Papa’nın Irak ziyareti ve Basralı Ömer…

A -
A +
Dünyayı kasıp kavuran pandemi şartlarında, Katolik dünyasının lideri Papa Francis’in; son derece etraflı ve derin biçimde planlandığı apaçık görünen, Irak ziyaretinin temelinde esas olarak neler yatıyor?     Evet, ilerlemiş yaşı yahut başka bir sebepten ötürü, güçlükle yürüyebilen Papa Francis’i, ağır pandemi şartlarında Irak’a götüren sebep ve saikler neydi? Sadece ilan edildiği üzere, Irak’ta çeşitli sebeplerle yerlerini terk eden Hıristiyan nüfusun azalması mı yoksa çok daha başka sebepler mi? Papa’nın ziyareti beklendiği gibi çok geniş yankılar yaptı… Bağdat’ta tef ve dümbelekle karşılanması dahi, tek başına önemli bir hadisedir!.. Bizim Irak ve Suriye olarak andığımız coğrafyaya Hıristiyan âlemi, hep Levant ve Mezopotamya der. Katolik dünyası her zaman bu bölgeyle çok yakından alakadar olmuştur. Bir sene önce de aynı Papa Birleşik Arap Emirliklerine bir ziyarette bulunmuştu. BAE’de hepi topu yüz bin Hıristiyan yaşıyordu. Bunların da tamamı sonradan çalışmaya gelen kişiler… Ama Papalığın hesabı kitabı çok daha geniş ve şümullü… Vatikan sadece “ruhani” bir merkez değil. Küçücük hacmine karşılık, uzantıları çok çok derinlerde ve siyaset yapıcılığında fazlasıyla etkilidir. Bu ziyarete dair, uluslararası ilişkiler ve strateji alanında çalışan kimseler dikkat çekici yorumlar yapıyor. Hiç şüphesiz bunun bölgesel ve küresel ölçekte yankıları, hayli zaman sürecek bir kısım sonuçları da daha aşikâr biçimde görülecektir. Hatta John Kennedy’den sonra ABD’nin başına geçen ikinci Katolik isim olan Joe Biden’ın; uygulamaya koyacağı politik hesap ve yaklaşımlarıyla da yer yer kesişmesi ve çakışmasından daha tabii ne olabilir ki!.. Papa Francis,  bu kritik ziyareti boyunca ilgili bütün çevrelere, en açık şekilde mesajlar vermeyi ihmal etmedi. Mesela Nasıriye Bölgesi’ndeki Ur kentinde, “İbrahimî dinlerden” bahsederek, dinler arası diyalog meselesini bir kere daha gündeme taşıdı. Vatikan dinler arası diyalog projesinin beynidir!.. Öyle değil mi? Necef’te Iraklı Şiilerin lideri Ali Sistani ile görüşmesi ise, bambaşka bir açılımdır. ABD işgalinden İran nüfuzuna kadar, Bağdat Yönetimini sıkboğaz eden baskı ve zorluklara karşı, sunulmak istenen bir reçete de masaya konulmuş mudur? Erbil’de, stadyumda ayin yöneten Papa’nın, Bölgesel Kürt Yönetiminin başkanı ve başbakanı olan Neçirvan ve Mesrur Barzani ile görüşmesi, DEAŞ karşısında, Asuri ve Keldanilere kucak açmalarına mukabil özel bir jesttir. Yankıları peşinden gelecektir… Bir yere yazınız. Papa Francis Nasıriye’de; “Savaşma hırsından uzak durun. Tüm halklar kardeştir…” diye ‘insancıl’ bir çağrıda bulundu ya… Onun bu çağrısına karşılık, sosyal medyada dolaşan ve birçoğunuzun da görmüş olabileceği bir mektup var. “Basralı Ömer” diye bir isme atfedilen mektup… Bahse konu mektubu gerçekten Basralı veya Bağdatlı Ömer’in yazıp yazmadığı önemli değil. Asıl olan mektubun muhtevası… Şöyle diyor: “Basra/Ben Basra’dan Ömer… Belki haberin yoktur diye yazıyorum Franks; Önce demokrasi yağdı göklerden. Sonra özgürlük geçti üstümüzden. Palet palet. Ve insan hakları namlularından. Yüzü maskeli adamların saniyede bilmem kaç bin adet… 'Demokrasi' bizim eve de isabet etti. Bir gün sonra anladım ayaklarımın koptuğunu… Babamın vücudunda tam on sekiz adet 'insan hakları' saymışlar! Annem zaten yoktu. Ben doğarken ilaç yokluğundan ölmüş. Ambargo falan dediler ya anlamadım. Çocuk aklı işte. Sen daha iyi bilirsin. Sizde de barış böyle midir Franks? İnsan hakları, çocukları yetim ve ayaksız bırakır mı orada da? Ya demokrasi? Güpegündüz pazara düşer mi? Ve zenginlik, insanları korkudan uykusuz bırakır mı orada da? Babamla söylediğim son dua dilimde. Ayaklarım hastanede ve giymeye kıyamadığım ayakkabılar elimde kaldı... Çocuğun var mı Franks? Al çocuğuna götür onları. Bir işe yarasın. Kim bilir belki baktıkça beni hatırlarsın. Bu nasıl demokrasi Franks? Düştüğü yeri yaktı. Merhamet hür dünyaya bu kadar mı Irak’tı?!Basralı Ömer" Basralı Ömer’in bu mektubuna benzer bir mektubu Afganistan’ın Kandahar, Kunduz, Uruzgan, Helmend, Herat veya herhangi bir başka vilayetinden bir başka Ömer de yazabilir. Kim bilir belki de kaç tane Ömer veya başka bir mağdur/lar aynı şekilde kaç kere haykırdılar… Ama sesini duyan olmadı. Zira Afganistan semalarından da her gün ölüm yağdırılıyor… Amerikan işgali tam 20 yılını doldurdu! Bu yirmi yılda kaç yüz bin Afgan vatandaşı öldü? Kaç yüz bin kişinin mayınlardan kolu ve bacağı koptu? Bilir misiniz, dünyada en fazla kolu ve bacağı kopuk insan Afganistan’da… Evet, Papa Francis (Franks), Ömerlerin sesini hiç duyuyor mu? Dahası, "kardeşlik" çağrısını kimlere yapıyor acaba?..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.