Afet üstüne afet!..

A -
A +
Çok çetin bir coğrafyada yaşıyoruz… Sadece siyasi – askerî riskler bakımından değil, tabii şartlar açısından da her zaman hazırlıklı olma mecburiyetimiz var. Afet ve felaketler birbirini kovalıyor!..
 
Milletçe, Elâzığ – Malatya depreminin yaralarını sarmaya çalışıyoruz… Maddi imkânlar planında, hızlı ve etkili bir müdahale ile bu felaketin etkilerini en aza indirme konusunda, başarılı çalışmalar devam ediyor. Ama ne yazık ki, hayatını kaybeden 41 vatandaşımızın acısını telafi etmek mümkün değil. Acı gerçek şu ki, jeolojik yapısı itibarıyla, ülkemiz boydan boya deprem kuşağı üstünde. Kuzey Anadolu fay hattı, Doğu Anadolu fay hattı, Batı Anadolu fay hattı… Hepsi peş peşe, irili ufaklı depremler üretiyor. Manisa ve çevresi haftalardır beşik gibi sallanıyor. İnsanlarımız tedirginlik içinde. Daha büyük depremler olmaması için dua etmekten başka çaremiz yok. Elbette her gün tekrar tekrar duyduğumuz “Depreme karşı hazırlıklı olmalıyız…” klişesini zihnimizde canlı tutuyoruz. Lakin bu hazırlıkları ne ölçüde ve ne kadar zamanda tamamlayabiliriz? Ayrıca unutmayalım, bu hazırlıklara rağmen can ve mal kayıplarının tamamen önlenebilmesi konusunda bir garantimiz maalesef yok. Adı üstünde afet. Nerede, ne zaman ve hangi veçhe ile karşımıza çıkacak? Deprem mi, heyelan mı, sel felaketi mi, çığ faciası mı? Hangisi?..
İşte Van – Bahçesaray kara yolunda önceki gün ve dün meydana gelen çığ felaketi… Öyle bir felaket ki, yardım ve kurtarma için bölgeye giden AFAD ekibini, Jandarma Kurtarma ekibini, İtfaiye kurtarma ekibini de vurdu. AFAD Van İl Müdürü Osman Uçar, çığ altından yaralı olarak kurtarıldı. Ancak maalesef, arama- kurtarma çalışmasında yer alan sekiz jandarmamız, üç itfaiye erimiz, gönüllü kurtarma ekibinden de, yirmi iki vatandaşımız hayatını kaybetti. Önceki gün beş ve dün de 33 olmak üzere, 38 kişi hayatını kaybetti. Sayı, Sivrice depremindeki kayıplara ulaştı ne yazık ki. Evet, tabii afet durumlarında, fert, cemiyet ve devlet olarak bir noktadan sonra aciz duruma düşüyorsunuz. Zira ne kadar gelişmiş olursa olsun, teknolojik vasıtalar da yetersiz kalıyor yahut da onları kullanma imkânınız kalmıyor. Van Bahçesaray’daki durum tam da bunu anlatıyor. Çığ felaketinin koptuğu noktada, kol gücü ve kürekten başka vasıtadan yararlanmak mümkün olmuyor. Beri yanda hava şartları da insanların gücünü hızla tüketiyor.
İş makinalarının çalışabildiği mekânlarda da, daha başka acılar yaşanıyor. Mesela Düzce’de, heyelanın kapattığı yolu açmaya çalışan ağır iş makinası, yoldan çıkıp dere yatağına düşüyor ve operatör azgın sulara kapılıp kayboluyor… Görüldüğü üzere, ülkenin doğusunda, kuzeyinde böyle felaketler peş peşe sökün ediyor. Heyelan deyince, özellikle Karadeniz bölgemizde her sene yaşanan hadiseleri biliyoruz. Nitekim dün Ordu’nun Aybastı ilçesinde, bir mahalle heyelan tehlikesi sebebiyle boşaltıldı. Bölge şartları o kadar zor ki, yüzlerce yerleşim yerini başka noktaya taşıma ve yeniden inşa etme meselesi, devasa ekonomik yükler getiriyor…
Türkiye’nin tabii coğrafyası bu meşakkat ve felaketleri birbiri ardına bize yaşatırken, bir yandan da devletimiz; jeopolitik konumdan kaynaklanan siyasi ve askerî riskleri bertaraf etmek için var gücüyle mücadele ediyor. 911 km’lik Suriye sınırımız boyunca, 2011’den beri cereyan eden terör saldırılarıyla boğuşuyoruz. Bölgesel ve küresel aktörlerin, burada aleyhimize kurguladığı kirli tezgâhları boşa çıkarmaya gayret ediyoruz… Ülkemize gelmiş bulunan üç buçuk milyondan fazla mültecinin ağır yükü yanında, elan sınırımıza dayanan ve sayıları bir milyona yaklaşan yeni sığınmacı dalgasını önlemeye gayret ediyoruz. Daha üç gün önce Suriye topraklarında sekiz şehit verdik. Terör örgütleriyle iş birliği içinde, kirli vekâlet savaşlarını yürüten bölgedeki emperyalist güçlere karşı, canhıraş bir mukavemet ve mücadele sergiliyoruz. Hakikaten bu kadar çok yönlü bir mücadeleyi, tek başına bu denli etkili biçimde yürütebilecek kaç tane ülke var? Hele hele Orta Doğu’da, bu çapta zorluk ve tehditlerle başa çıkabilen bir ikinci ülke var mı? Irak’ı, Suriye’yi geçelim, İran’ın durumu da ortada…  Şu hâlde millet olarak, tabii afetler karşısında gösterdiğimiz birlik ve dayanışmayı, ulusal güvenliğimiz ve istikbalimize yönelen tehdit ve tehlikelere karşı da, aynı şekilde hayata geçirmeliyiz. Bu şekilde bütün zorlukların üstesinden gelebiliriz.
İdlib’de şehit düşen kahramanlarımıza, Elâzığ ve Malatya’da deprem sebebiyle, Van Bahçesaray’da; çığ felaketi dolayısıyla rahmeti rahmana kavuşan bütün vatandaşlarımıza, kahraman askerlerimize, itfaiye erlerimize ve gönüllü kurtarıcılarımıza Allahü tealadan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum. Yaralılarımıza da acil şifalar temenni ediyorum. Cenabıhak başka zeval vermesin.   
 
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.