Cemal Kaşıkçı'ya ne oldu?

A -
A +
Bir haftadır herkes bu soruyu soruyor; Suudi Arabistanlı gazeteci Cemal Kaşıkçı'ya ne oldu? Soruya cevap alınamadığı gibi, ihtimal bulunacak cevabın da iş işten geçtikten sonra bir faydasının olmayacağı…
 
 
Bir dönem isminden çok sık bahsedilen, meşhur silah tüccarı Adnan Kaşıkçının yeğeni; Washington Post gazetesi yazarı Cemal Kaşıkçı, 2 Ekim günü bazı evraklar almak için gittiği İstanbul’daki Suudi Arabistan Konsolosluğundan bir daha çıkamadı. Yahut çıkarıldı da kimsenin haberi olmadı! Cemal Kaşıkçının hayatıyla ilgili yoğun endişeler paylaşılıyor… İddia, tahmin ve bunların da ötesinde, komplo teorilerine uzanan pek çok tezvirat medyada dolaşıyor. Yani bilgi kirliliği oldukça fazla! Devlet ricali, en üstten en alt kademeye kadar bu meseleyi takip ediyor. Şu saate kadar, Kaşıkçının akıbetiyle ilgili dişe dokunur bir bilgi elde edilebilmiş değil. Kesin olan tek şey, adı geçen şahsın Konsolosluk binasına girişi. Girmeden önce de, Türk uyruklu nişanlısına; şayet belli vakte kadar dışarı çıkmazsa, Türk-Arap Medya Derneği Başkanı Turan Kışlak ve AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay’a haber vermesini tembihlemiş. Bu demektir ki, kendisi birtakım endişelere sahipti. Cemal Kaşıkçı, 2015 yılına kadar ülkesinde gazetecilik yapmış ve kraliyet ailesiyle problem yaşamamaya dikkat etmiş birisi. Ancak Veliaht Prens Selman’ın, bazı prens ve iş adamlarını hapse tıkayıp mal varlıklarına el koyması üzerine, muhalif yazılar yazmaya başlamış. Kaşıkçı'nın içeri alınan Velid bin Tallal ile yakın arkadaş olduğu söyleniyor. Netice olarak, Suudi Rejiminin baskılarına dayanamayıp ülkeyi terk etmiş ve Amerika’ya yerleşmiş, burada da Washington Post’ta yazılar yazmaya başlamış…
Şimdi gelelim vahameti her geçen saat büyüyen kaybolma meselesine. ‘Kaybolma’ diye ifade ediyoruz amma doğrusu kaybettirilme… Bu denli tanınan bir gazetecinin, göz göre göre Suudi Arabistan’ın konsolosluk binası içinde sır olması ne anlama geliyor? Açıkçası Cemal Kaşıkçı'ya ne oldu? Kaçırıldı mı, öldürüldü mü? Bu konuda epey kafa karıştıran iddialar var. Senaryoların bini bir para… Bir diğer gariplik de şu; Ünlü Reuters Haber Ajansı, günlerdir Türk Emniyet makamlarına dayandırdığını iddia ederek haberler yayıyor. Buna göre Kaşıkçı'ya, konsolosluk binası içinde vahşice işkenceler yapılmış, daha sonra da öldürülmüş ve cesedi parçalanarak binadan dışarıya çıkarılmış… Mantık sınırlarını zorlayan pek çok husus var bu hikâyede. Bir kere âdeta göstere göstere kendi Konsolosluk binası içinde böyle bir cinayeti ika etmek, Suudi Arabistan’ın altından kalkamayacağı bir durumdur. Şayet böyle bir atraksiyona cüret etmişse, fevkalade bir hadise ile karşı karşıyayız demektir. Her ne kadar Konsolosluk binası, uluslararası hukuka göre S. Arabistan egemenliği altında ise de, olayın cereyan ettiği yer Türkiye toprakları dâhilinde. Ve diplomatik korumaya sahip binada da olsa, herhangi bir suç işlenmesi hâlinde, Türk makamlarının müdahale etme yetkisi ve sorumluluğu vardır. Nitekim İstanbul Başsavcılığı soruşturma açmış bulunuyor.
Soruşturma devam ederken, bazı sorulara cevap arayalım; Şayet Kaşıkçı gerçekten öldürülmüşse, neden böyle bir ‘cinayet’  ve niçin İstanbul’da? Zira bu olay yalnızca bir ‘cinayet’ değil, uluslararası ölçekte büyük ihtilaflar çıkarabilecek mahiyette bir gelişmedir. S. Arabistan hem uluslararası hukuk hem de Türkiye ile ilişkiler bakımından böyle bir şeyi göze alabilir mi? Daha doğrusu tek başına göze alabilir mi? Doğruluğu resmen teyit edilmemiş bilgiler var. Buna göre Kaşıkçı 28 Eylül’de Konsolosluğa başvuruyor, fakat evrakların hazır olmadığı ileri sürülerek, 2 Ekim gününe randevu veriliyor. Ve iddiaya göre, 1 Ekim günü S. Arabistan’dan iki özel uçakla 15 kişi (Söylenenlere göre hepsi de istihbaratçıymış), doğrudan Konsolosluk binasına geliyor, Kaşıkçı'nın içeri girdiği 2 Ekim günü saat 16.00 sıralarında oradan çıkıyorlar, yaklaşık iki saat sonra da ülkelerine geri dönüyorlar…
Burada tekrar sormak icap ediyor; S. Arabistan bu kadar açıktan ve bu denli pervasızca (Bunca istihbaratçı İstanbul’a gelecek de MİT duyarsız mı kalacak?) meydan okumayı göze alabilir mi? Şayet bu küstahlığı yapmışsa, kimlerden, hangi ülkelerden yardım ve destek almış olabilir? Bu konuda olağan şüpheliler olarak Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve İsrail istihbaratı işaret ediliyor. (Tabii patronları ABD de!) S. Arabistan Veliaht Prensi M. Bin Selman ile BAE Veliaht Prensi M. Bin Zâyed çok sıkı fıkı! Birçok karanlık işi birlikte yaptıkları biliniyor… İlaveten, bunlara lojistik destek veren ve Filistin’de karışmadığı hainlik ve rezalet kalmamış Muhammed Dahlan adlı kişi var. (Hâlen BAE’de yaşıyor). Peki, ABD’nin, bir “Arap NATO'su” kurmaya çalışırken, S. Arabistan ile Türkiye’nin arasını bozmak için, böyle bir olay tezgâhladığı iddiaları doğru olabilir mi? Bu kadar kolay olmamalı… Yine de hiçbir şey kesin değil. Kim bilir, belki de S. Arabistan bu şekilde birilerini ters köşe yapmak istiyor! Lakin ne yazık ki, Kaşıkçı'nın hayatına dair endişeler de son kertede.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.