Kaşıkçı olayında kim kazan kim kepçe?!

A -
A +
Günlerdir medyada baş haber olan gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın, S. Arabistan Konsolosluk binasında kayboluşuyla ilgili sorulara yenileri ekleniyor. Ama neticeye götürecek tek bir cevap henüz yok!..

Suudi Arabistan Büyükelçiliği, beklendiği üzere işi yokuşa sürüyor. Daha önce Konsolosluk binasının aranması için verdiği izni çeşitli bahanelerle ertelemiş bulunuyor. Acaba içeride yeterince temizlik yapılamadı da ondan mı? Öyle ya dikkatli gözlerden kaçmayacak herhangi bir bulgu, olayın seyrini kökünden değiştirebilir… Veya tamamen başka sebeplerle, zaman kazanmak; olayı başka mecralara aktarabilmek için, eldeki bütün opsiyonları kullanmak maksadıyla da ertelenmiş olabilir. En başından bu tarafa, yaşanan safhalarla ilgili ayrıntılı bilgilerin önemli kısmı, medyaya yansımış durumda… En fazla irdelenen husus, S. Arabistan’ın yapmak istediği bir operasyon için bu kadar bol malzeme vermesi… İki tane özel uçak, o uçağın içinde bir kısmı ismen ve cismen bilinen, tanınan kişiler (En az iki tanesi daha önce Veliaht M. bin Selman’ın yanında fotoğraflanmış…)  İstanbul’a geliyor, Konsolosluk binasına giriyor. Daha sonra yarısı kısa zaman içinde özel jetle tekrar havalanıyor. Kalanlar daha sonra öbür jetle İstanbul’u terk ediyor. Otelde dört günlük süre için rezervasyon yapıldığı halde, birkaç saat içinde apar topar geri dönmelerinin bir sebebi olmalı değil mi? Her neyse, bunlar ilgili emniyet ve yargı birimlerinin peşine düşeceği cevaplar. Ancak hadisenin uluslararası ilişkiler bakımından yol açacağı gelişmeler daha fazla öne çıkıyor.

Kaşıkçı olayında bütün parmakların kendisine yöneldiği Suudi Arabistan devleti, şu ana kadar bir nevi üç maymunu oynuyor. Basit kaçacak belki, ama ucuz yalanlarla olayı savuşturmaya çalışıyor. En azından görüntü böyle… Ne yaparsa yapsın, Cemal Kaşıkçı’nın içeri girdiği gibi, iki ayağı üzerinde binayı terk ettiğini ortaya koyamadığı takdirde, hiçbir sorumluluktan kurtulamaz! S. Arabistan’ın sicili epeyce kabarık olduğu için, haberin duyulmasıyla birlikte, geçmişteki örnekler de hatırlatılarak, Kaşıkçı’nın ortadan kaldırıldığı yönünde ısrarlı bir değerlendirme yapılıyor. Önceki yazıda da belirttiğimiz üzere, S. Arabistan’ın böyle aleni şekilde bir cinayete kalkışması, altından kalkabileceği bir şey değil. Büyük ihtimalle esas plan, Cemal Kaşıkçı’yı kaçırmak olsa gerek. Şayet sorgulama esnasında şahıs bir şekilde hayatını kaybetmişse (kalp krizi veya beyin kanaması gibi sebepler...) çaresiz bu defa B planına geçilme durumu olabilir. Tabii bütün bunlar sadece birer tahmin. Gerçeğin gün yüzüne çıkması zaman alabilir. Her an ortaya çıkabilecek daha güçlü delillerle, olayın aslı tam olarak çözülebilir de. Şimdi gelelim madalyonun öbür yüzüne.
Kaşıkçı olayı belki de en fazla Türkiye – Suudi Arabistan ilişkilerini olumsuz yönde etkileyecek. Zaten son zamanlarda pek de iyi gitmeyen münasebetler, bu hadise sebebiyle iyice dibe vurabilir. Katar meselesi, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Suud gölgesinde Türkiye’ye karşı giriştiği atraksiyonlar, Türkiye’nin Körfez’de giderek güçlü bir konuma (askeri üslerimiz vs.) gelmesinden duyulan rahatsızlık, Mısır’ı arkalayan Riyad rejiminin tutumu ve Türkiye – İran ilişkilerinin seyrinden kaynaklanan endişeler oldukça birikim yapmıştı. Hatta S. Arabistan, Türkiye’nin Filistin meselesini sahiplenmesinden fena halde rahatsızlık duyuyor ve bunu açığa da vuruyordu. Ancak Türkiye soğukkanlı bir yaklaşımla iki ülke arasında daha iyi münasebetlerin tesisinden yana tavır koyuyordu… Özellikle M. Bin Selman’ın Veliaht olmasıyla birlikte, daha önce var olan elverişli atmosfer de gitgide kaybolmaya başlamıştı… Şimdi Türkiye topraklarında bulunan S. Arabistan konsolosluğunda, böyle vahim bir hadisenin cereyan etmiş olması, çok derin etkiler doğuracaktır. Süreç ne kadar uzar bilmiyoruz, ama bunun sonunda Türkiye’nin, S. Arabistan diplomatik temsilcileriyle ilgili çok radikal bir tasarrufu mutlaka olacaktır.

Bu arada herkes ABD’nin göstereceği reaksiyonu merak ediyordu… Trump pek fazla renk vermiyordu. Nihayet dün akşam işin ciddiyetini yansıtan laflar etti. Suud Yönetimi’ne bayağı uyarılarda bulundu ve Kaşıkçı’nın akıbetiyle ilgili nihai durumu bilmek istediğini ifade etti. ABD Kongre üyeleri ve medya çevresi de oldukça sert mesajlar veriyor. The New York Times’ta Thomas Friedman şöyle yazdı: “Kaşıkçı için dua ediyorum… Ama Prens de dua etmeli.” Aksi takdirde Prens mi kalacak yoksa başka bir şey mi olacak, belli olmaz demeye getiriyor… Bu olay mutlaka Riyad’da da önemli değişiklikler getirecektir. Ülkeyi fiilen yöneten oğul Selman, babasının yerine oturur mu, oturmaz mı, oturabilirse bunun bedeli ne olur? Belki de Prens hayatının kumarını oynadı. Ama güvendiği petrodolarlar, bu kumar için yetmeyebilir!.. Evet, bu soruların cevabı daha çok Washington’da aranmalı… Akla hemen Trump’ın geçenlerde yaptığı uyarı geliyor: “Bak Kral, biz olmazsak, iki haftaya orada kalamazsın!..” Eh, gerisini Kral ve daha da çok oğlu düşünsün.
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.