Partiler, adaylar ve tepkiler…

A -
A +
HDP’nin İstanbul ve İzmir’de, büyükşehir için aday göstermemesi önemli bir gelişme… AK Parti ve MHP, zaten var olan ‘Cumhur İttifakı'nı güncellemekte zorluk çekmedi. Ama ‘Millet İttifakı’ için öyle olmadı.   Bir ittifak veya iş birliğinin pürüzsüz yahut mümkün olan en iyi şartlarda yürüyebilmesi için, taraflar arasındaki benzerliklerin (Bunu siyasi anlayış ve fikrî istikamet olarak özetleyebilirsiniz…) benzer olmayan yönlerden daha fazla olması lazım. Aksi hâlde uzlaşma ve uyuşma ve etkili iş birliği için ortak zemin bulmak zorlaşır. ‘Millet İttifakı'nın başından beri yaşadığı tıkanmalar herhâlde böyle bir durumdan kaynaklanıyor olsa gerek… Taraf partilerin yönetim katında her ne kadar iş birliği zaruri görülse de, tabanda aynı frekansı yakalamak mümkün olmuyor. Zira tabanın beklentileri ile tavanın endişeleri hayli farklı tezahür edebiliyor. Ne demek istiyorsun gibi bir soruyu duyar gibi oluyorum. El cevap, uzun zamandan beri partiye hâkim olmakta zorluk çeken ve galiba bu sefer yeterince (Bu yeterince ifadesinin ucu açıktır) başarılı olamazsa, koltuğu hakikaten tehlikede olan Kemal Kılıçdaroğlu’nun sıkıntılı durumuna dikkat isterim. Ve tabii partisinin daha kuruluş aşamasından itibaren liderliği tartışılan ve bu yüzden de istifa resti çekmek mecburiyetinde kalan Meral Akşener’in siyasi geleceği… Aslında sadece Şener’in değil, İyi Parti’nin istikbalini de içine katarak değerlendirmek lazım. Her iki genel başkan da hem liderlik ve düzleminde hem de teşkilat ve tabanla bütünleşme konusunda ciddi baskılar ve tepkilerle yüz yüze.
Türkiye’de kendisini sağ veya sol siyaset yelpazesinde konumlandıran partilerin bir araya gelip koalisyon hükûmetleri kurması ile yerel seçimler gibi çok bileşeni olan meselede iş birliği yapması hayli farklıdır. Ve elbette ikincisi birincisine göre daha zor ve çetrefildir. Ve hâlihazırda yaşanan da bunun yansımasıdır. Aslında koalisyon hükûmetleri de beklenen başarıyı ortaya koyamamıştır. Hatırlayınız, 1999 seçimlerinden sonra kurulan Ana-Sol D hükûmetini… Ecevit, Bahçeli ve Yılmaz, her gün hükûmet içindeki krizleri çözmek için zirve yapıyordu! Bu krizlerin mümbit kaynağı ne idi peki? Hiç şüphesiz koalisyon ortağı partilerin teşkilatlarındaki farklı hedef ve beklentiler… Neyse orası çok gerilerde kaldı. Bugüne dönersek, önümüzdeki iki ay içinde ittifakların seyrine dair düşüncelerde değişik ihtimaller var. Hem Recep Tayyip Erdoğan hem de Devlet Bahçeli, Cumhur İttifakı'nın pazara kadar değil, mezara kadar olduğunu tekrar tekrar seslendiriyor. Buradan çıkan mana gayet net… Yani Cumhur İttifakı, mahalli seçimlerin ötesinde, çok daha geniş ufuklu ve temelinde, millî bekaya hizmet ve sadakat ölçeğinde bir birliktelik… Hâl böyle olunca, ülke menfaati parti menfaatinin önünde ve üstünde yer alıyor. Bu sebepledir ki, her iki parti içinde rahatsızlık belirten kişiler, disiplin işlemiyle derhal saf dışı bırakıldı. Özellikle MHP’nin vekil ihracında olduğu gibi, gösterdiği katı ve kararlı tavır, bu tezin ne denli güçlü desteklendiğini ispat etti. Millet ittifakı için ise böyle bir söylem duymuyoruz. Kılıçdaroğlu ve Akşener’in anlatımları, 31 Mart günü sandıktan iyi bir sonuçla çıkmaya kilitlendiklerini ortaya koyuyor. Zaman zaman sallantıya girse de, sonunda Millet İttifakı, olabilecek en geniş çerçevede sağlanmış görünüyor. Ama CHP ve İyi Parti'deki rahatsızlıkların, itiraz ve istifaların ardı arkası gelmiyor. Gerçi bu istifaların bir kısmı, her iki partinin ittifak dışında olan kendi iç problemleri. Daha açıkçası, Yönetimin uzun istişare ve tartışmalar sonunda nihayet ilan ettiği adaylara, teşkilatların veya aday olmayı bekleyen diğer şahısların gösterdiği reaksiyon… O kadar çok ki! Şayet bu itiraz ve başkaldırılara karşı, MHP ve AK Parti’deki gibi katı disiplin uygulanacak olursa, ortalık iyice karışır. Esneklik ve geniş toleransa rağmen, sular bir türlü durulmuyor. Bu da şu ihtimali ister istemez akla getiriyor. Acaba ortak veya kendi partisinden gösterilen adayların hazmedilemediği yerlerde, teşkilatlar ne kadar çalışacak? Burası işin püf noktası! Zira seçimlerde başarı kazanmak teşkilatların çalışmalarına bağlı… Bu noktada millet ittifakının epeyce pürüzle karşılaşacağını söylemek yanlış olmaz. Diğer taraftan HDP ile en başından beri dirsek temasında olan CHP, özellikle tabanının ulusalcı kesiminden yükselebilecek tepkileri dikkate alarak, aleni bir ittifak çalışmasına girmekten kaçındı. Ama özellikle HDP’nin İstanbul ve İzmir’deki oylarının önemini hesaplayan CHP, bunu kendisine yönlendirebilmek edebilmek için verebileceği her tavizi el altından verme yoluna gitti. Sonuç itibarıyla HDP’nin İstanbul ve İzmir’de büyükşehir için aday çıkarmaması önemli bir gelişmedir. Keza Adana da böyle. HDP, bilinen yapısı sebebiyle örgütü üzerinde çok etkili ve oyları istediği biçimde rahatlıkla yönlendirebilme kabiliyetine sahip. Bakalım bu defa da aynı şeyi yapabilecek mi?
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.