Bertaraf Tankları!..

A -
A +
Önceki gün bir arkadaşımız “bizi bize kırdırmak” diye bir laf etti. Oldukça ürkütücü ama hakikat payı yüksek bir tanımlama. Düşününce hayatımızın birçok alanını daraltan “Sosyal Müsilaj” dip bir dalga olarak karşımıza çıkıyor.
Deniz salyasından kurtulmak için uzmanlar önce teressübatı bir noktada toplayarak etrafına denizde bariyer çekiyorlar daha sonra depolama tanklarına doldurulan deniz salyaları tanklara alınarak bertaraf ediliyor. Sosyal Müsilajdan kurtulma hamleleri de bunun benzeri ama daha fazla zaman, emek ve gayret ister.
Gelin hayatımıza biraz daha yakından bakalım…
Rakamlarla yüzleşmek hoş değil ama gerçekle yüzleşmek bize doğru yönü gösterir. Sosyal medya üzerinden başlayan önce aile sonra sokağa inen bir didişmenin içindeyiz. Örtmek iyilik değildir durum neyse o… Saplandığımız yerden çıkmak için buna ihtiyacımız var.
Asıl önemli olan bu gidişin bizi götürdüğü yer neresi?
Neden şiddet çoğalıyor. Mekânı yitiren insan, küçük klavye dünyasında unuttuğu ve unutulduğu hayata girmeye çalışıyor ama aslında dünyadan kopuyor. Küçük hapishanesinde Narsistleşiyor, bireyselleştikçe de ruhsuzlaşıyor ve yalnızlaşıyor.
Hafta başındaki yazımda “Ceza İnfaz Kurumlarında Kütüphane Kurulmasına İlişkin İş Birliği Protokolü" kapsamında başlatılan "Ceza İnfaz Kütüphaneleri İçin Kitap Bağış Kampanyası" hakkında dertleşmiş, hükümlü ve tutuklu sayıları üzerinden ‘neler yapılabilir’i konuşmuştuk.
Ne var ki; Türkiye'de yüz bin kişi başına düşen ceza infaz kurumundaki kişi sayısının 2010 yılında 163 iken, bu sayı yıllar itibarıyla artarak 2018 yılında 323'e ve 2019 yılında 351'e ulaştığı bilgisi yeterince karşılık bulmadı.
O zaman bir adım daha ileri gidelim. Bu rakamların dışında ceza ve infaz sisteminde bir de Denetimli Serbestlik kapsamında olan bir kitle var. Kanunlarca belirlenen, şüpheli, sanık ve hükümlülerin toplum içinde denetim ve takibinin yapılarak, hayat şartlarının iyileştirilmesi ve toplumla bütünleştirilmeleri için her türlü hizmet ve kaynakların sağlandığı bir yoldur.
Avrupa Konseyi'nin açıkladığı son verilere göre, Ocak 2020 itibarıyla Denetimli serbestlik altındaki kişilerin sayısında 100 bin kişide 627 kişiyle Türkiye Avrupa'da ilk üç ülkeden biri. Yani hasar çok daha büyük!..
Bu tablo hangi ihmalin sonucudur?
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) 2019 yılına ilişkin "Kütüphane İstatistikleri”ne göre, ülke genelinde geçen yıl itibarıyla biri millî, 1182'si halk, 610'u üniversite, 30 bin 618'i örgün ve yaygın eğitim kurumu (Okullar, Halk Eğitim Merkezleri, Özel Kurslar, Mesleki Eğitim Merkezlerine ait) kütüphanesi olmak üzere toplam 32 bin 411 kütüphane faaliyet gösteriyor.
Buna mukabil, Türkiye’de kaç kahvehane var?.. Resmî kayıtlara göre ülkemiz genelindeki kahvehanelerin sayısı 700 bin. 20 kahvehaneye bir kütüphane düşer.
Peki, bir toplum kültürel değişim yönünü nereden alır?.. Her yaş grubunda, her sosyal sınıfta hükümranlığını sürdüren gafleti nasıl yok edebiliriz? Evet, her yerden bakıldığında görünecek kadar büyük bir ülkeyiz ama fikir dünyamızı böylece küçültüp karartıyoruz.
Merkezdeki “Değerlerimizi” arkaya atarsak dışarıdaki dünyayı doğru okumak ve sorunlara çözüm üretmek mümkün değil. İşsizlik, salgın hastalıklar, trafik kazaları, kontrolsüz göç, çarpık kentleşme, çevre kirliliği, ailede ve sokakta yaygınlaşan şiddet, artan boşanmalar bir müsilaj zincirinin halkaları gibi etrafımızı kuşatıp bizi “Bertaraf Tanklarına” alıyor.
Bu kuşatma, gücünü fikrî fukaralıktan alır, sosyal sorunları ile ilgili hızlı artışlar bilgisizliğe dayanır. İhmal edildiğinde eğitim kurumları ve ıslahevi diye yaptığımız binaların “Müsilajın Bertaraf Tankları”ndan farkı kalmaz…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.