Felaketler zinciri ve acı sonuçlar…

A -
A +
Yaşadığımız felaketlerin hasarını telafi etmek yetmiyor, yetmeyecek. Zira yalızca bugünleri değil, yarınlarımızı da hesaba katarak tabiata dönük yeni bir yaklaşım ve hayat anlayışı geliştirmek gerekiyor…
 
Kastamonu Bozkurt ilçesindeki manzara karşısında dehşete düşmemek mümkün mü? Tıpkı Antalya ve Muğla ilçelerindeki orman yangınlarını izlerken içimizin ürpermesi gibi… Felaketler zinciri maalesef devam ediyor! Temmuz ayı ortasında Doğu Karadeniz’de, Rize ve Trabzon ilçelerinde, birkaç gün sonra da Artvin’de sel felaketini yaşadık. Yıkım büyüktü ve bölge için "afet durumu" ilan edildi. Temmuz ayı bitmeden bu defa, Antalya ve Muğla ilçelerinde bugüne kadar görülmemiş boyutlarda orman yangınlarına maruz kaldık. Sadece bu iki ilde değil, tam 54 vilayette üç yüzden fazla yangın zuhur etti. Yangınlarla boğuşma daha bitmeden, Batı Karadeniz’deki sel felaketiyle sarsıldık!.. İçişleri Bakanı Süleyman Soylunun ifadesine göre, Bozkurt ilçesindeki felaket, geçen sene bu zamanlarda Giresun’un Dereli ilçesinde yaşananın beş misli büyüklükte… Can kaybı maalesef yüksek. Bu satırların yazıldığı sırada Bozkurt ve Sinop Ayancık’ta toplam can kaybı 31 olarak açıklanmıştı. Aranan kayıplar ve hâlen enkaz altında kurtarılmayı bekleyenlerin de olduğunu belirtelim. Bütün dünyayı sarsan tabii afet ve felaketler bizim memleketimizi de ne yazık ki çok ağır şekilde vuruyor. Şöyle bir buçuk yıl geriye baktığımızda, 24 Ocak Elazığ Depremi, 6 Şubat’ta Van’daki Çığ Faciası… Her iki olayda da 41 kişi olmak üzere 82 vatandaşımız hayatını kaybetti. 23 Ağustos’ta Giresun’un Dereli ilçesi sel felaketiyle altüst oldu. Burada da on beş can kaybettik… 2021’deki sel felaketleri ve orman yangınlarının can ve mal kayıpları ürkütücü boyutlarda. Allahü teala milletimizin ve devletimizin yardımcısı olsun! Bu kadar sık vuku bulan felaketlerle baş etmek hiç kolay değil.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dün Bozkurt ilçesinde halka hitap ederek, devletin bütün imkânlarıyla seferber olduğunu ve en kısa zamanda yaraların sarılacağını söyledi. Rize, Antalya ve Kastamonu’da yıkılan ve yanan evlerin bir yıl içerisinde yenilerinin yapılarak sahiplerine teslim edileceğini müjdeledi. Elâzığ depreminde de, yıkılan binaların yerine yenileri yapıldı ve depremzedelere teslim edildi… Elâzığ âdeta yeni baştan inşa edildi. Bu aynı zamanda devletimizin imkân ve kabiliyetlerini de gösteriyor. Hâlihazırda devlet bütün kurum ve kuruluşlarıyla felaket bölgesinde görev başında. AFAD, UMKE, Kızılay, Asker ve Polis Teşkilatımız, yerel yönetim birimleri ve diğerleri insanüstü bir gayretle çalışıyor. Evlerinin içinde ve çatılarında mahsur kalan yüzlerce insan kurtarıldı. Bu tablo bir nebze acılarımızı hafifletiyor.
Öteden beri muhalefet kanadından gelen tenkitlere de cevap veren Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Yıkılanın yerine daha iyisini yaparak, yananın yerine daha fazlasını dikerek, eksilenin yerine daha çoğunu koyarak yolumuza devam ediyoruz…” Elbette bugün için, felaketlerin verdiği hasarı telafi etmek ve vatandaşların hayat düzenini yeniden temin etmek çok çok önemli. Ama bütün bu felaketler, bize başka bir şeyi hatırlatıyor. Bozulan tabiat dengesi ile iklim değişikliği diye özetlediğimiz yeni ve vahim durum, yarınlar için alarm zillerini çaldırıyor... Yarınlara dönük ve gelecek nesillerin de yaşayabileceği bir dünya bırakabilmek için, mutlaka tabiata karşı yeni bir yaklaşım ve onu daha fazla koruyacak yeni bir hayat tarzı geliştirmemiz gerekiyor…
Daha önce de bu köşede bahsi geçen BM Hükûmetler Arası İklim Panelinin Raporu, şu sıralarda bütün dünyada hararetle tartışılıyor. İki yüz otuzdan fazla bilim adamının alanıyla ilgili katkıda bulunduğu binlerce sayfalık bu rapor, bir noktaya çok açık biçimde dikkat çekiyor. Günümüzde yaşanan olağanüstü tabiat olaylarının temelinde, kesin olarak insanoğlunun yaptığı faaliyetlerin etkisi var. İlk defa bu kadar net biçimde, insanoğlunun bizzat tabii dengeye verdiği zarar resmen açıklanmış oluyor. Şimdi bütün mesele, küresel ısınmanın artışını 1.5 derece sınırında tutmak… Şayet bu başarılırsa, felaketlerin de daha az ve seyrek meydana gelmesi mümkün olabilecek. Aksi hâlde felaketlerin daha sık, daha uzun süreli ve daha yoğun biçimde dünyayı sarsmaya devam etmesi kaçınılmaz!
Adı geçen raporda geleceğe dönük dehşet verici senaryolar var. İklim değişikliği ve küresel ısınmanın özellikle Akdeniz Bölgesinde çok etkili olacağına dikkat çekiliyor. Bu durum bizim ülkemizi çok yakından ilgilendiriyor. Mesela iki derecelik ısı artışının, nehir debilerinde yüzde 20’lik bir azalmaya yol açacağı ifade ediliyor. Tek kelime ile durum vahim!
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.