Orada bir kardeş var uzakta Bangladeş

A -
A +

Kızılderili reisi adamlarına “dikkat edin” der “kırmızı urbalılar yakınlarda!”
Hâlbuki ne nal izi vardır, ne dal. Ne is kül, ne duman.
Büyük reis bilgece kafasını sallar “Derede kavga eden iki balık gördüm” der, “Kesin geçtiler buradan!”
Bakın nerede sıkıntılı bir bölge varsa İngiliz ayak basmıştır mutlaka.
Bengalliler, temiz çalışkan insanlar, Arap tacirler vasıtasıyla İslam’la tanışırlar. 1203-4 yıllarında yöreye gelen Türk Beyi Muhammed Bahtiyar Halaci’ye uyar, beş buçuk asır huzur içinde yaşarlar. Ta ki son Sultan Siracüddevle İngilizlere yenilinceye kadar (1757).
İngilizler baskıcı ve yağmacıdırlar, halkı köle gibi kullanırlar. Sadece Bengal’i değil Bütün Hint yarımadasını bunaltırlar. Hindular dahi tekrar Babür İmparatorluğu’nu canlandırmaya çabalar. Parça bölük ayaklanmalar irtibatsızlık yüzünden başarıya ulaşamaz.
Neticede İngiliz’in sayısı bellidir, milyarlık Hindistan’da adam adama markaj yapamazlar. Bu yüzden fitneye oynar, kavmiyetçiliği kabartırlar.
Müslümanlar, Hind ırkçılarından endişe edip Muslim League kurarlar ki (1906), Hindistan Pakistan ayrılığı işte
o günlerde başlar.

ÇARPIŞTIR ÇALIŞTIR
Londra yangına körükle gider, kargaşa alsın başını yürüsün ki, örtülü sömürü devam etsin yıllarca.
İngiltere 1947’de güya çekilir, “Hinduların ekseriyette oldukları bölgeler Hindistan’ın olsun, Müslümanların hâkim olduğu yerler Pakistan’a kalsın” der giderayak. Lakin %90 Müslüman Keşmir’i bilerek Hindulara bırakır, derin bir yara açar. Bengal de “Doğu Pakistan” adı ile Pakistan’a bağlanır ki, örfleri lisanları ayrıdır ve koca Hindistan vardır arada. O günlerde jüt ile geçinmektedirler ama gelin görün ki, malzemeyi işleyip pazarlayacak tesisler Kalküta’da kalmıştır (Hindistan tarafında).
Hindistan Pakistan gerginliği yükselince (1960’lar) Hintli gazeteciler, Bengalce havarisi kesilir, Urducaya kara çalar.

Orada bir kardeş var uzakta Bangladeş

DAKKA BİR, GOL DAKKA!
Avami Birliği lideri Muciburrahman 1970 seçimlerinde “bağımsızlık ve ana dil” vaadinde bulunur halkına. Tamam Urduca dayatılması hoş değildir ama iki asırdır İngilizce konuşmuşlardır ona bakılırsa.
Zikrolunan seçimde Doğu Pakistan’a 169 sandalye ayrılır, Avami Fırkası neredeyse tamamını (167 mebus) kazanır. Batı Pakistan’ın en güçlü partisi PPP (Zülfikar Ali Butto‘nun Halk Partisi) ise 81 sandalyede kalır. Hasılı 313 üyeli Federal Meclis Bengallilerin eline geçer bir bakıma.
Eski generallerden Yahya Han “Seçimler ertelensin” buyurur ve protestolar başlar. Pakistan askerleri Dakka Üniversitesinde sivillere ateş açar.
26 Mart 1971’de Muciburrahman, bağımsızlık ilanında bulunur ve halkı Pakistan ordusuyla savaşmaya çağırır. Bu yüzden tutuklanır ve askerî mahkemede yargılanır. Pakistan azıcık esnese sükûnet sağlanacaktır ama olmaz.

