Binici Türk'tür gerisi yüktür

A -
A +

"Mısır'da binicilik subaylardan sorulurdu, son büyük müsabakayı kazandığımda hem genç hem sivildim hem yeni rejime muhaliftim. Üstelik Türk’tüm ve Osmanlı şehzadesiydim. Nasıl kızmasınlar!"

Siz hiç İTÜ elektroniği bitirip tarih doktorası yapan birini duydunuz mu?

Benim öyle bir arkadaşım  var. “Dr. İbrahim Pazan!”

Hem ilmiye sınıfından hem de çok iyi bir gazeteci, ses getirecek haberler yapar. Öyle münakaşayla, mugalatayla uğraşmaz, arşivlerde eşinir, küllenmiş dosyaları çıkarır ortaya. Mesela “Padişah anneleri” kitabı titiz bir çalışma; yer yer “Vay be“ dedirtiyor insana.

Geçen “Gel seni bir yere götüreyim” dedi...  Has insanlar ahbabı yürü dedi mi yürür, nereye diye sormazlar. Ah keşke biz de öyle olabilsek, 5N1K’ya bağlamasak.

Efendim Selâheddin Osman Efendi’ye gidiyormuşuz. İbrahim Hoca’m izahat veriyor; “Bilirsin Efendi, Sultan Reşat ve 5. Murad’ın torunu olurlar.”

Kendisi Osmanlı hanedanını yakinen tanır, hizmetlerine koşar, Güney Afrika’dakileri bile arar sorar.

Neyse Beylerbeyi’ne vardık. Sık sık geliyor olmalı ki, bekçi bahçe kapısında görünce koştu, açtı. Belli ki aşina.

Binici Türk'tür gerisi yüktür

İSKENDERİYE’NİN İÇİNDEN
Şehzade Efendi tam umduğum gibi, bizi büyük bir zarafetle karşıladı. Hatta bilgisayarını açtı, resimler üzerinden hatıralara daldı. Söze “1940 İskenderiye doğumluyum” diye başladı “Orada çok güzel günlerimiz geçti. Mısır hanedanından dostlarımız vardı, bize yardımcı olurlardı.

Mesela Ömer Tosun Paşa’nın oğlu Sait Tosun, babamın yakın arkadaşıydı. Eşi Prenses Mahiveş de annemle iyi anlaşırdı. Oğulları Hasen ve Hüseyn akranımdı.

O günlerde tekaüt bir Fransız süvari subayından binicilik dersleri almaya başlamışlardı. Zaten cins cins atları vardı, güzel bakılıyorlardı; seyisler, kâhyalar fır dönüyordu etrafında. 

İki kardeş babalarına sormuşlar; “Osman da bizimle ata binmeye gelebilir mi acaba?”

“Tabii ki gelebilir eğer arzu ediyorsa.”

Binici Türk'tür gerisi yüktür
Şehzade Osman Selâheddin (solda) ve Dr. İbrahim Pazan

Yoksa binicilik masraflı bir spor, babamın ne at alacak hâli vardı ne de bakabilirdik ona. Ama ‘Tosun’lar için mesele değildi, İskenderiye’nin sultanıydı âdeta. Sayesinde bol bol ata bindim, hâlâ yâd ederim hayırla.

At öğretmeni Mösyö Jean Delrieux çok disiplinliydi. Hatalarımızı bir defa ikaz eder, iki defa ikaz eder, üçüncüde kırbacı gösterirdi kaşlarını çatarak.

At binicisinin bacakları sağlam olacak derdi. Ders çalışırken, kitap okurken, sohbet ederken iki dizimizin arasında mangır tutardık, sıkacaksın ki düşmesin. Basit gibi geliyor di mi? Ancak insanın ayak bileklerini ve dizlerini fevkalade güçlendiriyor.

Ve bir gün deniz bitti. Önce Majeste Faruk sürgüne gönderildi (1952). Ardından cumhuriyet kuruldu ve hidiv ailesi yerinden yurdundan edildi (953).

VEDAYA GİTMİŞTİK
Demek ki buraya kadar. Biniciliğe nokta koyma zamanı gelmişti.

Fransız öğretmeni ziyarete gittik, üzerimizde emeği vardı ne de olsa.

Babam “Yaptıklarınız için teşekkürler” dedi, “artık arkamızda ‘Tosun’lar yok, bu masrafı karşılayamayız, mecburen binicilikten feragat edeceğiz.”

-Katiyen olmaz! Osman çok kabiliyetli bir çocuk, ne zaman isterse gelsin, benim atlarıma binsin!

1952’den 56’ya kadar böyle devam ettik. Ancak o sene İngiltere ve Fransa, İsrail’i Mısır’a saldırttılar, kendileri barış gücü gibi gelecek, Süveyş Kanalı’nı ele geçireceklerdi.

ABD ve SSCB sert çıkınca geri çekildiler.

O günden sonra Kahire, ülkedeki Birleşik Krallık, Fransa ve İsrail vatandaşlarını ihraç etti. Victoria College’de okuyordum kapatıldı, İngiliz kadro Mısır’dan ayrıldı. Kovulanlar arasında Fransız binicilik öğretmenim de vardı.

Hem okuldan hem atlardan mahrum kalmıştım; ancak16 yaşındaydım ve tanınmış bir biniciydim artık. At sahipleri beni binici olarak çağırırlardı. Sayemde atları şampiyon olur, ün ve şan kazanırlardı. Ben de madalya ve kupaları toplardım.

Binici Türk'tür gerisi yüktür
Mısır’daki yarışlara askerlerden çok katılım vardı ve müsabakanın bir sivil tarafından kazanılmasına hoş bakmazlardı. Hele hele bir Osmanlı Türkü tarafından.

