“İki üç bomba Ermenistan toprağına düşerse…”

A -
A +
 
Azerbaycan-Ermenistan sınırında tansiyon son günlerde yeniden yükselmeye başladı. Şayet bu tırmanma devam ederse daha geniş bir sıcak çatışma kaçınılmaz hâle gelebilir. Durum hakikaten kritik!..
 
 
1980’li yılların sonunda, Sovyetler Birliği’nin dağılma sürecine girdiğini gösteren keskin işaretler gelmeye başladığında, Kafkaslarda yepyeni bir çıbanbaşı oluşuyordu… Karabağ meselesi… SSCB’nin “asli unsuru” olan Rusya, diğer Sovyet Cumhuriyetlerinin kopuşunu durduramayacağını net olarak gördüğü için, artık geleceğe dönük yeni askerî ve siyasi stratejiler geliştirmek için kolları sıvıyordu… Öyle kozlar ele geçirmeliydi ki, uzun zaman elini güçlü tutmalı ve Rusya’nın onayı olmadan asla bu kozlar elden çıkmamalıydı. Bu çerçevede, Azerbaycan-Ermenistan çatışması, iki devlet henüz bağımsızlığını kazanmadan (1988-1990 arası) fiilen başla/tılmıştı. Bu savaşta Moskova bütün ağırlığını Ermenistan’dan yana koyacaktı… Azerbaycan’ın o günkü yönetiminin Rusya’ya göbeğinden bağlı olma durumu, bu meseledeki en büyük talihsizlikti. Azerbaycan’da, sivil toplum kuruluş olan Halk Cephesi, Karabağ için bir millî şuur oluşturmaya dönük faaliyetlerde bulunuyordu. Halk Cephesi'nin önde gelen isimlerinden Ebulfez Elçibey, daha sonra cumhurbaşkanlığına da gelecekti. Velakin, ülkenin içinde bulunduğu perişan durum ve Rusya’nın karşı cephe hesabına koyduğu müthiş ağırlık, maalesef sahada büyük bir felaketle sonuçlandı. Netice olarak Azerbaycan’ın topraklarının beşte biri Ermenistan tarafından işgal edildi. Bu işgal savaşında, Rus askerî birliklerinin bilfiil Azerbaycan’a karşı savaştığını özellikle belirtelim. Rusya bölgede böylece müthiş bir koz ele geçiriyordu. Her şeyden önce Türkiye’nin Orta Asya Cumhuriyetlerine erişim kolaylığını ortadan kaldırıyordu. Karabağ meselesi öyle bir kördüğüm olmuştu ki, Rusya istemediği sürece çözümü mümkün değildi. Rusya hem Ermenistan’ı hem Azerbaycan’ı kritik yerden yakalamıştı. Kafkasya ve Orta Asya politikaları konusunda, Türkiye’nin önüne de ciddi bir set kurmuştu…
“Ermenistan topraklarına iki üç bomba düşse ne olur, Türkiye Nahçıvan Özerk Bölgesine askerî birlik gönderse ne olur?..” sözleri, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından o dönemde söylenen sözlerdi. Türkiye o zaman da elinden geldiği kadar Azerbaycan’a destek vermeye çalıştı. Ancak o günkü şartlarda, Türkiye’nin güç ve nüfuzu, yeterince etkili olmasına yetmiyordu. Merhum Özal’ın cesur çıkışları, tıpkı Irak’ta Kerkük konusunda olduğu gibi, kuvveden fiile çıkamıyordu. Burada hem içeride TSK’nın durumu ve tutumu hem de dış politik dengelerin o zamanki elverişsiz tablosu büyük rol oynuyordu. Geçen seneler içinde Azerbaycan, 1990’ların başındaki o dağınık ve fazlaca edilgen hâlinden çıkıp, daha derli toplu bir ülke hâline geldi… Bilhassa savunma alanında dağınıklıktan kurtulup daha disiplinli bir orduya sahip oldu. Azerbaycan esasen her yönüyle, Ermenistan’a nazaran daha güçlü olmak için birçok avantajlara sahip. Nüfusu yaklaşık üç katına yakın. Tabii zenginlikler bakımından Azerilerin lehine çok büyük fark var. Petrol zengini bir ülke. Ermenistan ise, yoksulluk ve hatta açlıktan ötürü nüfusu sürekli kayıp veren bir devlet. Fakat buna rağmen, özellikle Ermeni diasporasının ve bazı bölgesel (Mesela İran…) ve küresel güç konumundaki devletlerin tazyik ve teşvikiyle yanlış politikalarda ısrar ediyor. Kendi geleceğini riske sokan tutum ve davranışlardan vazgeçmiyor!..
Hâlihazırda Ermenistan ekonomisi dibe vurmuş durumda. Koronavirüs salgını sebebiyle, Azerbaycan da bu açıdan parlak bir görüntü vermiyor. Ama en azından tabii zenginliklerini rasyonel biçimde devreye sokabilirse ekonomik sıkıntıları aşması zor değil. Son senelerde, başta Türkiye olmak üzere, kimi bölge ülkeleriyle önemli ortak projeler geliştirdi. Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı, Bakü-Tiflis-Kars Demiryolu, TANAP (ve Bakü-Tiflis-Erzurum Boru Hattı) vs. Yani ileriye dönük olarak Azerbaycan’ın çok daha yüksek bir refah seviyesini yakalaması yakın görünüyor. Ancak Karabağ meselesi, kardeş ülkenin ayağında bir pranga mahiyetinde!.. Ermeni tarafının kışkırtmasıyla birlikte başlayan ve hâlen tırmanışta olan son sınır çatışmaları dolayısıyla, Türkiye en üst perdeden Azerbaycan’a olan desteğini ilan etti… Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve akabinde Millî Savunma Bakanı Hulûsi Akar, Türkiye’nin Azerbaycan’ı asla yalnız bırakmayacağını çok net ifadelerle dünyaya ilan etti. Akıllarda şu soru var: Neden şimdi?.. Bu soruya cevap ararken, parmaklar hemen Rusya’ya doğru uzanıyor. Peki, neden Rusya? Cevabın bir kısmını aslında yazının önceki bölümünde özetledik… Bugünkü etkenler ise Suriye ve Libya meseleleri. Her iki meselede Türkiye’ye istediklerini empoze edemeyen Rusya, bizi uğraştıracak üçüncü problem olarak Karabağ konusunu tekrar ısıtarak gündeme sokmuş olabilir mi? Bu konuda hayli yaygın bir kanaat var…
Türkiye birden fazla cephede mücadele verirken, her zaman olduğu gibi bölgesel ve küresel dengeleri iyi hesaplamak zorunda… Doğru zamanda ve doğru biçimde müdahale ettiği vakit, Türkiye önemli neticeler alıyor. Libya bunun son örneği...
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.