Beton çok soğuk, üşüyorum...

A -
A +
Mevsim kış, üşüyoruz, bedenimiz değil ruhumuzda üşüyor. Kış sertleştikçe insanlar daha yakınlaşıyor, dostluklar güçleniyor. Biz yazarlar için de bir fırsat oluyor, okuyucu kitleleriyle özellikle gençlerle bir araya gelme imkânı buluyoruz.
Geçtiğimiz hafta KYK ve TÜGVA öğrenci yurtlarında gençlerle buluştuk. Tecrübelerimizi paylaştığımız toplantılarda onların görerek dinlemeye olan istekli duruşları bize de heyecan veriyor.
İnsanlar, ırmakların yanına dikilen ağaçlara benzerler ve hayatta başka kişilerden gelen sevgi sayesinde ayakta dururlar. Herkes, hepimiz bir öğretmenden ya da bir yetişkinden etkilendik. Hiçbir dikkate değer öğrenme dikkate değer bir dostluk olmadan oluşamaz. Her birimizin özellikle gençlerin bir dost yakınlığına ihtiyacı var ve bunu hak ederiz.
Ahlaklı ya da ahlaksız olmak bir alışkanlıktır. Tamamen ahlaklı bir insan bile tedrici bir süreç içerisinde ahlaksız hâle gelebilir. İnsanlar tarafından etkilenmeyeceğini zanneden kendini kandırır. Gerçek bir dosta tam da burada ihtiyaç duyarız.
Bir insanın hayatta sahip olabileceği en büyük servet gerçek bir dosta sahip olmaktır. Daha önemlisi ise kavuşmak ve kaybetmemek için “Kula teşekkür, Allah’a şükretmek”tir. İhmal eden ikisinden de mahrum kalır.
Geçmişte intihar etmek isteyen bir dostumu vazgeçirmek için anlattığım Büyük Âlim Ferideddin Attar’ın aşağıdaki menkıbesi işe yaramıştı. Konferanslarda öğrencilerle paylaştığım tecrübeyi sizlerle de paylaşalım.
Gazneliler Sultanı Mahmut, Hintlilerle bir varoluş, yok oluş savaşına girmişti. İki ordu karşılaştığında Sultan Mahmut Hintlilerin güçlü ve kalabalık ordularını görünce telaşa düştü. O adil Padişah adakta bulundu: “Eğer bu askeri alt edersem elde edeceğim bütün ganimetleri hep birden yoksullara dağıtayım...”
Savaşa tutuştular ve nihayetinde galip geldi, sayısız ganimetler elde etti. Ganimetlerin bir parçası bile yüzlerce hâkimin kıyas edemeyeceği kadar ağır ve değerliydi. Padişah derhal adamlarını çağırıp dedi ki: “Bu ganimetleri yoksullara dağıt. Çünkü savaştan önce Allahü teâlâya adakta bulundum şimdi adağımı yerine getirmem lazım.”
Sultanın maiyeti bunu duyunca sızlanmaya başladı: “Bunca mal, altın, değer bilmez bir avuç yoksula verilir mi? Ya askere ver memnun olsun veya emret hazineye götürsünler…”
Padişah tereddüde düştü, düşünceye daldı. “Adağımı yerine getirip yoksullara mı dağıtayım, yoksa dediklerini mi yapayım?” diye iki fikrin arasında şaşırdı kaldı!..
O beldede Ebu’l Hüseyin derler bir meczup vardı. O sıralarda ordunun içinden geçiyordu. Padişah onu uzaktan görünce “Hah" dedi "Şu meczubu çağırın, ona sorayım, ne derse yapayım. Çünkü o ne asker tanır, ne padişah, söyleyeceği sözü tarafsız söyler…”
Meczubu tutup huzura getirdiler, Padişah olayı olduğu gibi nakletti.
Meczup dedi ki: "Padişahım iki işten birini yapmak gerek, eğer bir daha Allah’a işin düşmeyecekse merak etme bunların dediğini yap… Yok, bir vakit gelir işin yine ona düşerse utan… Bunların dediklerini yapma sakın adağını yerine getir…”
Arkadaşa dedim ki: “İntihar edip öldüğünde hesapsız, gübre olacağına inanıyorsan dediğini yap, yok yarın hakkın divanında hesaba çekileceğine inanıyorsan utan…!"
Evliyanın sözünde Rabbani tesir vardır, Ferideddin Attar, Mevlana Celalettin Rumi hazretlerinin hocasıdır. Nasihati bin yıl sonra hayat kurtardı.
Gel gör ki, etrafımızı kuşatan modernizmde beton soğukluğu var;
Ve beton çok soğuk, üşüyorum...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.