Acaba!

A -
A +

F.Bahçe Başkanı Sayın Aziz Yıldırım'ın istifası, spor tarihimizin belki de en beklenilmeyen gelişmesi idi. Tam anlamıyla bir şoktu. Öyle ya; F.Bahçe 100. yılına giriyordu... Bakmayın şampiyonluğu kaptırdığına, profesyonel futbolcu kadrosu bizim ligin çok üzerinde bir güce sahipti. Ekonomik gücü, yine yönetiminin açıkladığına göre ülke standartlarının çok çok üzerinde idi. Stadı ise, ortalama 45 bin seyirci çekiyordu. Yine kulüpten yapılan resmi açıklamaya göre, hoş dünyada hiçbir uluslararası ekonomi kuruluşunun böyle bir gelişmeden haberi yoktu ama, 98.5 milyon euro gelir vardı ve bununla Avrupa'da 12. sırasında bulunuluyordu. Kapısındaki tabeladan sosyal kelimesi çıkarılmış (!) birçok tesisi vardı. Samandıra'nın benzeri, benim diyen Avrupalının çoğunda yoktu. Tamam, mendil büyüklüğünde bile tek bir tapulu malı yoktu ama, itibarı, en azından ülke sınırları içinde büyüktü. Hoş, ülkenin her sportif alanında kulübün, başkanından dolayı devamlı hali hatırı soruluyordu ama, olsun, medyadaki uşaklar, korkaklar onun da üstesinden geliyorlardı. Peki, böylesine bir ortamda, Başkan neden istifa etti? Cevap... Bu koşullar dikkate alındığında, neden, bu kadar basit olabilir mi? Bu bana hiç de şok olmadı. Çünkü sır, Hürriyet'te, istifanın açıklanacağı gün çıkan haberin bir satırında saklıdır... Tavsiyem o dur ki; F.Bahçeliler şayet başkanlarını seviyorlar ve onun bir efsane olarak kalmasını istiyorlarsa, kararından döndürmekte ısrar yerine, alkışlayıp, tarihe bıraksınlar... Sayın Bakan sakın konuşmayın! Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Mehmet Ali Şahin, geçenlerde, benim de davetli olduğum, ancak rahatsızlığım sebebiyle gidemediğim toplantıda, "Denizlispor Başkanı Ali İpek, ne biliyorsa, en azından gelsin yanıma kulağıma söylesin. Ya da Federasyon'a gitsin" buyurmuşlar. İyi ki o toplantıya gitmemişim. Yoksa atmosfer hayli gerilirdi. Çünkü derdim ki ;"Ey Sayın Bakan, devletin taaa kendisi belgelerle teşvik primini, usulsüz transferi ortaya çıkardı. Siz ona bile sırtınızı döndünüz. Bir soruşturma bile açmadınız. Tabii sizinle birlikte o devrin federasyonu da... Şimdi Ali İpek'i yanınıza kadar yormaya hakkınız var mı?" Hepinize teşekkürler! Basketbol play-off'ta yarı finaller başladı. Çeyrek finallerde bir Tekel takımı seyrettim, bayıldım... Banvit zaten malum... Tuborg Pilsener, Türk Telekom da zevkle izlendi bu sezon... Basketbolun lokomotifleri Efes Pilsen ve Ülkerspor'a zaten çok şey borçluyuz. Ama şu yukarıda sıraladığım müessese takımlarına da teşekkürler. Tabii F.Bahçe ve G.Saray'ın bu sezonki hamleleri de alkışlanacak nitelikte idi. Beşiktaş Cola Turka ise 30 senelik hasrete son verebilmek adına mücadelesini hâlâ sürdürüyor. Beni Tekel-Beşiktaş maçında görenlerin çoğu şaşırmış... Haklılar... Çünkü her futbol yazan, her futbol konuşan gibi amigo değilim ki... Ben spor adamıyım... Basketbol da, voleybol da oynadım... Allah ömür ve sağlık verirse daha çok salonlarda görülürüm. Üzülmemek elde değil Gürcan! Gürcan Bilgiç, genç gazeteci takımının en fazla umut verenlerindendi. Babadan, yani hücresel gazeteci... (Ne demekse) Ama aynı Gürcan Atv'nin yeni kanalında diyor ki , "Haluk Ulusoy'u destekleyenler mutlu oldu, karşı oy kullananlar yandı... (Takımlardan söz ediyor) Denizlispor, F.Bahçe'ye kontrataktan 5 dakikada 4 gol atardı..." Sevgili Gürcan; bak bakalım bu iki görüşün birbirinden siyahla beyaz kadar çelişkili mi değil mi? Bırak safsatayı... Vestel'in 5 golünü, Denizli'nin tek golünü F.Bahçe'ye, Haluk Ulusoy mu attı? F.Bahçe, G.Saray'ı 4 golle perişan edip, 3 topu da direkten döndüğünde Federasyon başkanı kimdi? F.Bahçe, Trabzon'da hayati maçı kazanırken, Başkan Haluk Bey değil miydi? Sen onu bırak da, senin başkanının, federasyon başkanlığı ve onun yardımcılığı koltuklarına oturttukları varken, "Kaç Levent puanı kaptın" onun