Orta Doğu’da önemli gelişmeler...

A -
A +
 
Libya’da yeni hükûmetin güvenoyu alması… S. Arabistan ve BAE’den Türkiye’ye karşı negatif tavırların değişmeye başlaması… Ve daha önemlisi Türkiye-Mısır arasında diplomatik görüşmelerin başlaması...
 
 
Türkiye’nin Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Doğu Akdeniz politikalarının seyrinde, önemli değişim ve dönüşümler daha belirgin şekilde görülmeye başladı… Bununla ilgili işaretler, öteden beri birbirini izliyordu. Ama son günlerde daha net biçimde bu işaretler, reel adımlarla fiiliyata döküldü. Bu adımların en önemlisi, 2013 yılından beri yani Cumhurbaşkanı Mursi’ye karşı; Haziran 2013’te yapılan askerî darbeden bu yana kopuk olan ilişkilerin, yeniden belli seviyede başladığının resmen açıklanması. Yakın zamana kadar, Mısır ile ilişkiler asgari seviyede ve ancak istihbarat mekanizmaları üzerinden yürüyordu… Geçtiğimiz hafta hem Millî Savunma Bakanı Hulûsi Akar hem Dışişleri Bakanı Mevlût Çavuşoğlu, Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölge konusunda, Mısır ile önemli gelişmelerin yaşanabileceğini beyan ettiler. Bunun akabinde de Çavuşoğlu, Mısır ile diplomatik temasların başladığını resmen açıkladı. Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan, cuma namazı çıkışında, Mısır’la olan ilişkilerin durumu hakkında dikkat çekici şeyler söyledi. İki ülke arasında en üst seviyede olmasa da, onun “bir tık altında” ilişkilerin devam ettiğini belirttikten sonra, Türkiye-Mısır ilişkilerinin tarihî derinliğine işaret etti ve Mısır halkı üzerinden önemli mesajlar verdi. Burada Türkiye-Mısır ve Mısır-Yunanistan halkı arasındaki münasebetlerin bir kıyaslamasını yaparak, ikisi arasındaki büyük farkı hatırlattı. Bu sıcak mesajlar elbette karşı tarafta yankı yapacaktır…
Ancak Mevlût Çavuşoğlu’nun da kayda geçirdiği üzere, uzun süredir yaşanan kopukluktan ötürü, ilişkilerin hemen ve hızla onarılması kolay ve mümkün olmuyor. Bunun için belli bir zamana ihtiyaç var. Burada şu hususu da hatırlatmak gerekiyor; İki ülke arasındaki bazı problemlerin çözümü sağlanana kadar, bunları bir paranteze alarak, genel ilişkileri dikkatli biçimde yönetmek önemli. Yukarıda bahsedildiği üzere, 2013 askerî darbesi, iki ülke ilişkilerini koparan sebepti… Daha sonra buna Libya meselesi de negatif yönde katkı yaptı. Zira İhvan-ı Müslimin konusu sebebiyle, Mısır’ın Libya’ya karşı, Türkiye ile tam aksi yönde tutumu söz konusu! Bu atmosfer içinde, Mısır’ın Doğu Akdeniz’de Yunanistan’la birlikte Türkiye’ye karşı vaziyet alması çok dramatik bir gelişmeydi. Ancak deniz yetki alanları konusunda, Mısır’ın Yunanistan yerine Türkiye ile anlaşma yapmasının daha çok menfaatine olduğu, galiba etkili biçimde anlatılmış bulunuyor… Zaten Mısır Yönetimi içinde de, bu yönde düşünen önemli bir kesim vardı. Libya’da da, dengelerin nispeten oturması ve aşiretlerle yapılan uzun müzakereler sonucunda, Abdulhamid Dibeybe başkanlığında kurulan yeni hükûmetin, Temsilciler Meclisinden güvenoyu almasının da, olumlu etki yaptığını söyleyebiliriz. Ama her şeyden önce, Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın’ın “Arap âleminin beyni ve kalbidir” diye tanımladığı, Mısır ile yeni ve olumlu bir sürecin başlamış olması büyük önem taşıyor. Türkiye-Mısır arasında doğan bu yeni iklimin diğer Arap ülkelerini de etkileyeceği muhakkak...
Diğer taraftan bir müddetten beri Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde, Türkiye aleyhindeki havanın hissedilir biçimde değişmeye başladığını söylemek yanlış olmaz. Nitekim Bakan Çavuşoğlu da Abu Dabi’den daha olumlu sinyaller gelmeye başladığını açıkladı. Körfez’deki bu değişimin birden çok sebebi var. Öncelikle S. Arabistan ve BAE, Yemen konusunda ihtilafa düştü ve eski birliktelik ayrışmaya dönüştü… BAE verdiği desteği çekti. Bunun akabinde ABD’deki yönetim değişikliği ve Biden’ın bu konuda S. Arabistan’a açıkça tavır alması… Bilhassa gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetiyle ilgili olarak, Veliaht Prens M. bin Selman’ı ilzam eden raporun açıklanması, dolayısıyla Washington-Riyad ilişkilerinde yeni bir dönemin başlaması, bu ülkeyi oldukça sıkıntıya soktu. Bir tarafta Yemen’de battığı bataklık ve artık kendi ülkesindeki petrol tesislerini dahi saldırılardan koruyamayacak duruma gelmesi, öte yandan İran karşısında ABD’den beklediği desteği yeterince alamayacağını görmesi vs. S. Arabistan, kendince Türkiye ve İran’a karşı ABD şemsiyesi altında, sağlamak istediği muhalif konumun işlemeyeceğini anlamış olsa gerek…
Önceki gün Katar’da, Türkiye; Rusya ve Katar’ın başlattığı yeni üçlü istişare mekanizmasının da, bölgedeki dengelere ciddi etkiler yapacağını söyleyelim. Sayın Çavuşoğlu’nun ifadesine göre, bu yeni süreç Cenevre ve İran’ın da içinde bulunduğu Astana süreçlerine bir alternatif değil, onu tamamlayıcı mahiyette… Ancak burada, ABD (aynı zamanda İsrail…) ve İran’a karşı dikkatli bir ayarlamanın olduğu da fark edilmeyecek gibi değil. Katar bu adımla, Suriye sahasında özellikle insani boyutta daha çok görünür olmaya başlayacak. Bu arada, ABD’nin Suriye’de PKK/PYD ile iş tutmasında daha fazla derinleşmesinin, Rusya’yı iyice rahatsız ettiğinin de altını çizelim! Bunların hepsi Bölgede çok önemli gelişmeler.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.