Kudüs için en güçlü ses

A -
A +
Dün İstanbul’dan dünyaya iki güçlü mesaj verildi. Bunların ilki, İİT’nin olağanüstü zirvesinde açıklanan sonuç bildirisi, ikincisi de Yenikapı Meydanı'nda toplanan yüz binlerin zulme karşı haykırışı oldu…
 
 
Kudüs davasının savunmasında, Türkiye tartışmasız biçimde lider ülke olarak üstlendiği rolü başarıyla yerine getiriyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın 6 Aralık 2017’de, BM Güvenlik Konseyi’nin 478 sayılı kararına açıkça aykırı şekilde elçilik binasını Kudüs’e taşıma kararını açıklaması üzerine başlayan gelişmeler zincirini kısaca hatırlayalım. 1980 tarihli 478 sayılı karar, İsrail’in Kudüs'ü ilhak etme ve başkent ilan etme kararını geçersiz kılan BMGK kararıdır. Ancak Amerika 2003’te Irak’ı işgal eyleminde de yaptığı gibi, Birleşmiş Milletler teşkilatını tanımayarak ve uluslararası hukuk düzenini de yok sayarak Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanımıştır. Irak işgalinin Orta Doğu’yu ne hâle getirdiği gözler önünde. Trump’ın Kudüs’le ilgili kararı da bölgeyi büsbütün ateşe vermiştir… Bu durum tek başına ABD’nin dünya barışına ne kadar zarar verdiğini yeterince açıklıyor. 6 Aralık kararı üzerine en seri şekilde etkili reaksiyon gösteren siyasi lider, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan oldu.  İİT Dönem Başkanı sıfatıyla, olağanüstü zirve çağrısı yaptı. 13 Aralık’ta İstanbul’da toplanan, İslam ülkelerinin devlet ve hükûmet başkanları, Trump’ın bahse konu kararını kınayan ve yok sayan, başkenti Doğu Kudüs olan Filistin Devletini tanıyan ve her platformda destekleyeceklerini teyit eden 9 maddelik sonuç bildirisi yayınladı…
ABD ve İsrail’e karşı, BM Genel Kurulu zeminindeki ikinci güçlü hamleye de yine Türkiye öncülük yaptı. 21 Aralık’ta, 9’a karşı 128 ülkenin katıldığı kınama kararı, İsrail ve özellikle ABD’nin düştüğü hacil durumu gözler önüne serdi. Zira ABD, aleyhte oy verecek ülkeleri alenen tehdit etmişti. Buna rağmen, nüfusu 10-20 bin civarında, isimleri dahi yeterince bilinmeyen 7 tane minik ülkeden başka kimseyi yanına çekememişti… Fakat Amerika ekonomik ve askerî gücüne güvenerek, hukuk tanımaz zorba ve küstahça politikalarını sürdürmekte ısrarlı görünüyor. İçeride iyice sıkışan Trump, dış politikada böyle agresif tavırlarla durumunu dengelemeye çalışıyor. Bu çerçevede attığı adımlardan biri de elçilik binasını resmen Kudüs’e taşımak oldu. ABD’nin sınırsız ve sorumsuz desteğiyle iyice şımaran İsrail de Filistin topraklarını santim santim ilhak etmekte ve buna direnen Filistinlileri de en vahşi biçimde katletmekte… 14 Mayıs günü İsrail’in dünyanın gözü önünde yaptığı katliam, insanlık adına bir kara lekedir. Ama ne yazık ki, dünya bu vahşeti yalnızca seyretti. Yine mazlumların sesi olarak Türkiye, kendisinden beklenen reaksiyonu gösterdi. Beş ay arayla ikinci defa İİT zirvesini olağanüstü toplantıya çağırdı. Zirve öncesi dışişleri bakanlarının hazırlık toplantısında, Mevlüt Çavuşoğlu; ABD’nin büyük bir provokasyona imza attığını ifade ederek, Kudüs ve Filistin konusunda daha etkili bir mücadelenin verileceğine dikkat çekti. Çavuşoğlu, bunun için İslam dünyasının birlik içinde hareket etmesi çağrısında bulundu. Zira Aralık 2017’deki BM toplantısında, bazı ülkelerin ikircikli tutumları, hatta ABD’ye teslimiyet içindeki tavırları rahatsızlık vermişti…
Önceki gün Arap Birliği Dışişleri Bakanları da Kudüs için bir araya geldi. Orada da İsrail ve ABD’ye kınama sözleri söylendi. Lakin yıllardan beri tekerrür ettiği üzere, alınan bunca kararlar, yapılan açıklamalar hep kâğıt üstünde kalıyor!.. Artık bıçak kemiğe dayandığına göre, söylemlerin ötesinde gidişatı değiştirecek icraatın hayata geçirilmesi gerekiyor. Bugün Türkiye onu yapmaya çalışıyor. Bir taraftan en seri şekilde insani yardımı Filistinli kardeşlerine ulaştırmaya çalışırken, diğer taraftan da uluslararası arenada bütün mekanizmaları harekete geçirerek siyasi sonuç almayı hedefliyor. Türkiye’nin diğer İslam ülkelerine örnek olacak gayretleri, umarız ki öncelikle İslam Dünyasında beklenen yankıyı bulur ve hâlihazırdaki eziklik, dağınıklık yerini şuurlu ve kararlı bir mücadeleye bırakır. Bu manada dün Yenikapı Meydanı'na akan yüz binlerin dünyaya verdiği mesaj, Devlet Bahçeli’nin ifadesiyle “Bebek Katili İsrail’in” bir şekilde durdurulacağının habercisidir. Bundan sonra mesele, BM zeminine taşınarak İsrail terör devletinin işlediği insanlık suçları için Uluslararası Ceza Mahkemesinde hesap vermesi temin edilmelidir. BM İnsan Hakları Komitesi, İsrail’in Gazze’de yaptığı katliamın insanlık suçu olduğunu belirterek, bunun soruşturulmasına karar verdi. İİT Zirve sonuç bildirisinde de teyit edilen bu husus, muhakkak gerektiği şekilde sonuçlandırılmalıdır.
Evet, dün Kudüs için İstanbul’dan devlet ve toplum planında, en güçlü şekilde iki ayrı mesaj verildi ve Kudüs’ün yalnız olmadığı zihinlere kazındı. Bunun devamı elbette gelecektir. Elbette şartlar bizi çok zorluyor ve zorlayacak. Ama hiçbir önemli dava, zorluklarla göğüs göğüse gelmeden kazanılamaz. Yüz küsur senelik, kangrenleşmiş bir davadan bahsediyoruz… Bugün Filistin halkının yanında yer alması gereken bazı Arap ülkelerinin küresel güçlere teslim olmuş olması, karşı karşıya bulunduğumuz zorlukların en bariz delilidir. Ama onlar ne yaparsa yapsın, Kudüs ve Filistin davası için İslam Dünyasını bütün potansiyel gücüyle harekete geçirmek görevi, tarihî miras açısından lider ülke olarak Türkiye’ye düşüyor. Ve Türkiye bu görevi layıkıyla yerine getirecektir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.