ARAP ATI GİBİ…
1958’de lise bitti ve yüksek tahsil için (finans ve muhasebe) İngiltere’ye gittim. 

İngiltere’de de ata bindim lakin müsabık olmadım. Orada çıta daha yukarılardaydı, iri ve uzun bacaklı İngiliz, Alman ve İrlanda atlarıyla yarışırlardı.

Biz Mısır’da Arap atlarına binerdik, bunlar nispeten küçük hayvanlardır, 1,60’ı zor atlarlar. İngiliz atları için sıradandır o irtifa.

Arap atları sevimli ve cana yakındır. Çabuk dost olurlar. Kontrolü kolaydır, çevik ve oyunbazdırlar. İngiliz atları yüksek ve süratlidir, kaptırdı mı gider ama hantaldır, ani hareket yapamazlar. Mesela onlarla cirit ve polo oynayamazsınız. Zaten bir elinizle değnek, tek elle İngiliz atı zapt olunmaz. At senden güçlüdür, zorla güzellik olmaz.

Bazı atlar çılgın ve afacandır, ben ufacık çocuktum, atlardım sırtlarına, çünkü bu kuvvetle alakalı değil. Sizin iyi binici olduğunuzu anlarsa itaat eder. Acemi olduğunuzu hissederse damarınıza basar.

Başarılı atlayışlar yapınca şeker ve havuç verirdim, şevkleri artar.

Bir hafta gitmesem özlerdim, onlar da beni tanır, sevindiklerini belli ederlerdi açıkça.

Binici Türk'tür gerisi yüktür

Şehzade Osman Selâheddin bir resmî müsabakada junior kupasını kazandığında 13 yaşına basmamıştır daha.

HESAP KİTAP İŞİ
Mânia atlatacak binicinin mesafeyi çok iyi kestirmesi gerek. Bu hendeği atladım, öbürüne kaç adımda varırım? O esnada atın hangi ayağının önde olması lazım. Eğer sen, sol ayak öndeyken sağa döndürürsen tekerler ve hiç hoşlanmaz. Onu çevirip sağ ayağını öne süreceksin. Bütün mesele mesafe ve adım okumakta, yoksa hız o kadar önemli değil. Bu yüzden parkuru yayan yürür, ezberlerdik âdeta.

Bunları göz ardı edersen altındaki at çok da iyi olsa kazanamazsın.

Bazen hayvanın gözü kesmez ya da yanlış ayakla gelmiştir mânianın önünde durur, çakılır bir anda. Eğer o esnada eyerden kalktıysanız çevik de olsanız işe yaramaz.

Gerçi bu işte uçmayan düşmeyen yoktur, benim de defalarca kolum, kaburgalarım kırıldı. Yeter ki, ayakların takılmasın, felaket olur yoksa. Bu yüzden biz üzengiye parmaklarımızla basarız, topuğuna kadar geçirenleri görmüyor muyum; “Allah muhafaza!”

Binici Türk'tür gerisi yüktür

Osman Selâheddin Efendi birçok millî ve beynelmilel müsabakaya katılır, seyircilerden büyük alkış alır. 

AT BİNİCİSİNE GÖRE
İyi at acemi biniciyi anlar, onunla oynar, zor duruma sokar.

Benim en muvaffak olduğum hayvan Pomponette idi. Beyaz renkli Jüliet’le de iyi anlaşırdık sonra.

Arapların adları ise Mağleş, Süheyl, Zarif’ti. Süheyl adı gibi sehl sahibi, Zarif hakikaten zarifti. 

En son kazandığım atın adı Mig’di. USSR savaş uçağı! Demek Abdünnasır, yönetimi ele geçirmiş o sıra.

Bir arkadaşım vardı (Hammad) müthiş biniciydi. Bir ayağı bir atta, diğeri öbür atta; mânia atlardı korkusuzca. Yan yana koşarken bakarsın yok, atın altından geçer, öbür taraftan çıkar.

Benim iyi olduğum senelerde askerî rejim vardı, binicilerin bir kısmı üniformalıydı hatta.

Subaylar seçme atlara binerlerdi. Ama büyük müsabakayı ben kazandım. Çok bozuldular. Çünkü hem genç hem sivildim hem de yeni rejime destek vermezdim. Üstelik

Türk’tüm ve Osmanlı şehzadesiydim. Nasıl kızmasınlar!

Binici Türk'tür gerisi yüktür

ASİTANE HASRETİ
Şehzade Osman’ın babası Ali Vâsıb Efendi Mekteb-i Sultani (Galatasaray) ve Harbiye mezunudur. Piyade üsteğmeni olarak vazife yaparken saltanat lağvedilir, hanedan üyeleri apar topar Sirkeci’den trene bindirilir, sürgüne gönderilir (1924). Bilahare evleneceği Emine Mukbile Sultan’da aynı yolun çilesini çekenlerdendir.

Bir süre Budapeşte’de kalır. Viyana, Nice derken İskenderiye’ye yerleşir (1935). Gün gelir ‘Hanedan Reisi’ olur (1977) ve Mısır’da vefat eder (1983).

Şehzade Ali Vâsıb Efendi kalem ehlidir, yaşadıklarını yazar. Bu eser oğlu tarafından kitaplaştırılacak. “Bir Şehzadenin Hatıratı - Vatan ve Menfada Gördüklerim ve İşittiklerim” ismiyle yayımlanacaktır daha sonra.

Osman Selâheddin Efendi, yurda dönüş izni çıktığında (1974) çok heyecanlanır, içi içine sığmaz. İlk işi turist olarak gelip vatanını gezmek olur, emekliye ayrılınca İstanbul’a yerleşir büyük bir huzurla.

Artık Beylerbeyi eşrafından diyebilirsiniz ona...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.