Kuşlarla yan yana akılları havada

A -
A +

İlk insanlı uçuş deyince Batı kaynakları 1783’te Paris’te sıcak hava balonuyla yapılan uçuşa atıf yapar, Hezarfen ve Lâgariyi yok sayarlar.

Çocukluğunda kuş olup uçmayı düşünmeyen var mı?       

Kanatlarımız olsa da çırpıp çırpıp yükseliversek havaya. Tamam yüzmek için balıkları, uçmak için kuşları taklit edeceğiz ama beden ağır, kollar cılız olunca...

O terazi bu sikleti tartmaz baba.

Peki uçurtmaya takılsak? Şööle kocaman kocaman çıtaları olsa? Sizce bir tıfılı kaç balon taşır? Hem kaça mal olur, beheri filan kuruştan alınsa?

Bizden evvelkiler de düşünüp taşınıyor, üzerine binebilecekleri vasıtalara akıl yoruyor.

“İlk insanlı uçuş” deyince Batı kaynakları 1783’te Paris’te sıcak hava balonuyla yapılan gösteriye kapı aralıyor.

Hayır efendim, o ilk değil. Bir kere 9. yy.da Endülüslü Müslümanların planör kullandığı biliniyor. Haydi Córdoba’lı Abbas ibn Firnas’ın uçuşları kayda geçmedi diyelim,

Galata Kulesi’nden Üsküdar’a uçan Hezarfen Ahmet Çelebi ile Sarayburnu’ndan roketle yükselen Lâgari Hasan Çelebi ne güne duruyor?

Herkesin önünde uçuyorlar ve devlet ricali tam tekmil orada. Vakanüvisler hadiseyi kaleme alıyor teferruatıyla.

Kuşlarla yan yana akılları havada
THY'nin ilk yolcu uçağı

ŞAHİDİ PADİŞAH!
Evliya Çelebi’den rivayet olunduğuna göre Lâgari Hasan, Dördüncü Murad Han’ın kızı Kaya Sultan’ın düğününü (1632) şenlendiriyor.

Getirip roketini Sarayburnu’na kuruyor. 50 okka barut macunu ile ivmelenen 7 kollu fişek ateşlenince ortalığı alev duman sarıyor ve roket aradan sıyrılıp keskin bir ıslıkla yükseliyor.

Lâgari Usta tam tepe noktasına vardığında mekiği terk ediyor ve sırtındaki kanatları açarak Sinan Paşa Köşkü’nün önünde denize iniyor yavaşça.

Burada iç içe iki keşif var; biri roket, öbürü de paraşüt.

Padişah çok memnun kalıyor, onu sipahi ocağına aldırıyor. Yeni vazifesi Kırım’da. Kim bilir Selâmet Giray Han’ın hizmetinde neler yapıyor başka?

Leonardo da Vinci de mevzuya kafa yoranlardan biri ama pratiği yok, karalamaları kâğıt üzerinde kalıyor. 

Kuşlarla yan yana akılları havada
Devlet Hava Yolları pilotları

BABALARA BALON
Biz haklarını yemeyelim, gelin bir göz atalım balon üzerine ter döken Avrupalılara.

4 Haziran 1783: Montgolfier Kardeşler sıcak hava balonunu tanıtıyor halka. Mantık basit, ısınan hava yükselir, buna binebilir miyiz acaba?

Zikrolunan balon ipek kumaş ve kâğıt torbadan mamul, odun yakıp sıcak hava ile dolduruyorlar. Bir de gondol (hasır sepet) asıyorlar altına. Tamam, yük kaldırıyor ama insanlı uçuş için ince eleyip sık dokunuyor. N’olur n’olmaz, balonu yere bağlıyorlar urganla. 

İlk yolcuları bir koyun, bir ördek ve bir tavuk. Balon 6.000 fit yükselip iniyor, elemanlar sağ salim vasıl oluyor toprağa.

21 Kasım 1783... Ekip gözlerini karartıyor, ipsiz halatsız yükseliyorlar semaya. Pilotlar (diyelim) Jean-François Pilâtre de Rozier ve François d’Arlandes 8 kilometre kadar sürüklenip inmeye muvaffak oluyor. Evet Avrupalının da ayağı yerden kesiliyor sonunda.

Kuşlarla yan yana akılları havada
J. Charles ve Nicolas-Louis Robert

UÇURUCU GAZLAR
1Aralık 1783: Jacques Charles ve Nicolas-Louis Robert sıcak hava yerine hidrojeni tecrübe ediyor ve tam 2 saat 5 dakika dolanıyorlar havada. İrtifa 550 metre civarında.

Arkadaşları iniyor, Charles hâlâ balonda. Gün batarken yükselmeye karar veriyor, güneşi tekrar görebilecek mi acaba? Bu defa yük hafif, balon hızla 3 bin metreye çıkıyor.

Evet, batan güneşi görmek keyifli ama basınç farklarından ötürü kulaklarına müthiş bir sancı giriyor. Bu son çıkışı oluyor, o ızdırabı yaşamak istemiyor bir daha.

Bu arada İngiliz mühendis George Carley bir planör (1804) yapıyor. Alet oynar kuyruklu, bunu dümen gibi kullanıp sağa sola dönebiliyorlar.

Zikrolunan alet çok şey öğretiyor, aerodinamiğin kitabını yazıyorlar âdeta. 

