Sömürdüler semirdiler

A -
A +

1884 Berlin Kongresi’ne 14 devlet katılır, oturur dünyayı taksim ederler kendi aralarında. Almanlar hem Doğu hem de Güney Batı Afrika’ya çöker. Namibya madenlerinde insanları kırbaç zoruyla çalıştırırlar. Halkın kalkışmasına karşı 19 bin Alman askeri gelir. Yerlileri kuşatıp tetiğe basarlar. Bostwana sınırına sadece bin kişi ulaşabilir. Almanlar, Herero nüfusunun yüzde 80’ini, Namaların ise yarısını ortadan kaldırır.
 

İngiliz’in, Fransız’ın, İspanyol’un, İtalyan’ın, Portekizlinin, Rus’un, Belçikalının ve Hollandalının sömürgeci olduklarını biliriz. Ancak Alman dendi mi çalışkan disiplinli bir halk gelir hatırımıza. “Oturmuş üretmişler” deriz “bir yere geldilerse bileklerinin hakkıyla.”
Meğer öyle değilmiş aslında.  
Almanya’yı Almanya yapan Bismark, sömürgeciliğe karşıdır. Buna rağmen Carl Peters, Otto Kester ve  Robert Flegel, Afrika’ya gider işgal için keşif yaparlar. Adolf Lüderitz ve Woermann gibi nüfuzlu müteşebbisler Bismark’ı sıkıştırmak için “Sömürge Partisi” kurarlar.
Demir Şansölye, “Şark Meselesi” hakkında “Pomeranyalı bir askerin kemiklerine değmez” der, kanlı işlere bulaşmaz.
Ancak İmparator Wilhelm ölür. Yerine geçen 2. Wilhelm açgözlü ve saldırgandır, Başbakanı azleder, rotayı çevirir Afrika’ya.
Yeni siyaseti dünyaya açılmak (Welt Politik) üzerine kurar, İngiltere ve ABD’nin pazarlarında boy göstermeye başlarlar.
Coğrafyacı Friedrich Ratzel Almanya’nın büyümesi için alanının da büyümesi gerektiğini söyler. Evet, ülkeleri küçük, şehirleri kalabalık ve karanlıktır. 1 milyon 250 bin kişi istikbal endişesiyle kaçmıştır Amerika’ya.

Sömürdüler semirdiler

O SANA BU BANA
1875’lerde Afrika’nın sadece onda biri sömürgedir. 20 yıl içinde bu nispet %90’lara çıkar. Avrupalılar kıyılardan içerilere girer, arka bölgelere de (hinterland) sarkarlar.  
Hızlı sanayileşmenin ardından ham madde ihtiyacı artmış, kaldırılan kölelikten ötürü gelirleri azalmıştır. Doymuş Avrupa piyasası onları kesmez, artık yeni pazarlar bulmalıdırlar.
1884 Berlin Kongresi’ne 14 devlet katılır, oturur dünyayı taksim ederler kendi aralarında. Aslan payını İngiltere ve Fransa alır. Almanlar hem Doğu Afrika’ya çökerler (Zengibar merkez Togo, Kamerun, Tanzanya) hem de Güney Batı Afrika’ya “Deutsch Südwestafrika”...
O günlerde Namibya’da Herero ve Nama adlı iki kabile yaşar. Bunlar okuma yazma bilir, ateşli silahları tanırlar. Sanatkârdırlar sonra.
Almanlar önce bir sahil kasabasına yerleşir (Lüderitz). Kum, güneş, deniz... Balık filan tutar, denizin tadını çıkarırlar.
Bölge idarecisi (Reichskommissar) Heinrich Körring (nazi Herrman’ın babası) vatandaşlarını ısrarla çağırır Namibya’ya. Derken civarda elmas bulunur ve Hans’ın hırsı artar. Daha kalabalık gelir, atlarını, itlerini de getirirler yanlarında. Onlarla birlikte sığır vebası yayılır, sürüler kırılır bir anda. Yerliler çaresizdir, ser sefil kalırlar ortalıkta.
Almanlar için fark etmez, zaten madenlerde insana ihtiyaç vardır, çalıştırırlar boğaz tokluğuna.
Bu arada halkı alkole alıştırır, ıvır zıvır satıp borçlandırır ve topraklarını ellerinden alırlar.

