Ayasofya… 86 yıllık hüzün bitti!..

A -
A +
  Evet, "Büyük Fetih"in sembolü olan Ayasofya, seksen altı yıllık uzun ve sıkıcı bir aradan sonra yeniden asli hüviyetine kavuştu. Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesinde yer aldığı üzere artık cami. Müze değil!..    
Tarihin dönüm noktaları vardır ya… İşte o kırılma noktalarından birini yaşıyoruz. Dün, Türk milleti ve İslam âlemi için müstesna bir gündü… Çünkü "Büyük Fetih"in sembolü olan Ayasofya Camii, seksen altı yıllık kasvetli, hüzünlü bir dönemden sonra, tekrar asli hüviyetine kavuştu. Hamdolsun, artık Müslümanlar iç huzuruyla, huşuyla Ayasofya’da ibadetlerini yapabilecek. Bütün Türk milletine, bütün İslâm âlemine hayırlı ve uğurlu olsun! Bu büyük heyecan içinde, hemen şu duayı da edelim: Yeryüzündeki üçüncü en kıymetli mescit olan, Mescid-i Aksa’ya yönelik vaki tasallutların da, derhâl son bulmasını niyaz ediyoruz… İslâm dünyasının yekvücut olarak bu mukaddes meselede, daha tesirli ve netice alıcı şekilde hareket etmesini temenni ediyoruz. 86 yıl sonra, Ayasofya konusunda elde edilen bu mutlu sonucun, Mescid-i Aksa meselesinde de tecelli etmesini bütün kalbimizle diliyoruz…
Dün, Danıştay 10. Dairesi’nin Ayasofya’ya dair kararının resmen açıklanmasından sonra çok hızlı gelişmeler oldu… Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan, derhâl bir kararname yayınlayarak, müze statüsü sona eren Ayasofya’nın ibadete açılması için, cami yönetiminin Diyanet İşleri Başkanlığı'na devredildiğini duyurdu. Böylece Mahkeme kararının gereğinin ne zaman ve nasıl hayata geçirileceği yolundaki tartışmaları da anında sonlandırmış oldu… Zira bundan sonraki süreç artık teferruat mahiyetinde… Ve en kısa zamanda, Ayasofya’nın cami olarak bütün yönleriyle ibadete hazır hâle getirilmesi için çalışmalar şüphesiz hızla tamamlanacaktır. 1934’ten bugüne dek, yürürlükte olan müze kararı, her ne kadar resmî olarak mecburen öne çıktıysa da, Müslümanların gönlünde Ayasofya her zaman cami olarak yerini muhafaza etti. Ve dün itibarıyla yeniden, Fatih Sultan Mehmet Han’ın vakfiyesindeki vasiyet ve tesciline uygun biçimde, “Kıyamete kadar…" cami olarak asli hüviyetine kavuşmuş bulunuyor. İşin özü ve özeti budur.
2005 yılından beri devam eden bir hukuki süreç, olması gerektiği gibi sona ermiştir. Sürekli Vakıflar Tarihî Eserlere ve Çevreye Destek Derneği’ne ve dahi bugüne kadar Ayasofya’nın tekrar asli hüviyetine kavuşması için gayret gösteren herkese teşekkür ediyoruz. Bu mutlu neticeye kavuşmamızda emeği geçen herkese, şükranlarımızı sunuyoruz. Esas mükâfat şüphesiz indi ilahidedir. Bu dünyada bilinse de bilinmese de, Ayasofya için her daim dua ve tazarruda bulunan Müslümanların, kırık kalple yaptıkları dualar kabul oldu… “Ameller niyete göredir…” hadis-i şerifi mucibince, bu vadide kim nasıl bir mesai sarf ettiyse, mutlaka ecrini alacaktır. Sayın Cumhurbaşkanının öteden beri bu konudaki hassasiyet ve gayretleri herkesçe bilinmektedir… Nitekim dün, hiç vakit kaybetmeden ilgili kararnameyi yayınlaması, bunun açık bir misalidir. Ayasofya’nın on yıllardır beklenen statüsüne kavuşması usulüne dair, yapılacak siyasi ve hukuki tartışmalar da arttık ikinci planda kalacaktır… Bize göre bu mesele asla politik ve ideolojik tartışmalara konu yapılmamalıdır. Esasen başından beri yanlış olan ve hiç alınmaması gereken bir bakanlar kurulu kararı, mahkeme tarafından doğru biçimde iptal edilmiştir. Mahkemenin gerekçesi gayet net ve hukuki bakımdan yeterlidir. Kısacası, bir büyük yanlışlık ortadan kaldırılmıştır...
Ayasofya’nın tekrar camiye çevrilmesiyle birlikte, dış çevrelerden Türkiye’ye karşı doğabilecek reaksiyonları da gözümüzde fazla büyütmememiz lazım. Her şeyden önce Türkiye çok köklü bir devlettir. Egemen ve muktedir bir devlet olarak, kendi ülkesinde; siyasi, hukuki her türlü kararları alırken, başkaları ne der diye bir beklenti içine girmez. Yani muhtemel tepkilere göre istikamet çizmez. Peki, ne yapar? Kendi değerleri, millî menfaatleri neyi gerektiriyorsa, onu yapar… Ha bunu yaparken, hariçten gelen tepkileri de en güçlü şekilde göğüslemesini bilir. Bugüne kadar bunun sayısız örneklerini vermiştir. Bakınız, Kıbrıs meselesinde Türkiye şanına yakışanı yaptığı, yani Kıbrıs Türklerinin haklarını koruduğu için, yaklaşık yarım asırdır gizli-açık ambargolara maruz kalmaktadır. Peki, bu durum Türkiye’nin tavrında bir değişikliğe yol açtı mı? Asla!.. Ayasofya için birileri şöyle veya böyle bir tepkide bulunacakmış yahut birtakım yaptırımlara başvurabilirmiş… Buyursunlar, eteklerindeki taşları döksünler. Hiç dert değil!
Yalnız kendi içimizde, Ayasofya gibi müstesna bir meseleyi lüzumsuz tartışmalara konu etmemeliyiz. Ne siyasi ne de ideolojik bakımdan polemik malzemesi yapmamalıyız. Bu, sadece bizim için değil, bütün İslâm âlemi açısından da çok ama çok mühim. Ayasofya sevincini doya doya yaşayalım…
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.