Aynı değirmene su taşıyanlar!..

A -
A +
2 Ekim'de İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğunda öldürülen gazeteci Cemal  Kaşıkçı hadisesi Suudların koltuklarını sallamaya başladı.
Suudi Arabistan Kraliyetini ellerinde bulunduran Sudeyri ailesinin Kral Selman’dan sonra hayatta kalan tek vârisi Prens Ahmed bin Abdülaziz’in sürgün hayatı yaşadığı Londra’dan ABD ve İngiltere’den garanti alarak Riyad’a dönmesi yeni bir dönemin başlangıcı olarak görülüyor.
Gidişleri de gelişleri de Batı projesi. Nasıl geldiklerini hatırlayalım;
Birinci Dünya Savaşı'nda Osmanlıya karşı savaşa giren Batılı ülkelerin en önemli özelliklerinden biri çok büyük propaganda büroları kurmuş olmalarıdır. 1916’da Arabistan’da kurdukları propaganda bürosu istihbaratın toplandığı ve analiz edildiği bir merkezdi. İngilizler kurdukları bürolar aracılığı ile her dilden gazete çıkarmakta, kitap ve mecmua dağıtmakta, fotoğraf ve resim sergileri açmaktaydı.
Arap Bürosu yerli ajanları kullanarak ahaliyi İngiliz politikalarının kendi çıkarlarına da hizmet edeceğine inandırdı ve Arap İsyanı süresince lojistik destek ve finansal yardım sağlayarak onların kullanılmalarını sağladı.
Büronun Cidde’de görevli ajanları “Osmanlı Hükûmeti'nin Müslümanlığın kutsal değerlerini çiğnediği"  iddialarını sebep göstererek başlattığı isyanın nedenlerini açıkladığı beyannamelerde; İttihatçıların yayınladığı Dinde Reform isteyen “Kavm-i Cedid” kitabından alıntılar yaparak “Biz devlete değil, İttihat ve Terakki’ye karşı isyan ettik” diyordu. İngilizler, beyannameleri uçaklarla dağıtarak, propaganda gazeteleri (El-Kıble, El-Kawkab ve Jaridat Filastine) yayınlayarak isyancıları desteklediler.  Böylece “İngilizlerin İslâmı ve ona bağlı olanları korumak, Arap çıkarlarını ve özgürlüğünü sağlamak çabasında olduğu”nu yayarak, isyanı meşrulaştırmaya çalıştılar.
İttihatçılar bir ulusal din projesi üretmeye çalışmış, Afgan asıllı bir Jön Türkçü olan Ubeydullah Afgani’nin adıyla bilhassa ramazanlarda Ayasofya Camii’nde irat etmiş olduğu vaazların derlemesi olan “Kavm-i Cedid/Kitabı mevaizi” kitabı ile dinde reformu savunurken, Arap Bürosu da yayınladıkları  “El Kıble" gazetesi ve  “Sevretü’l Arab" kitabıyla bir kısım Arapları Arubecilik fikrine sürüklüyordu.
Arap kabilelerinin Osmanlı’ya isyan bayrağını çektikleri ve Lawrence’ın arkasına düştükleri yıl olan 1916 yılında “Arap Devrimi/Sevretü’l Arab" adlı kitap ve “Kavm-i Cedid” kitabıyla “El-Kıble” gazetelerinin yayınlanması tesadüf olabilir mi?
El-Kıble gazetesini çıkaran Suriyeli Muhibbuddin el-Hatîb, İstanbul’da edebiyat ve hukuk fakültelerine kaydolup, Arap gençlerin oluşturduğu grupları ile “Cemiyyetü’n-Nehdati’l-Arabiyye“ cemiyetini oluşturan ve tahkikata uğrayınca 1907’de kaçtığı memleketi Şam’ da, İngiliz konsolosluğunda Arapça ve Türkçe bilen bir eleman aranması üzerine bu işe girmişti. Müteakiben Mekke’ye çağırılarak  “ El-Kıble Gazetesi’ni çıkarmaya başlamıştı.
“El-Kıble” gazetesi, imanı ve ameli olan Hakiki Müslümanlara (Kavm-ı Atîk) yani eski kafalılar, gericiler diyerek alay eden, İslam’ın şartı olarak kabul edilen Kelime-i şehadet, namaz, oruç, hac ve zekâtı inkâr etmemekle birlikte bunları imanın şartı olarak yeterli saymayan Ubeydullah Afgani’nin “Kavm-i Cedid” (2) isimli kitabını delil olarak sunuyordu. El-Kıble gazetesi malzeme olarak Kavm-i Cedid kitabını seçmiş ve ondan alıntılar yaparak karşı cevaplarla Osmanlı yönetimindeki İttihatçıları dinsiz Türk milliyetçileri olarak göstermeye çalışmıştı.
İçeride de kavga vardı. Gazeteci Eşref Edib “Dinde Reform Kahramanı” başlıklı makalesinde Kavm-i Cedid kitabının yazarı Ubeydullah Afgani için “Vaktiyle, hoca kıyafetinde "Kavm-i Ceditçi" diye anılan ne idüğü belirsiz bir adam çıkmış, camilerde Hulefâ-yı Râşidîn levhalarını kaldırıp onların yerine Enverlerin, Talâtların resimlerinin konulmasını ve bunlara salevat getirilmesini ileri sürmüştü” diyordu. (3)  
Mekke’ye çağırılan ve “Arap Bürosu” tarafından görevlendirilerek “El-Kıble Gazetesi’ni çıkarmaya başlayan Suriyeli Muhibbuddin el-Hatîb, İngiliz istihbaratı hizmetinde, Kavm-i Cedid yazarı Ubeydullah Afgani ile aynı değirmene su taşımıştır.
Bugün ise Suudi Krallığının ipleri Londra’dan dönen ve ayağının tozuyla Kraliyet konseyini topladığı iddia edilen Prens Ahmet’in değil onu gönderen ve garanti veren Londra’nın elinde. Kadir Mısıroğlu’nun yarım asır önce dediği gibi: “Kaçan İngiliz, kovalayan İngiliz…”
.....
(1) Ortadoğu’da İngiliz istihbaratı; 1914-1918 Doç. Dr. Sait Yılmaz- 29 Mayıs 2017 )
(2) Ubeydullah Afgânî, Kavm-i Cedîd, Şems Matbaası, İstanbul 1331/1916.
(3) Eşref Edib, “Dinde Reform Kahramanı”, "İslâm-Türk Ansiklopedisi ve Mecmuası", c. 2, no. 98, Sh. 6-7, Mar t 1948.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.