19 yılın özeti ve öz güveni…

A -
A +
AK Parti’yi diğer partilerden ayıran en bariz özelliği, güçlü teşkilat ve güçlü liderlik yapısıdır. Güçlü liderlik kapasitesi, doğrudan doğruya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsıyla ilgili… 19 yılın özeti budur.
 
 
Daha Kongre salonunun içine girmeden, dışarıda bekleyen kalabalığı selamlama konuşmasında, Sayın Erdoğan Genel Başkan sıfatıyla, AK Parti’nin farkını ortaya koydu ve “Böyle bir parti dünyada yok, Türkiye’de zaten yok…” dedi. Bu cümlede, 19 yılın özeti ve öz güveni ifade ediliyor ki, ülke gerçeklerine baktığımızda, yaşananlar da bunu teyit ediyor. Yurt dışında yaşayanlar hariç, Türkiye’deki seçmen sayısı yaklaşık 58 milyon. Bunun içinden 13 milyon beş yüz bin kişi, fiilen AK Parti üyesi. Yine Erdoğan’ın açıklamasına göre, bu rakamın yaklaşık beş milyonluk kısmı kadınlardan, bir milyonu da gençlerden meydana geliyor. Diğer partilerin teşkilat gücü, bu rakamların çok çok gerisinde. Bir de teşkilatı canlı tutma ve aktivitesini sürekli kılma becerisi var elbet. Bu hususta da AK Parti rakiplerine büyük fark atıyor. Hâl böyle olunca da, 3 Kasım 2002 yılından beri, girdiği bütün genel ve yerel seçimleri, halkoylamalarını ve cumhurbaşkanlığı seçimlerini hep birinci olarak ve açık ara önde kazanmayı başardı. (2017’deki hükûmet sistemi değişikliği referandumu, 2018 Cumhurbaşkanlığı ve Parlamento Seçimi ile 2019 Mahallî Seçimlerinde, MHP ile kurulan Cumhur İttifakı'nı hatırda tutarak…) tam on beş defa elde ettiği sandık zaferiyle AK Parti, siyaset arenasında “hâkim parti” konumuna geldi. Başta Lider Erdoğan olmak üzere, AK Parti'nin bütün yöneticileri, bu tabloya her fırsatta iftiharla dikkat çekiyor… Diğer taraftan AK Parti’de, bugüne kadar liderlik veya yönetim problemi, kadro çekişmeleri yaşanmadı. Başka partilerde sık görülen irili ufaklı kopma hareketleri, birkaç münferit olay dışında AK Parti'de yaşanmadı. Bütün bu özellikleri sebebiyle AK Parti, siyasi gücünü hep muhafaza etti ve dünkü son kongrede de görüldüğü üzere, her seferinde teşkilatını önemli oranda yenileyerek siyasi hayatına devam etti...
Kısa bir müddet önce Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş’un ifade ettiği üzere, 7. Olağan Kongre ile şekillenen yeni yönetim kadrolarıyla; AK Parti, şimdiden 2023 seçimleri için fiilen çalışmayı başlatmış oluyor… Diğer partilerde bu derece bir hazırlık olduğunu söylemek zor. Ayrıca partilerin bir kısmı çeşitli iç problemler de yaşıyor… Bu arada 2023 Cumhurbaşkanlığı seçimleri için, Cumhur İttifakı'nın adayı da belli. Bu çok önemli bir avantaj. Genel Başkan Devlet Bahçeli, geçen haftaki MHP Kongresinde, adaylarının Recep Tayyip Erdoğan olduğunu deklare etti. Dün de Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2053 Vizyonuna Cumhur İttifakı ile yürüyeceklerini söyleyerek, desteklerinden dolayı MHP ve Devlet Bahçeli’ye teşekkür etti. Her iki lider de Cumhur İttifakı'nın güçlü biçimde devam etmesi için özel hassasiyet gösteriyor.
Bütün bu olgular Türk siyasetinin geleceği için çok önemli göstergeler şüphesiz. Güç birliği ve ittifaklar sağlam zemine dayanınca, meydan okumalara karşı daha kararlı ve emin bir duruş sergilenebiliyor. Nitekim iç ve dış kaynaklı olumsuzlukların siyasi atmosfere olan birtakım yansımalarına karşılık, Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün konuşmasının en başında, hususi bir parantez açarak, Türkiye’nin kararlı yürüyüşüne devam edeceğini belirtip şunları söyledi: “Dayatmalar bizi yolumuzdan döndüremez… Türkiye’yi kendi iç meselelerine hapsetmek isteyen odaklar bu defa başarılı olamayacaklar. Zira artık tuzakları yıkıp geçen bir Türkiye var…” Bunun devamında da Sayın Erdoğan, Türkiye’nin yeni küresel düzenin asli unsurlarından biri olacağını kayda geçirdi. Bu iddianın tarihî cihetini de hatırlattı. Anadolu topraklarında mutlak hükümranlığımızın Malazgirt’ten başladığını ifade etti. Sultan Alparslan’ın büyük zaferinden kısa zaman sonra Kutalmışoğlu Süleyman’ın kurduğu Anadolu Selçuklu Devleti ve daha sonra Osman Gazi’nin temelini attığı Osmanlı Cihan Devleti ile bunun sonrasında yaşanan tarihî kırılmayı, verilen Millî Mücadele ile Türkiye Cumhuriyetine doğru yaşanan serüveni özetle hatırlattı...
Bu arada 2053 ve 2071 vizyonlarını iyi okumamız gerekiyor. Çünkü bu, sadece bir siyasi partinin değil, milletin hedefidir. Evet, 2053’e 32 sene, 2071’e de tam elli sene var… Büyük devletler vizyonlarını hep uzun yıllara göre çizer. Zaten öyle olmak zorundadır!.. Türkiye’nin sahip olduğu tarihî ve kültürel miras yeterince zengin ve güçlüdür. Şu hâlde doğru stratejiler üzerine kurulu, orta-uzun vadeli plan ve programların istenen hedeflere (Kızılelma) ulaşmaması için sebep yoktur. Bütün mesele vizyonun isabetli olması, bunun da doğru planlama ve kararlı uygulama ile hayata geçirilmesi… Unutmayalım büyük milletlerin hedefleri büyük olmak zorunda!..
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.