Virüsün düşmanına biz kıydık

A -
A +

Elimizi kapı kollarına, otobüs askılarına, lamba anahtarlarına değdirmeme gibi bir şansımız var mı? Yok.
Peki oraya virüslü biri dokunmuş olabilir mi? Olabilir.
Biri akşam elektrikleri kapattı ben sabah geldim açtım. Acaba mikrop kaldı mı o 12 saat zarfında.
Raporlara bakarsanız koronavirüs kromajlı kapı tokmağı, mücevher, gümüş eşya üzerinde beş gün yaşar.
Cam bardaklar, aynalar, seramik tabaklar, çanak çömlek, kupalarda bir o kadar.
Ahşap malzeme, üzerinde dört gün.
Otobüs metro koltukları, sırt çantaları, asansör düğmeleri gibi plastik aksamda iki üç gün.
Sonra şaşırtıcı bir bilgi: Bakır üzerinde sadece dört saat.

SANATORYUMLARDA
İşte bu yüzden olacak veremin kök söktürdüğü yıllarda sanatoryumlarda kapı pencere kolları, tırabzanlar, armatürler, telefon ahizeleri, somya kafaları hatta daktilo tuşları bakır yapılırdı.
Eczane ve sağlık kabinlerinde bakırın ağırlığı vardı. Umuma açık yerlerde yine bakır öne çıkardı, tramvay askılıkları, jetonlar, paralar, asansör düğmeleri filan…
Evlerde zaten yer gök bakırdır; sofra sinileri, sürahiler, envai çeşit kap kacak.
Bakırda pişen yemeğin demlenen çayın tadı da farklıydı ama ne yazık ki onları üç beş mandal karşılığı eskicilere verdik, döndük alüminyuma, naylona.
Bakır vücudumuz için önemli bir element ancak küçük canlıları yaşatmaz. Bakır ve bakır bileşikleri antibakteriyeldir, böcek zehri olarak tanınır.
Mesela bakır sülfat (göz taşı) bağcılıkta mantarlara karşı (fungusit) kullanılır.

Virüsün düşmanına biz kıydık

HASTANE ENFEKSİYONLARI
Allah eksikliğini göstermesin hastaneler imdadımıza yetişiyor ama hastane enfeksiyonu diye bir şey var. Mikroplar hasta, personel ve ziyaretçi arasında yaşanan temas ve cihazlarla yayılıyor. Avrupa sırf nözokomiyal enfeksiyonla mücadele için milyarlarca avro harcıyor.
Üstelik bu bakteriler çevreye kolay intibak ediyor, antibiyotiklere karşı direnç kazanıyor. Hekimler elbette ellerini dezenfekte ediyor, maske takıyor, elbise değiştiriyor ama temas yüzeyleri hep orada duruyor.
Yapılan araştırmalar masif bakır satıhların mikroplara karşı hayli etkili olduğunu göstermiş.
İngiltere Birmingham’daki Selly Oak Hastanesinde bakırın kontaminasyonları azaltma özelliği incelenmiş. Öncelikle armatürler, kapı düğmeleri ve tuvalet oturaklarına odaklanılmış. Beş hafta sonra varılan netice şu. Bakırla mikroplarda %90 azalma mümkün görülüyor.
Bunun üzerine ABD Savunma Bakanlığı; New York City ve Charleston, South Carolina’da bulunan üç klinikte inceleme başlatıyor. Aynı neticeye varıyor.
Peki nem yanıltmış olabilir mi? Bu yüzden Şili’de bir çöl hastanesine gidiyor (Hospital del Cobre) yoğun bakımda işe başlıyorlar. Eskiden beri kullanılan malzemelerin yerine bakırlar koyuluyor. Otuz hafta sonunda bakır alaşımlar üzerindeki mikrop sayısının %92 azaldığı tespit ediliyor.
Masif bakırın veya alaşımlarının antimikrobiyal tesiri kesin, ancak çelik ve plastikle mücadele kolay değil. Karşınıza dev gibi sektörler çıkıyor.

ZATEN BİLİNİYORDU
Eski Mısırlılar, bakırı içme suyunu arındırmakta veya yaraları temizlemekte kullanır.
Hippokrates varislerin sebebiyet verdiği şişliklere, bakır tedavisi tavsiye eder. Romalılar bu geleneği devam ettirir.
18. yüzyılda Çinliler Avrupalıların uğradığı barlarda kâğıt parayı yasaklar, sadece bakır mangır alır.
Cihan Harbi’nde cerrahlar, içinde bakır mermi çekirdekleri kalan yaraların daha az enfekte olduğunu görür ve çok şaşırır.

NASIL OLUYOR?
Bilindiği üzere bakterilerin dış zarları stabil elektrikli bir mikro  potansiyel ile karakterize edilir. Hücrenin iç ve dış gerilimi farklıdır zira. Ancak bu stabil elektrik potansiyeli, bakır ile teması sırasında bozuluyor hücre zarı zayıflıyor, yırtılıyor. Bakır iyonları da rahatça içeri sızıyor hücreyi soluyamaz, beslenemez, sindiremez hâle getiriyor.
Bakırdan üretilen eşyaların, antibiyotiklerin yok edemediği MRSA (Metisiline dirençli staphyloco) virüsüyle savaşmada etkili olduğu görülmüş.
Mikrobiyolog Tom Elliott “Bakırı ‘en önemli metal’ olarak adlandırıyorum. Bakır, arka planda sessizce çalışır ve her zaman organizmaları öldürür. Geçmişte temizlikte kullanılan klor, oksijenli su gibi maddelerin bakır kadar kalıcı olmadığını gördük” diyor.
Applied and Environmental Microbiology’de yayımlanan bir çalışmaya göre hastanelerdeki bakır yatakların, diğerlerinden yüzde 95 daha az bakteri barındırdığı ve plastik yüzeylerin güvenli eşiğin üzerinde bakteri taşıdığı bulunmuş.
MRSA İle Mücadele Örgütü’nden Derek Butler “Yine de hiçbir madde, problemi tamamen ortadan kaldırmaz. Ellerin yıkanması, teçhizatın sterilizasyonu, hastanelerin temizlenmesi... Evet bunların hepsi bir arada yürütülmeli” diyor.

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.