Sömürdüler semirdiler

ZAYIFLAR İMHA!
O günlerde ırkçılık pek popülerdir, hareketini Darwin’den alan teoriye göre, sadece güçlüler ayakta kalmalı, siyahlar, sakatlar, fakirler ayıklanmalıdırlar. Düşkünler imha edilsin ki gıda güçlülere kalsın. Beyaz adam gürbüzleşsin güzelleşsin, sahip olduğu meziyetleri sonraki nesillere aktarsın.
Kavmiyetçi Almanlar, yerlilerden nefret eder, siyahilerin kaldırımda yürümesini, ata ve bisiklete binmesini, kütüphaneye girmesini yasaklarlar. Beyazları görünce durmalı, eğilip yol vermelidirler saygıyla.
Fukaralar, aşağılanır, dövülür, tartaklanırlar. Ücretini alamamış bir yerli ya da ırzına geçilmiş bir kadın... Hiç problem değildir, hatta karikatür malzemesi olur Alman matbuatında.
Şikâyet edecekleri bir merci yoktur, mahkemede 7 yerlinin şahitliği bir Almanı karşılamaz. Namibyalılar sudan bahanelerle sallandırılır, Alman suçüstü yakalansa da ceza almaz.
O günlerde işgalcinin biri kabile reisinin gelinine tecavüze kalkar. Olacak şey değildir, tesirsiz hâle getirirler oracıkta.
Gerginlik çatışmaya döner, işgalciler 100 adamlarını kaybedince paniğe kapılırlar. Hâlbuki Almanlar ateş ederken kadın çocuk ayırmaz, yerliler ise sadece silahlı erkeklere mukabelede bulunurlar.

İĞRENÇ KATLİAM
İmparator Wilhelm benzer kalkışmaları kanla bastıran bir zalimi fevkalade yetkilerle donatıp Namibya’ya yollar… Adrian Dietrich Lothar von Trotha! Kendisi Prusyalı bir aristokrattır, Yahudi Lucy Goldstein ile evlenecektir daha sonra.  
Trotha 19 bin askerle gelir, topları mitralyözleri vardır yanında. Nitekim Waterberg’de halkı kuşatıp tetiğe basarlar, zemin kıpkızıl kan.
Katliamdan kurtulabilenler Omaheke (Kalahari) Çölü’ne kaçar. General bunu önceden hesaplamış, kuyuları zehirletmiştir, içenler yığılıp kalır, kurda kuşa yem olurlar.
Bostwana sınırına sadece bin kişi ulaşabilir. Kalanları zincire vurur kamplara kapatırlar. Erkekleri inşaatlarda çalıştırır, kızları keyifleri için kullanırlar. Bir sürü nesebi gayri sahih çocuk doğar, garipler heder olur dikenli teller arasında.
Hererolar aşağı yukarı yok edilmiştir, şimdi sıra gelir Namalara. Namalar savaşçı bir kabiledir. General, silah bıraktıkları takdirde onları bağışlayacağını vadeder ama sözünde durmaz. İş gücüne çok ihtiyacı vardır zira.

KAMP DEĞİL KÂBUS
Toplama kamplarının en korkuncu Köpek Balığı Adası’dır. Mahkûmlar dalgakıran inşaatı için gün boyu denizde çalışırlar, sırtlarında su aygırı derisinden yapılan kırbaçlar (sjombak) şaklar. Gıdasızdırlar, hayvan leşlerini yemek zorunda kalırlar. Dizanteri yüzünden her gün on kişi ölür ortalama. Burası çok rüzgâr alır, gece ayazda kalırlar. Almanlar ölenleri otopsiye alır, ırkçı deneyler yaparlar. Teferruatlı incelensin diye kafataslarını Berlin’e yollarlar. Alman antropolog Eugen Fischer ve asistanları malzemeyi değerlendirir, bilimsel makaleler (!) yayınlar.
Kesik kafalar etten deriden arındırmak için camla sıyrılmalıdır. Bunu bilhassa maktulün yakınlarına yaptırırlar.
Kadavra kalıntıları ise savrulup denize atılır. Bu yüzden köpek balıkları fink atar civarda. Vali Theodor Leutwein huzursuz olur, Şansölye Bernhard von Bülow’a yazdığı mektupta generali şikâyet eder açıkça.
Cevap bile verilmez, caniye toz kondurulmaz.

