Zarrab’a verilen rol…

A -
A +
Amerikan mahkemeleri hakkındaki bilgimiz, filmlerden gördüğümüz sahnelerle sınırlı!.. Bazen savcı, bazen de avukat pozisyonundaki artistler bol bol rol keserler. Sanık genellikle gölgede kalır.   Günlerdir ana akım medyada köpürtülen Zarrab davasından kimler neyi bekliyor? Mesela Türkiye’deki muhalefet çevreleri… Bu dava üzerinden Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti’nin köşeye sıkıştırılması, onlar açısından bir “siyasi umut” hâline dönüşmüş gibi. İktidar cenahı, bu dava üzerinden genelde; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin köşeye sıkıştırılması, özelde bu manivela ile Türkiye ekonomisinin baskılanması kumpasının çalıştırıldığını görüyor. Diplomasi ve dış politika kuralları çerçevesinde, ülkemize karşı oynanan bu oyunu boşa çıkarmak için gayret sarf ediyor...  Bu gayretlerin bir kısmını açıktan görebiliyoruz. Ama herkes bilir ki, böyle meselelerde çoğu kez sonuç alıcı hamleler kapalı kapılar ardında geçekleştirilir. Bu da, devletlerin ilgili alandaki yetkili ve görevlilerinin kabiliyetiyle doğrudan ilişkilidir. Gelişmeler bir sonuca bağlandığında bunun muhasebesi yapılabilir. Şu sıralarda yapılan kimi açıklamalara baktığımızda, sanki bazı şeyler için geç kalınmış intibaı uyanıyor!.. Mesela AK Parti İstanbul Milletvekili Mustafa Şentop, Reza Zarrab’ın Amerika’ya gidiş biçiminin, çok kuşkulu olduğunu ve bunun incelenmesi gerektiğini ifade ediyor. Aynı şekilde Başbakan Yardımcısı Fikri Işık da, Zarrab’ın mahkeme salonundaki rahatlığının fazlasıyla dikkat çekici olduğuna işaret ediyor. Zarrab’ın ABD’ye gidişinin üzerinden (Mart 2016) neredeyse iki yıl geçecek… Bu zaman zarfında acaba bu sorgulamayı yapma fikri kimsenin aklına gelmedi mi? Gerçekten Zarrab ile ilgili serüven başladığından bu yana, acaba ne yapılmıştır? Veya resmî temaslar sırasında konunun gündeme getirilmesinden başka, tek taraflı olarak herhangi bir şey yapılmış mıdır? Çünkü bu şekilde şantaj ve tehdide maruz kalması her zaman muhtemel ve mümkün olan şahıslar üzerindeki dikkatin eksilmesi, bazen telafisi imkânsız sonuçlara kapı açabilir… Zarrab’ın ortağı, daha doğrusu patronu pozisyonunda görülen Babek Zencani İran’da yargılandığında, acaba olaylar zincirinin ülkemizle ilgili kısımlarına dair ne gibi değerlendirmeler yapıldı? Bu soruların cevabını, vatandaş olarak şu an için bilmiyoruz. Belki bilenler vardır. Lakin Meclis ve hükûmet üyelerinden de yukarıdaki sorular geldiği için, ister istemez, bu konuda zamanında atılması gereken adımların atılmamış olması şüphesi doğuyor. Zira şu saatten sonra bazı şeylerin yapılması artık mümkün de değil… Çünkü inisiyatif başka ellere geçmiş durumda. Bu durumda sonucu beklemekten başka alternatif kalmıyor. Reza Zarrab davası özünde bir ekonomik suç davası olmanın çok ötesinde uzantılara sahip. Bu gayet açık. Bir ucu FETÖ’ye dayanırken, diğer ucu Türk-Amerikan ilişkilerindeki stratejik ihtilaflara doğrudan uzanıyor. Amerika Birleşik Devletleri, bu dava ile görünürde Trump Yönetiminin işbaşına gelmesiyle birlikte yeniden baskılamak istediği İran’ı hedefe koymuş. Öyle ya, İran’a uygulanan ambargonun delinmesi sebebiyle yapılan kovuşturma! Ama İran’ın yerine hedefe konan ülke Türkiye… Bu da büyük devletlerin oyun kurma ustalığı oluyor yani! İran’la yıllardan beri aynı yöntemlerle ticaret yapan onlarca Batı ülkesi var. Şimdiye dek hiçbiri için böyle bir dava söz konusu olmadı. Buradaki hesabın çok başka olduğu aşikâr… Şimdi duygusallığı ve tepkiselliği bir tarafa bırakıp, rasyonel biçimde bu hamleyi boşa çıkarmak gerekiyor. Öncelikle sokaktaki vatandaşın zihnini karıştıracak söylemlerden uzak durmak lazım. Vatandaşa mesele doğru düzgün anlatılırsa, algı operasyonu boşa çıkarılmış olur. Amerika’daki Zarrab davasına, bir kısım Türk medyasının yaklaşımı, bir zamanların Yassıada davası gibi. O vakitler radyoda canlı yayınlanan dava saati beklenir ve pürdikkat dinlenirmiş… Şimdi mecralar çoğaldı. Özellikle sosyal medyada ve televizyonlarda binbir gece masalları gibi, ardı arkası kesilmez biçimde yayınlanıyor. Buna hakikaten gerek yok. Ama biliyoruz ki, bir kısım medya dediklerimizi duymayacak ve asıl beklediği şeyleri duymak ve duyurmak için hep tetikte olacak… Reza Zarrab davasının sonucu ne olursa olsun, ülkemiz açısından öyle felaket gibi bir hasar verici etkisi olmaz, olmayacaktır. ABD ile zaten limoni olan ilişkilerimiz biraz daha gerilebilir. Bu sebeple değişik alanlarda farklı yeni adımlar atılabilir. Ama bu dava olmadan benzer şeylerin olması her zaman muhtemel ve mümkündür. Geçmişte olduğu gibi… Dolayısıyla telaşa mahal yok. İşi gücü bırakıp Zarrab davasına kilitlenmenin manası da yok. Ha, farklı beklentileri olan bazılarının durumu ayrı! Onlar yerli dizi seyreder gibi, birkaç hafta boyunca Reza Zarrab’ın yapacağı rollere dikkat kesilebilirler. Vaka Zarrab’ı da TANIK rolüne iyi çalıştırmışlar. Bakar mısınız, öyle detaylı şemalar filan… Mahkeme hâkimi de belletilen soruları yeri gelince soruveriyor. Eh, Jüri de pürdikkat dinliyor tabii. Sanık gölgede. TANIK RAMP IŞIKLARI ALTINDA!.. Amerikan Mahkemesi dediğin de filmlerde böyle değil miydi zaten!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.