RUS’TAN DOST
Hindistan ve Rusya ise isyana çanak tutar. Muhalifleri silahlandırırlar. Pakistan baskısı direnişi büyütür, küskünler artar.
Elbette Hindistan’la birlikte olacağımıza Pakistan’la olalım diyenler de çıkar.
1971’de Hindistan ile Pakistan resmen savaşa tutuşur. Hint güçleri de Bangladeş’e girer, Pakistan askerlerini esir alırlar. Bir cümle ile anlatıp geçiyoruz ama üç milyon insan ölür, 10 milyon kardeşimizin de odu ocağı dağılır perişan olurlar.
Uzatmayalım, Bengalliler Yeni Delhi desteği ile gerilla harbini kazanır, marş ve bayrak sahibi olurlar.

HAYALLER GERÇEK OLSA
15 Aralık 971’de ateşkes ilan edilir. Yahya Han’ın istifa edip çekilir. Yeni Pakistan Başkanı Zülfikar Ali Butto, Muciburrahman’ı serbest bırakır. O da Dakka’ya gider (26 Mart 1971) oturur koltuğa.
Aaa ne güzel el ele versin, kalkınsınlar bundan sonra.
Keşke öyle olsa. Görünüşte İngiliz hukuk sistemini temel alsalar da zamanla sosyalizme kayar, fabrikaları devletleştirir, laikçilik dayatırlar. Devletin dini İslam’dır ibaresi ancak 1988’de geçebilir kayda (Muhammed Erşad zamanında).
Kabaca bakarsanız Hindistan’da kişi başına düşen millî gelirq Pakistan’dan fazla, Pakistan’ınki de Bangladeş’ten fazla... Maksat paraysa eğer ayrılık bunu sağlamaz onlara. Halkın kahir ekseriyeti günde bir dolardan az kazanır. Sağlık, eğitim, barınma ve ulaşım imkânları ortada. Bebek ölümleri, kifayetsiz beslenme, içme suyu... Nereye baksan muamma. Hâlbuki avuç içi kadar ülke, o genç nüfus ile var ya…

Orada bir kardeş var uzakta Bangladeş

SANDIKTAN KAOS ÇIKAR
Artık Muciburrahman’a Banabandhu (bir nevi AtaBengal) denmektedir. Kâğıt üzerinde herkes eşit ama bazı aileler daha eşittir!
Her ne kadar pankartlara “demokrasi fazilettir” yazılsa da böylesi ülkelerde “Demokrası felakettir”, seçimle gelemeyen silahla gelir, rövanşı alır kolayca.
Rejim slogan yazmakla meşgulken Kuzey’i kıtlık kırar, bir milyon mevta!
Mucıbürrahman birkaç sene sonra kendine bağlı ikinci bir ordu kurmaya kalkar. Askerler bundan hoşlanmaz, sadece onu değil, ailesini de ortadan kaldırırlar.
İdareyi Kandahar Müştak Ahmed ele alır. Gelgelelim Dakka Garnizon Komutanı Tuğgeneral Halid Müşerref tarafından devrilir.
Ve General Ziyaürrahman, Halid Müşerref’i indirip yerine geçer, 1977 seçimlerini kazanıp istikrar sağlar. Bengalcilik yerine Bangladeşliliğe vurgu yapar, orduyu siyasetten uzak tutar. Mayıs 1981’de bir grup subay tarafından öldürülür; yine kargaşa, sar başa.…

SİYASETE MOLA  
Kasım 1981 seçimlerinde Ziyaürrahman’ın yardımcısı Abdüssettar, oyların %66’sını alarak koltuğa otursa da sükûneti sağlayamaz. Genelkurmay Başkanı Erşad idareye el koyar (Mart 1982). Paşa sadece iki sene kalacağım diye söz verir halkına.
Erşad’ın Meclis’i dağıtıp örfi idare ilan eder; parti, dernek ve sendikaları yasaklar. Üniversitelere pas vermez, medyaya sansür uygular. Belki bir müddet böyle davranmak zorundadır yoksa dert yumağı olan KİT’leri satıp savamaz. Bu arada yabancı sermayeye kapılarını açar. Çin’in gücünü fark eder, komşuları ile arayı hoş tutar. Ekim 1986’da seçime girer ve kazanır. Ancak ilerleyen günlerde çarşı karışır, grevler, boykotlar...
Sonra bir bağımsız gelir Şahabeddin Ahmed. Ardından Ulusalcıları görüyoruz, Abdurrahman Bisvas, Çovdhuri, Jamirüddin ve güç yine Avami birliğine döner, 2009’da Zillurrahman.
Başbakanlık koltuğu ise uzunca bir süre Ziyaürrahman’ın karısı Begüm Halide Ziya ile Muciburrahman’ın kızı Şeyh Hasina arasında el değiştirir. Şu anda Bayan Hasina  iktidarda.  

