Deli desen, deli değil...

A -
A +
Yaklaşan yerel seçimler bizi siyasetin çapsızlığı ile bir defa daha yüzleştiriyor. Seçim aralarında yan gelip yatanlar seçim sürecine girince konuşacak malzeme sıkıntısı çekiyorlar. Kendi işi dışında her işte uzman olma hastalığı Türkiye siyasetinin ciddi muhalefet sorunu olarak da ortaya çıkıyor. Sırf muhalefet yapmış olmak için ortaya çıkanlar, şehir üzerine kendine ait fikri olmadığından ya başkasının fikrini aparıyor veya muhalefet yapma işini başkasına emanet ediyor. Siyaset aktörlerinin yetersizliği siyaset dışından beslenince ortaya trajikomik görüntüler çıkıyor. TMMOB Ankara şubesinin sergi açıp soğan çuvalının altına kırmızı halı sermesi bu türün son örneği oldu. Kişi ya da kurum herkesin içinde yaşadığı şehirle, geleceği ile ilgili tasavvurları hayalleri olmalı ve bunu ifade etmeli. Hormonlu patlıcan gibi sağa sola enine boyuna sarkmış yapılar ve yollar varsa bunu söylemek için muhalefet olmak da  gerekmez. Önce mekânın içinde yaşayanlar dur demeli, mevcut yerel kadrolar yanlışlık içinde ve yetersiz ise bunun gerekçesini söylemeli. Fakat durum böyle değil, Kendi sorumlu olduğu işte yetersizliğini, beceriksizliğini örtmek için başkasının üzerine yürümek bilindik bir yoldur. Kabir yeri kadar alana gökdelen inşasına, dere yataklarına katlı binalar dikilmesine, evlerin sele gitmesine, çöken bahçe duvarları karşısında ses çıkarmayan TMMOB artan soğan fiyatları karşısında hassasiyetini soğan çuvalının altına kırmızı halı sererek göstermiş... “Krizin Faturaları Sergisi” adı altında açtıkları sergiye getirdikleri ve çok yüksek olduğunu belirttikleri elektrik, doğalgaz ve su gibi faturaları mandallayarak asmışlar ve soğan çuvalının altına da kırmızı halı...   Oysa girdiğimiz yerel seçim süreci şehirlerin kimliği, yapısı, geçirdikleri değişimleri, şehirlerin karşılaştıkları problemleri daha çok konuşmak için bir fırsattır. Yüzlerce yıl ayakta kalmayı başarabilmiş tarihî eserlerin, yenileme adı altında yok edilişini, şehirlerin toplumsal dokusundaki tahribatı, neden göç verdiğini, yerel yönetimlerin hangi ölçüde şehrin sanayi, kültür hayatına katkı sağladığını, neyi ne kadar yaptığını yapamadığını konuşmak için fırsattır. Asıl mesele kendi medeniyetimizin izini sürme hamlesinin devamını sağlamaktır. İnsanlar şehirleri, şehirler de kendisini arıyor. Şehirlerde ruh ve medeniyet çökertildiği için cansız ve kansız kalıyor. Şehri yani hayatı canlandırmanın tek yolu ruhu diriltmektir. İvan IIIich "Ancak ruhu yok edilirse, bir şehri tarihten silmek mümkündür" demiş. Nedir şehirlerin ruhu? Onları kanlı canlı bir varlık, bir şahsiyet yapan şey nedir? Yusuf Kaplan “Şehirleri kuranlar insanlardır; yıkanlar da. İnsan, nisyan hâline yuvarlandığı zaman, şehirler isyan hâline geçerler. İnsana ne olduğunu, insanın başına neler geldiğini hatırlatırlar. Şehirleri öldüren şey, insanın nisyan hâlidir: Unutma hâlidir: Kendisine yüklenen “emanet”, ubudiyet ve hilâfeti terk etme, kendi ruhuna kastetme hâlidir” demişti. Şehirler unutmaz, hâlihazır yaşayanların ihmal ve ihanetinin bedelini gelecek nesillere ödetirler. Bunların üzerine konuşmak gerekirken soğan çuvalının altına kırmızı halı sermek neyin nesidir?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.