayılıp yere düşmüştüm. Beni öldü zannettiler. Hemen kolonya serptiler, ayılmıştım. Kendime geldiğimde Fatih'teki evime döndüm. Hocama durumu söyleyemedim. Biraz istirahatten sonra, Eyyüb Sultan türbesine gittim. Hacet penceresi önünde demirlere yapışarak gözyaşları döküp dua ettim. Tekrar evime geldim. Bir müddet geçtikten sonra, evin telefonu çaldı. Arayan METİN YÜKSEL'di. Yaptığı işten pişman olduğunu, devir işlemleri için noterde beklediğini söyledi. Yeniden sözleşme yapıldı. Gazetemize tekrar kavuştuk... İşte bu gazetenin temelinde ENVER ABİNİZİN GÖZYAŞLARI var..."
Ve sonra da şunları ilave etti: "Bir davanın çilesini çeken olmadan muvaffak olmak mümkün değildir. Mensup olduğumuz davanın ilk çilesini, sevgili Peygamberimiz ile Onun sadık arkadaşları Eshab-ı kiram efendilerimiz çekmiş ve bu uğurda başlarına gelen her sıkıntıya katlanmışlardır."

Mekanı Cennet olsun ve Cenab-ı Hak şefaatine nail eylesin. Amin!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.