Belden aşağı vuruşlar!..

A -
A +
Türkiye’nin ABD ve NATO ile ilişkileri, son zamanlarda tam bir anafor içine girdi… Her gün değişik itham, iddia, tehdit ve benzeri karalamalarla Türkiye’ye dönük hamleler ardı arkası kesilmeden devam ediyor.
 
 
Sonunda bu da oldu… Türkiye 1952 yılından beri üyesi olduğu NATO’nun tatbikatından askerlerini geri çekti. Sebebi malum skandal! Şayet olayın tamamı doğru yansıtılıyorsa, Norveç ordusundan bir teknisyen, iddiaya göre, internetten bulduğu bir Atatürk fotoğrafını düşman liderler biyografisi tablosuna yerleştiriyor. Diğer taraftan Kürt kökenli olduğu belirtilen ve yine Norveç ordusuna çalıştığı ifade edilen bir kişi de, Hollanda’daki NATO karargâhında açılan bir sanal sohbet mecrasında Recep Tayyip Erdoğan adına sahte hesap açıyor ve NATO aleyhine mesajlar yayınlıyor. Buradan Erdoğan düşmanlarla iş birliği içine girdiği değerlendirmesi yapılıyor vs. vs... NATO’daki Türk yetkililer bu alçakça girişimleri tespit edince, peşinden resmî tepki de hemen konuluyor ve Türkiye, Norveç’in Stanvanger şehrindeki Ortak Harp Merkezinde icra edilen NATO tatbikatından askerlerini geri çekiyor. Durumu Kanada yolundaki Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar ve AB Bakanı Ömer Çelik, Cumhurbaşkanına rapor ediyor… Bu çirkin hadisenin detaylarını, Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti il başkanları toplantısında anlattı ve Türkiye’nin karşı tavrını geniş şekilde izah etti. Türkiye’nin çok sert tepkisi üzerine NATO cenahından peş peşe açıklamalar ve özürler geldi. İlk önce bu hadiselerin faili olarak gösterilen mezkûr teknisyen ve diğer sivil şahsın Norveç ordusu ile ilişiğinin kesildiği duyuruldu. Peşinden de bizzat NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’den özür açıklaması geldi. Peki, biz bütün bu olup bitenleri nasıl değerlendirelim?
Herhâlde bu çirkin olaylar zincirini ve temelinde yatan sebepleri, bize anlatılanlardan ibaret sanacak kadar, saf değiliz değil mi?.. Öteden beri Türkiye’yi köşeye sıkıştırmak için, özellikle S-400 meselesinden dolayı ABD’nin öncülüğünde, bizi belli bir istikamete mecbur bırakmak için yapmadıkları şey kalmadı. Daha önce Çin ile birlikte geliştirilmek istenen ortak füze projesinde, takındıkları tavrın çok daha şiddetli bir versiyonunu S-400 konusunda ortaya koyuyorlar. Gün geçmiyor ki, Amerika ve diğer NATO üyesi ülkelerden veya NATO’nun herhangi bir biriminden Türkiye’ye yönelik itham, tehdit ve karalama mahiyetinde açıklama olmasın… NATO görevlileri, Rusya’dan S-400 füze sistemini alması hâlinde, mutlaka sonuçları olacağını ve Türkiye’nin, buna katlanmak durumunda kalacağını açıkladı. Akabinde Amerikan cenahından buna arka çıkan bir açıklama geldi. Ve S-400 sistemini alması hâlinde, Türkiye’nin NATO’nun teknolojik verilerine erişiminin kısıtlanabileceği, bu arada F-35 savaş uçaklarının tesliminde de problemler yaşanabileceği, aba altından sopa gösterircesine dile getirildi. Bütün bunlar kayıtlara geçti tabii… Ve her bir açıklamanın karşılıklı yansımaları, dolayısıyla iki taraflı  sonuçları olacağı muhakkak! Açıkçası bu açıklamaların Türkiye-NATO ve Türkiye ABD ilişkilerine katkı yaptığını, herhâlde kimse düşünemez. F-35 projesinin zaten çoktan beri mecrasında gitmediği ve bir sürü teknik sıkıntının yanı sıra, askerî ve siyasi engellemelerin de varlığı sır değil. Gelinen noktada, Türkiye’nin ABD ile ikili ve NATO çerçevesinde; hem bu ülke hem de diğer üyelerle müttefiklik ilişkilerinin, çok köklü bir irdelemeye tabi tutulma ihtiyacında olduğu tartışılmaz.
Henüz hiçbir devlet DEAŞ’ı terör örgütü olarak tanımlamamışken, Türkiye; bu menhus yapıyı terör örgütü listesine alarak gerekli tedbirleri herkesten önce devreye sokmuşken, alçakça itham ve iftiralarla, ülkemizi teröre destek veren devlet olarak göstermeye çalıştılar… Hatta bu konuda, içerideki bir başka terör örgütü olan FETO ile iş birliği içinde, komplolar kurmaya yeltendiler. MİT TIRLARI olayı da, bu tezgâhın bir parçası idi!.. Fakat sonunda ne oldu? Amerika’nın bir taraftan DEAŞ’la mücadele ediyorum iddiasıyla bir başka terör örgütü olan PYD/YPG ile ortaklık kurması bütün dünyanın gözü önünde gerçekleşti. Öyle gizli saklı da değil, resmen ve alenen; Amerika bu terör örgütüne (YD/YPG) ve başka benzer örgütlere gitmek üzere üç bin beş yüz tır silah verdi. Hem de parasız olarak… Devamında da bir başka skandal koptu. Daha yeni ve dumanı tütmeye devam ediyor. ABD’nin güya mücadele ettiği DEAŞ militanlarını, PYD/YPG’nin de yardım ve gözetiminde, üstelik onlara araç ve gereç de bularak ve silahlarıyla birlikte Rakka’dan çıkıp, onlara açılan başka cephelere intikal etmek üzere gönderdikleri açığa çıktı. Nasıl olduysa bu kepazeliği bütün teferruatıyla BBC yayın kuruluşu tüm dünyaya duyurdu. Şimdi ABD ve NATO ve ilişkili diğer ülke ve teşkilatlar, bu rezaletin izahını yapmak durumunda. İkide bir teröre destek veren ülke listeleri düzenleyip yayınlayan Amerika Birleşik Devletleri, suçüstü yakalandığı bu hadiseden sonra, hangi müttefiki ile ve ne biçim bir güven tesisi ile ilişkileri sürdürecek acaba? Ha, şunu diyorsanız o başka; nasıl olsa ABD geçmişte de pek çok skandala imza attı ve her seferinde de içinden sıyrılmayı bildi… O halde sözün bittiği yerdeyiz. Çekiverin sifonu!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.