Fransız Le Bris ise atlar tarafından çekilen Albatros II ile havalanıyor. İrtifa 100, menzil 200 metre. Başlangıç için on numara.

Kuşlarla yan yana akılları havada
Wright Kardeşler

KAZA KIRIM HASAR
Bu arada eğitim zayiatı da veriliyor, havacılığın şakası yok, dengesi bozulan planör çakılıyor baş aşağı. İşin teorisine de hâkim olan Alman Otto Lilienthal onlardan biri mesela.

Peki bunlara motor ve pervane takılsa? Haydi uçurdular diyelim, kontrolde tutabilecekler mi havada?

Frenkler balon işini ciddiye alıyor, La France adlı bir hava aracı yapıyor (1884). Vasıta 52 metre boyunda ve hidrojenle yükseliyor havaya. Bir elektrik motoru ile 20 kilometre gidebiliyor saatte. 

“Bu ne ya” dediğinizi duyar gibiyim, “velespit ayarında”... Lütfen şeker kardeşim, o gün için bunlar büyük merhale, adam havaya biniyor ne yapsın daha?

Alman Ferdinand von Zeppelin ise işi rekabete döküyor, 128 metre uzunluğunda bir hava gemisi yaptırıyor ve ilk göz ağrısını (LZ1) daha güçlü motorlarla donatıp sürati katlıyor.

KARDEŞ KARDEŞ
Bizde iyi geçinen kardeşler esnaf olur, ne bileyim gider “Kardeşler Pastanesi” açarlar.

Ecnebilerin ise aklı havada. Montgolfier’lerden sonra bir de Wright Kardeşler çıkar ortaya.

Yüzlerce kanat yapar, tekerlekli teknelere bağlarlar. Pedal, çıkrık akıllarına ne gelirse kullanırlar. Önceleri akılları kuşlar gibi mafsallarından oynayan kanatlardadır. Takdir edersiniz ki, yerinden kalkmaz. Bilahare dümen ve pervane üzerinde yoğunlaşırlar.

Aerodinamik üzerinde bir şeyler bilmektedirler artık, iş bunları pratiğe dökmekte, nasıl olacaksa.

Bu müddet zarfında çok şey değişir, içten yanmalı motorlar ufuklarını açar.

Kuşlarla yan yana akılları havada
Wright Kardeşler, bir dakika havada kaldı

OLACAK GALİBA
17 Aralık 1903. Kaptan koltuğuna oturan Orville Wright 12 saniye havada kalır ve 37 metre uçar. İçlerinde bir umut. Olacak galiba.

Ardından Wilbur Wright takriben bir dakika uçar, tayyare 260 metre öteye konar.

Tecrübeler için Kuzey Karolina’nın ince kumlu sahilini tercih etmişlerdir, iş düşe kalka yürümektedir zira.

Wright Kardeşler her sıkıntıdan bir ders çıkarır, tedbir alır. Rüzgâr tüneli bile kurar, ince eler sık dokurlar.

Ve büyük gün. Eş dost akrabayı davet eder, gazetecileri çağırırlar.

Bu gösteri uçuşu kimseyi alakadar etmez, pek azı gelir meydana.

Neticede havadan ağır tayyareyi uçurmayı başarır, 39 dakika tur atarlar.

Ardından Brezilyalı Alberto Santos-Dumont’u görüyoruz (1906), 221 metre uçar, bu tayyare ne mancınık ister, ne de karşı rüzgâr. Bazı havacılar ilk motorlu uçuş olarak onu sayar.

Hasılı iş tavını almış yürümektedir ama savaş kopar. Harb-i Umumi sıkıntılıdır. Çatışmalar virüs gibi yayılır üç kıtaya.

DÜNYA BİTTİ UZAYA
Müdafaa nazırları yeni silahlara nehir gibi para akıtır, tayyareleri de gözetlemede kullanırlar.

İtalyanlar Trablus’ta Osmanlıyı havadan bombalar ki bu bir ilktir savaş alanlarında.

Biz de uçaklarını düşürürüz bu da ilk olarak geçer kayda.

Kuşlarla yan yana akılları havada
İlk jet motorlu muharebe uçağı


I. Cihan Harbi’nden sonra havacılar tekrar oturur tezgâhının başına. 1927’de Charles Lindbergh, Atlas Okyanusu’nu aşar. Hem de hiç durmadan ve tek başına. 

Tayyareler hafif olsun diye ahşap ve ketenden imal edilmektedir. Sonra çelik, alüminyum ve kompozit maddeler girer imalata.

1930’da Frank Whittle jet motorunu geliştirir, tepkili tayyareler, hava kuvvetlerine de hava yollarına da çok şey katar.

İlk jet motorlu savaş uçağı Heinkel He 178, II. Cihan Harbi’nden beş gün önce uçar (1939).

İlk yolcu uçağı İngiliz Comet ise 1949’da pist başı yapar.

Uzaklar yakın olmuş, kıtalar aşılmıştır. Artık gözlerini dikebilirler fezaya.

Sömürgeci savaş galipleri uzay çalışmalarına büyük paralar aktarır, Sputnikler, Vostoklar, Apollolar devlet bütçesi ile döner âdeta.

Helikopteri de anlatmak isterdim ama o apayrı bir macera, sıkışmasın araya.

Kuşlarla yan yana akılları havada
İlk jet motorlu yolcu uçağı

 

 

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.