Sigara izmariti eşittir napalm bombası!..

A -
A +
Yaz mevsiminin ortasında birbirine taban tabana zıt tabii afetlerle boğuşuyoruz… Bozkırın bağrındaki Ankara’da âdeta tropikal iklim bölgelerindeki gibi yağışlar ezberlerimizi bozuyor. Bir de orman yangınları var ki…
 
Yazının başlığını bazıları fazla abartılı bulabilir, ama biraz derinlemesine bakılırsa öyle olmadığı görülür. İzmarit diye basit gördüğümüz nesnenin, bugüne kadar nice büyük yangınlara, bazen onlarca insanın, yüzlerce – binlerce hayvanın, sayısız börtü böceğin can kaybına uğradığı facialara sebep olduğunu bilmez miyiz? Aslına bakarsanız bilmemiz gerekir, hatta çok iyi bildiğimizi de sanırız!.. Gelgelelim bildiğimizle amel etmemek, ciddiyet göstermemiz gereken yerde sorumsuz ve laubali davranmak, bizi kendi elimizle felaketin içine bırakıverir. Evet, ne yazık ki, dün Muğla’nın Datça ilçesinde sigara izmaritinden çıktığı belirtilen orman yangını bunun son örneği. İlk anlardan itibaren mevcut imkânlarla hızlı biçimde yangına müdahale edildi. 7 uçak, 14 helikopter ile havadan ve 75’i arazöz toplam 96 iş makinesi ve 400 personelle mücadele sürdürüldü. Ancak rüzgârın şiddeti sebebiyle yangını kontrol altına almak mümkün olmadı ve tehlike altına giren bazı mahallelerde evlerin tahliyesine gidildi. İşte bir izmaritin başımıza açtığı hadise. Dün aynı saatlerde İzmir’in Çeşme ilçesinde de orman yangını çıktı. Oraya da hızlı biçimde havadan ve karadan müdahale edildi. Fakat müdahaleler ne kadar hızlı ve etkili olsa da, orman yangınlarının kendine has özellikleri var. Maalesef nem oranı, sıcaklık ve rüzgârın şiddetiyle estiği istikamet, yangınla mücadeledeki en büyük dezavantajlar oluyor.
 
Yirmi gün önce Muğla Marmaris’te çıkan yangına sekizinci dakikada (Bu bir rekordur…) müdahale edildiği, toplamda 20 helikopter; 14 uçak ve 220 arazöz ile bin küsur personel, havadan ve karadan canhıraş biçimde çalıştığı hâlde, yukarıda belirtilen sebeplerle yangının büyümesinin önüne geçilemedi. Ve maalesef 5.142 hektar orman yanıp kül oldu. Bu yangının sebebi de çok dikkat çekici idi. Şuursuz bir şahıs, mal mülk paylaşımı sebebiyle aile efradına kızıp ormanı yakıvermiş. Mesele tam olarak böyle midir, değil midir, orası ayrı teferruat. Olan yanan o güzelim ormana oldu!.. Kimi zaman arazi açmak, kimi zaman başka maksatlarla ormanların yakıldığı ne yazık ki acı bir gerçek. Bazen de terör örgütleri ihanet maksadıyla, sırf millî servete zarar vermek için ormanlarımızı yakmaya girişebiliyor. Bu sene yangın mevsiminden önce çok iyi istihbarat çalışmasıyla, otuza yakın terör örgütü mensubu kundakçı, eyleme geçemeden inlerinde kıskıvrak yakalandı. Tam da bu başarılı operasyona sevindiğimiz sırada, Marmaris yangını vukua geldi. Yukarıda işaret ettiğimiz üzere, orman yangınları için her zaman çeşitli sebepler söz konusu olabilir. Bize düşen görev, azami dikkati göstererek mümkün mertebe yangın çıkmadan önüne geçmek. Zira bir kere yangın baş gösterdikten sonra iş bambaşka bir safhaya girmiş olur… Bir izmarit napalm bombasından daha fazla yakıp kül edebilir.
 
O hâlde başta sigara izmariti olmak üzere, ormanda mangal yakmak, cam şişeleri atmak ve buna benzer yangın çıkarabilecek bütün hâl ve hareketlerden uzak durmazsak, ormanlarımızı muhafaza edemeyiz. Bu konularda yetkili mercilerin de belli alanlara girişi yasaklamak dâhil, her türlü sıkı ve caydırıcı tedbiri alması gerekiyor. Orman yakma cezasının arttırılmış olması bu manada son derece önemli bir gelişme. Temenni edelim ki, beklenen caydırıcılığı göstersin… Bir taraftan eski hâline gelmesi yıllar alacak olan millî servetimizin tahribi, diğer yandan mevcut ekonomik sıkıntılara ilaveten doğan mal – mülk zararları, devlet ve toplum olarak yükümüzü ağırlaştırıyor. Daha dikkatli ve sorumlu davranmak suretiyle bu zararları azaltmak mümkün. Yaz mevsiminin ortasında birbirine taban tabana zıt tabii afetlerle boğuşuyoruz. Tabiatın tahribi, insanoğlu için giderek daha çetin hayat şartlarını getiriyor. İşte bozkırın ortasındaki Ankara’da âdeta tropikal iklim bölgelerindeki yağışlara şahit olmak böyle bir sonuç… Böyle durumların artık daha sık ve daha şiddetli biçimde baş göstereceğini uzmanlar söyleyip duruyor. Ama bu ikazlara ne derece kulak kabartıyoruz acaba?
 
Sadede gelirsek, tabiat şartları kırmızı alarm veriyor… Şiddetli yağışlar, sel baskınları ve heyelan bir taraftan; susuzluk, kuraklık, çölleşme, orman yangınları diğer taraftan bizi kıskaca almaya devam ediyor. Bu işin şakası yok yani!.. Aklımızı başımıza devşirmemiz şart. Yoksa Allah muhafaza felaketler bizi esir alır.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.