​MESAFE

A -
A +

Güçlüyseniz problemleri halletme yolunda fazla bir şey yapmanıza gerek yok. Düğümler umûmiyyetle kendiliğinden çözülür. Fakirin kırk yıl uğraşarak yapamadığını zengin bir îmâyla halleder. Batı bugün böyle bir kolaylığın içinde. Uzatmaları oynasa da son düdük çalmadı. Kendisi gidişâtı görüyor. Bu yüzden korku içinde. Film her an kopabilir. İki yüz elli senelik dünyâ hâkimiyyeti bir anda berhevâ olabilir…

Gelişmelere yabancıyız. Binâenaleyh garbın şarkdaki muvaffakiyyetlerini doğru okuyamıyoruz. Mes’elelerin hem içinde hem dışındayız. Eski demler geçmiş ola derken bile yüz yıllık karabasandan kurtulamıyoruz. Hâsılı dudaklarımız kalbimizden bağımsız hareket ediyor. İçdeki titreme kelimelere gürleme şeklinde dökülüyor. Elbette bu da mühim. Yüz senelik esâretin ardından her şeyin bir anda sütliman olmasını bekleyemeyiz. Üstelik henüz bütün zincirleri kırabilmiş değiliz. Ne var ki işin bu safhasını artık geçmeliyiz. Zâhirden bâtına inmek mecbûriyyetindeyiz. Dudaklarımız kalbimizle mutâbık kaldığı ve her ikisi ecdâdla buluşduğu an devrân bizimdir biiznillah!

Osmanlıdan sonra devlet olmayı unutduk. Bugün el yordamıyla bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. İngiliz devrelerimizi öylesine karışdırmış ki zihnimiz hâlâ bulanık. Berraklaşma ihtimâli de görünmüyor. En azından kısa va’dede. Eskiden yarım aydın derdik. Şimdi onları mumla arıyoruz. Çeyreği bile iş yapıyor. Aklı başında dediğin kişi hiç ummadığın bir anda mangalı deviriyor. Kızar mısın ağlar mısın şaşırıyorsun. Nihâyet Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın âhir zemâna dâir bildirdikleriyle tesellî buluyorsun. Görüyorsun ki her şey kitâbına uygun ilerliyor…

Ümîdimizi her dâim tâze tutacağız. Me’yûsluk semtimizden geçmez. Acele şeytândandır. Teennîyi elden bırakmayacağız. Gerekirse uzunca bir müddet iğneyle kuyu kazar gibi yol alacağız. Osman gâzînin çocukları olarak kızılelmalar konusunda sabırlı davranacağız. Dedelerimizin yüz elli sene feth-i mübîni beklemeleri gibi. Bütün bunları hâric için söylüyoruz. Dâhilde efendiliğin vakti geldi. Efendilik dediysek yanlış anlaşılmasın. Bizde efendilik fedâkârlık demekdir. Nasıl bir fedâkârlık? Canını ortaya koyduğun bir fedâkârlık. Mal, mevki, şöhret, kadın için mi? Hâşâ ve kellâ. Böyle düşünen alçaklıkda sınır tanımadığını göstermiş olur.

İnsan modelimizi değişdirmemiz lâzım. Bir tokatla düşmanı leş yapan atalarımız gibi olmalıyız. Hiç saklamayın, “Olmadı. İşe tokatla başladın” diyorsunuz. Kusûra bakmayın ama bu sizin hüsn-i kuruntunuz. Tokatla falan başladığımız yok. Bu insanların aynı zemânda ne kadar ince olduklarını anlatacağız. Kendi dedemizden, daha doğrusu dedemizin babasından vereceğimiz bir misâlle. Nerede dolaşacağız? Karahisâr-ı şarkî sancağında. Hani dağın başı deseniz yanlış olmaz. Karahisarlılar kızmasın, biz de oralıyız.

Bir kış günü. Büyük dedemiz kendisi gibi nüfûzlu bir beyi ziyârete gidiyor. Nasıl gidiyor? Diz boyu karda at sırtında. Beş altı saatlik bir yolculukla. Tabîî eğer Hünü’den yola çıkdılarsa. Karahisardan hareket edildiyse iki katı. Yalnız değil. Arkadaşlarıyla berâber. Gidip o gece yatacaklar. Artık fazlasını bilmiyoruz. Nihâyet hedefe varıyorlar. Konağın beyi misâfirleri kapıda karşılıyor. Yalnız İbrahim beyi karşılamanın verdiği heyecanla olsa gerek hizmetkârlarına sin kaflı konuşuyor. “Koşun, beyin atını tutun, timar edin” vs. derken. Sıra İbrahim beyde: “Kardeşim av yaparken şöyle bir uğradık. Hiç inmeyeceğiz. At üstünde bir ayranını içip devâm edeceğiz.” Öyle de yapıyor. Aynı yolu aynı şartlarla dönmek. Dile kolay. Herkes kendi muhâsebesini yapsın. Acabâ kim bu karârı alabilir? Gak dediğimizde et guk dediğimizde su gelen bir vasatda “yaparım, ederim” edebiyâtı hiçbir ma’nâ taşımıyor. Her ne ise, arkadaşları soruyor: “Bey niye böyle yapdın? Saatlerdir at üstündeyiz. Buz kesdik. Hiç olmazsa eve girip sıcak bir çorba içseydik. Bir de bunun dönüşü var.” El-cevâb: “Hizmetcilerine hitâbını duydunuz. Sohbet esnâsında aynı kelimeleri bize de kaçırırsa ne yaparız?”

Kıymetli okurlar bu hâdise Derseâdet’de geçmiyor. Şarkî Karahisâr’da cereyân ediyor. İstanbul’a bugünki yollarla yaklaşık 1000 kilometre uzaklıkdaki beldede. Artık almamız gereken mesâfeyi siz hesâb edin…

Bu arada İsmet Yılmaz açıklama yapmış. TEOG yerine gelecek sistemi bir ay içinde hazırlayıp bakanlar kuruluna sunarız diye. Mümkinse hiçbir şey hazırlamasınlar. Başında, ortasında ve sonunda “sistem” olanlarla bu hâle geldik!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.