KEFEN PARALARINI YOLLADILAR
Bengalliler Osmanlı halifelerini, bilhassa Abdülhamid Han’ı çok sever sayar.
1877 Rus  savaşında sıkıntılı günler yaşarız, onlar da acıyı hisseder, Kalküta camilerinde tesbihat yapar, ordumuz için iane toplarlar.
1912 Balkan Harbi’ne hekimleri ve çadırları ile katılırlar.
I. Cihan Harbi’nde Hint alt kıtası, Osmanlı Sultanı’nı korumak için ‘Hilafet Hareketi’ni başlatır. Camilerde dualar edilir, şehir meydanlarında gösteriler tertiplenir. İkinci Hilâfet Günü’nde (19 Mart 920) Kalküta’da hayat durur âdeta. Dakka, Chittagong, Mymensingh ve Tangail’de düzenlenen mitingleri meydanlar almaz, İngiliz hükûmeti ilk defa telin edilir açıkça.
Bilahare Bengal hilafet komitesi Osmanlı padişahı ve ordusu için ev ev dolanıp yardım toplar. Kardeşlerimiz 1921-23 arası ceman 781.570 sarı lira yollarlar. (Bir Reşat altını 2 bin lira desek takriben bir milyar 563 milyon lira)  
Ankara hükûmeti “Halife kurtarılsın” diye yollanan altınlarla İş Bankasını kurar, hilafetin can düşmanı CHP’yi hissedar yapar.
Haydaaa! Duysalar üzülürler mutlaka.
T.C. hariciyesinin uzun süre Bengal hakkında bir fikri yoktur, mevzua “Pakistan’ın iç meselesi” gözüyle bakar.
Dakka’yı ancak, İslamabat tanıdıktan sonra tanıyacak, büyükelçilik açmakta da sallanacaktır yıllarca.  
Neyse olanlar olmuş, Bangladeş’le güzel işlere imza atabiliriz bundan sonra. Bilhassa tekstil ve konfeksiyon alanında. Biz onların Avrupa üssü olalım, onlar bizim Asya.

HARİTADA KÜÇÜK AMA
Bangladeş nüfusu bizim iki mislimiz (164 milyon) lakin toprakları beşte birimiz kadar (148 bin km²)  Kaldı ki ülkenin bir kısmı da sazlık bataklıktır, yaşanmaz. Asya’nın en büyük nehirleri Ganj, Jamuna, Meghna ve diğerleri Okyanusa Bengal deltasından açılırlar. Bölgede ovalar sığdır muson yağmurları ile kabaran sular araziyi yutar. Mesela 1974’te ülkenin %70’i sular altında kalır, evler köyler silinir, iki bin kardeşimizi kaybederiz o arada.
Kaldı ki nehirler Hindistan’ın kirini pisini taşır, dışkı, kimyevi atık, boya, aklınıza ne geliyorsa.
Balıktan yana da zengindirler, ağlar dolunca kimse suyun rengine bakmaz.
Bangladeş’te ciddi doğalgaz çıkar, buna rağmen elektrik kesintisi yaşarlar.   
Tarım ve hayvancılık yaygındır, jüt, pirinç, şeker kamışı, çay... Ve tropikal meyveler, mango, hurma...
Tekstilde oldukça iyidirler, zaten ihracatı konfeksiyon ayakta tutar. Çok da güzel deri işler, ayakkabı, çantada iddialıdırlar. Meşin yuvarlakta tartışmasız bir numara.

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.