BİLİMSEL IRKÇILIK
Kafataslarının yollandığı Berlin KWI-A enstitüsü ırsiyet faraziyeleri üzerine araştırmalar yapar. Hem devlet tarafından finanse edilir hem de Rockefeller Vakfı tarafından. Cizvit Hermann Muckermann ve Katolik Kilisesi de bağışta bulunur ayrıca.
Güdümlü nüfus politikalarıyla sosyal refahı yükselteceklerini sanır, ırkçılığı meşrulaştırmak için bilimin arkasına sığınırlar.
Enstitü 2. Cihan Harbi’nde hava saldırılarına maruz kalır ve taşınır (1944). Ele geçmesin diye dosyaları yakarlar.
Irkçılara göre “İnsanlar homojen canlı türü değildir. Ariler (üstünler) ile ilkeller (siyahiler, kızılderili ve Asyalılar) bir tutulamazlar. Bunu ispat için hayli insan doğrarlar.
BM’nin yayınladığı Whitaker Raporu’na göre (1985) Almanlar Herero nüfusunun yüzde 80’ini, Namaların ise yarısını öldürmüştür. 20. yüzyılın ilk soykırımı diye geçilir kayda.

Sömürdüler semirdiler

YAZ TAHTAYA...

Dostumuz müttefimiz (!) Almanya 1. Cihan Harbi’nde mağlup olunca Afrika’dan çekilir.
Peki Namibya hürriyetine kavuşur mu?
Hayır! Bu defa da düşerler İngiliz’in kucağına. Bağımsızlıklarını elmaslar bitince ilan edebilirler anca (1990).
1998’de Almanya Cumhurbaşkanı Roman Herzog, Namibya’yı ziyaret eder. Herero lideri Munjuku Nguvauva, resmen özür dilenmesini ve tazminat ödenmesini ister “Atalarımızın kemiklerini de gönderin” der üstüne basa basa.
Ne özür, ne tazminat, göstermelik beş on kuru kafa yollarlar o kadar. Yok biz size teknik yardımda bulunacağız da filan.
Bu defa ABD’de dava açar ve işgali finanse eden Deutsche Bank’ı sıkıştırırlar. Deliller ortadadır ama Washinton’un da sabıkaları vardır, aman emsal olmasın sonra.
İngilizler Kenya ve Hindistan’da, Fransızlar Cezayir ve Anadolu’da, Hollandalılar Java ve Sumatra’da, Ruslar Hive ve Buhara’da benzer katliamlara imza atmıştır. Tazminat taleplerini duymazdan gelir, kulaklarının üstüne yatarlar.
Katliamın 100’üncü yılında Kalkınma ve İşbirliği Bakanı Bayan Heidemarie “ahlaken ve hukuken işlenen suçları kabul ediyoruz” açıklamasını yapar ama tazminat yerine vaat verir bolca.
Yaz tahtaya bir daha... Sarı çizmeli Heidemarie...

Sömürdüler semirdiler

KADINLARI VE ÇOCUKLARI DA!
General Trotha, 2 Ekim 1904’te “Vernichtungsbefehl” (yok etme emri) yayınlar:
Ben, Alman birliklerinin büyük generali, bu mektubu Herero halkına gönderiyorum. Hererolar artık Alman uyruğu değillerdir. Katil ve gaspçıdırlar. Bu toprakları terk edecekler. Yoksa bunu “Groot Rohr” (toplar) aracılığıyla yapacağım. Sınırlarımız içindeki her Herero, silahlı ya da silahsız, sığırı olsun ya da olmasın vurulacak. Bu saatten sonra kadın çocuk gözetmeksizin hepsini süreceğim ve öldürülmelerini emredeceğim. Söyleyeceklerim bu kadar!
Şu an Namibya’da yaşayan Alman azınlık pişman görünmüyor, hatta geçmişte yapılanları müdafaa ediyorlar inatla.  

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.