ABD’nin ‘darbecilik’ performansı!..

A -
A +
Maduro bir teşebbüsü daha savuşturmayı başardı… Oysa ABD Dışişleri Bakanı Pompeo, onu Küba’ya kaçıracak uçağın hazır beklediğini duyurmuştu. Vaziyete göre ABD’nin darbe performansında düşüş var!
 
Donald Trump “Venezuela’daki olayları yakından izliyorum. Venezuela halkının sonuna kadar yanındayım…” diyor. Yardımcısı Mike Pence de sahibinin sesi olarak, Venezuelalılara şöyle sesleniyor: “Özgürlük ve demokrasi yeniden inşa edilene kadar, ABD yanınızdadır…” Son olarak W. Bush, Irak’ı işgal ederken, oraya özgürlük ve demokrasi götürdüklerini söylemişti!.. Yani bu ayaklar çoktan koktu, fakat başka da bu işin kılıfı yok. Çaresiz aynı yüzsüzlüğe devam edecekler. Ve Beyaz Saray bu mavalları okurken, Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, şu ana kadar bekleneni veremeyen askerî seçeneğin boyutlarını büyütmek için mesai yapıyor. Kolombiya’da konuşlandırılmış askerler ne zaman harekete geçecek? Dışişleri Bakanı Pompeo “Barışçıl geçişi tercih ederiz, ancak gereken askerî müdahale ise, bu da ihtimal dâhilindedir…” diye “diplomatik sopayı” aba altından gösteriyor. Her şeye rağmen, Maduro son darbe teşebbüsünü de savuşturmayı başardı. Oysa Pompeo, onu Küba’ya kaçıracak uçağın hazır bekletildiğini üfürmüştü. Maduro biraz da nanik yapar gibi, darbecilerin Trump’ı kandırdığını söylüyor. Besbelli Trump ve avanesi durmayacak. Fakat ABD’nin darbecilik performansında bir gerileme olduğu yolunda yaygın bir kanaat var. Türkiye’deki 15 Temmuz ihanetini de dikkate aldığınızda, bu kanaatin pek de yanlış olmadığı anlaşılıyor.
Bugüne kadar, dünyanın dört bir köşesinde gerçekleşen darbe ve darbe teşebbüslerinin, hepsiyle bir şekilde ilişkili olan (Kimisinin tam göbeğinde, kimisinin yanında veya arkasında…) ABD, artık her istediğini hayata geçirmekte zorlanıyor. Canlı örnek, Washington’un ‘arka bahçe’ olarak kabul ettiği Venezuela. Maduro’nun selefi Hugo Chavez, kendisine karşı girişilen darbe teşebbüsünü akamete uğrattıktan sonra şöyle demişti: “Dünyanın her yerinde darbe olabilir, ama Amerika Birleşik Devletlerinde olamaz. Çünkü orada ABD Büyükelçiliği yoktur!..” Evet, dolayısıyla Amerikan Büyükelçiliklerinin ne denli diplomatik ve barışçıl temsilcilikler olduğu böylece ayan beyan ortaya çıkıyor. Hazır bu konuya girmişken, ABD’nin Ankara Büyükelçiliğinin henüz dumanı tüten bir Twitter mesajına da işaret edelim. Şöyle diyor: “Türkiye’yi ifade özgürlüğüne, adil yargılama güvencesine ve yargı bağımsızlığına saygı göstermeye, bunları teminat altına almaya çağırmayı sürdüreceğiz.” Gördünüz mü?! Ne kadar da özgürlükçü şeylermiş bunlar…
İşte bu hadsizliği yapan elçiliğin patronu, Venezuela’da halkın seçtiği cumhurbaşkanını tanımayıp, onun yerine seçime bile girmemiş bir piyonu devlet başkanı tayin edip; zorla, ülkede iç savaş çıkarma pahasına da olsa işbaşına geçirmek istiyor. Üstelik bunu bütün dünyanın gözünün içine baka baka yapıyor. Nasıl yani demesi beklenen Avrupa ülkeleri, derhal onun kuyruğuna takılıp aynı ahlaksız tutumu destekliyor. 2013 yılında da Mısır’da aynısını yapmışlardı. Seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi’yi devirip, yerine darbeci Sisi’yi atamışlardı. Tek değişiklik, orada darbeyi canlı yayında yöneten kişi, Bolton değil, Obama’nın ulusal güvenlik danışmanı Susan Rice idi… Evet, Venezuela’nın işi çok zor!.. Çünkü küresel sömürgeci güç, oradan vazgeçmeyecek. Tıpkı 19. asrın başından, 1813’lerden beri hiç ama hiç vazgeçmediği gibi… Rusya, ABD’yi Venezuela konusunda ikaz ediyor. Washington’un cevabı gecikmiyor. Buralar bizim coğrafyamız, sen karışma diyor. Oyun gayet açık oynanıyor.
Amerika’nın zorbalık politikasında üçlü sacayağı değişmiyor. Ya Irak’ta olduğu gibi işgal ya Mısır’da yaptığı ve Venezuela’da yapmaya çalıştığı gibi darbe veyahut da İran’da olduğu gibi ambargo… Üstelik bu ambargo yalnızca hedef ülke ile sınırlı değil. Bütün komşu ve bölge ülkelerinin de ekonomisini temelden dinamitleyecek şekilde kumpas kurulmuş!.. Adı CAATSA… “Countering America’s Adversaries Through Sanctions Act”. Yani “ABD’nin Düşmanlarına Yaptırımlarla Karşı Koyma Yasası.” 2017 yılında Trump tarafından imzalanıp yürürlüğe konuldu. Amerika öyle bir zorbalık politikası uyguluyor ki, kendi iç kanunlarını düpedüz beynelmilel hükümlermiş gibi dayatıyor. ABD’de devam eden Halk Bankası davası bunun en bariz örneği… Amerika, istediği siyasi ve ekonomik menfaati devşirmek için, orman kanununu uyguluyor. Siz buna doğrudan eşkıyalık da diyebilirsiniz! Peki, bu nereye kadar devam eder, hangi sonuçları doğurur? Bunu zaman gösterecek. Ve tabii dünyadaki yeni dengeler gidişatı şekillendirecek. Daha açıkçası, uluslararası düzende ABD’nin zorba politikalarına etkili biçimde dur diyebilecek mekanizmalar ve yeni ittifaklar güç kazanırsa, Washington hizaya gelme mecburiyetini hissedecektir. Aksi hâlde bodoslama gidişine fütursuzca devam edecektir ki, bu da dünya barışı için çok tehlikelidir. Bunun en bariz misali de Filistin Meselesidir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.