hesabını yap! Sevgili İslam Çupi'den! İslam Çupi'yle yaklaşık on yıl birlikte çalıştık. Sonra, Nemci Tanyolaçlı Tercüman'dan, Everets'e çıkıyorum diye Milliyet'te rahmetli Namık Sevik ağabeyin yanına gitti. Orada yazdığı bir yazıyı hiç unutmam... F.Bahçe ile G.Saray Emre Belözoğlu için kapışmışlardı. Zeytinburnuspor arada kalmıştı. İslam Çupi de, F.Bahçelilere kızarak o günlerdeki bir yazısında şu görüşlere yer vermişti: "Yahu bu mücadeleye ne gerek var? Henüz kızamık bile çıkarmamış bir çocuk için bu savaş verilir mi? Bırakın G.Saray alsın..." Öyle de oldu! Yani, G.Sarayla ligde dört yıl üst üste şampiyon olarak rekor kıran, UEFA Kupası, Süper Kupa zaferlerini yaşayan, Şampiyonlar Ligi iki eleme grubunda oynanırken çeyrek finalde yer alan, dünya üçüncüsü milli takımda forma giyen Emre, ünlü İnter'den sonra bugün Newcastle United'da... Gerçekten de büyüklüğün bazen adı konamıyor... Trabzon yanlış yolda! Trabzonspor'un yeni yönetimi, anlaşılan o ki Fatih Tekke'yi, kim olursa olsun okutmaya kararlı... Belki Gözdeniz'i de... Daha önceleri iki temel taşı Ogün ve Abdullah gönderilmişti. Sene kaç mıydı? Bilmem, hatırlamıyorum ki... Bu iki futbolcudan alınan on milyon dolara yakın para da hayır etmemişti... Sonra o ikiliden sadece Ogün Trabzonluydu ama, o da bazı işlere bulaşmıştı. Şimdi iki has Trabzonlu Fatih'le Gökdeniz'i, içerideki rakiplerden biri satıp da, zirveye oynayamayan bir Trabzonspor'a acaba Trabzonlu ne tepki koyar? G.Saray çalışmalara başlamış! G.Saray, Şampiyonlar Ligi'nde bu sezon başarılı olmak, ligde de yeni rekorlar peşine takılmak amacıyla transfer çalışmalarına başlamış. Nerede ve nasıl mı? Florya'dan bir şey çıkmadı... Şimdi hedef Riva ve Seyrantepe imiş... Adnan Bey öyle diyor... Nasıl yani demeyin... Bir bakarsanız o el değmemiş yerlerden petrol fışkırıverir ... Sinop'taki o adam kim? G.Saray'ın şampiyonluk kutlamaları ekranlarda devam ediyor. Ülkenin çeşitli yörelerinden, Avrupa'nın, hatta Birleşik Devletler'in çok yerinden sarı-kırmızılı bayraklı şenlikler izleniyor. Ama gelin görün ki, benim ülkemin şirin yörelerinden biri olan Sinop'ta bir ayıba tanık oldum. G.Saraylılar son derece masumane arabalarına binmişler, bayraklarıyla, habere göre hem de izinli, şampiyonluk turu atıyorlardı. Bu arada elinde telsiz bulunan bir sivil, anlaşılan o ki emniyetten biri, arabaların sürücülerini gözaltına aldırdı, ceza yazdırdı. Aferin size bay emniyet! Siz anlaşılan o ki, pek şehirde yaşamıyorsunuz... Bu tip kutlamalardan haberiniz yok herhalde... Yoksa başka bir kulübün fanatiği misiniz? Siz devletsiniz. Bunu bilin... Yarın bir başka takım şampiyon olup da, yine görevde olursanız, doğrusu nasıl hareket edeceğinizi çok merak ederim... Demek ki, Sinop'ta trafik acccayip düzgün... Lucescu ve Terim sizin neyinize? Vah vah vah! FBTV'de bazı isimlerin baş harflerinin bir programı var. Bizim köşeye malzeme çıksın diye bazen izliyorum. Sonuncusunda, yani şampiyonluk kaçıp gittikten sonra ağıtların yakıldığı programda katılımcılar, yeni teknik direktör adayları üzerinde muhabbet ederlerken, "Allah Lucescu ve Fatih Terim'den korusun" demezler mi? Hadi yahu! Terim ve Lucescu sizin neyinize? Size, Lorant, Rıdvan, Turan, Low, Daum, Oğuz, Denizli, Tamer Güney falan uyar... Yürüyüş! F.Bahçe taraftarı, geçtiğimiz pazar, başkanını istifasını geri almasını sağlamak amacıyla kulübe yürüdü. Güzel! Bağlılık, şık durdu. Ama öyle ölüm orucuna yatmakla, kendi asmakla falan, F.Bahçelilik olamaz. Olsa olsa tapınmaya girer. İşte benim en büyük endişem buydu; F.Bahçe'yi, başkan ve F.Bahçelilik olarak ikiye ayırmak... Yazık! 100 yıllık tarih hırpalanıyor, zedeleniyor... Nobre ve... F.Bahçe Başkanı istifasını açıklarken, Nobre'nin Beşiktaş'a gidişine de, Daum'un 100.yıl kadrosunda yer almayışını gösterdi. Şimdi iki soru... Birincisi; Madem, Daum, Nobre'yi istemiyordu da, sakat sakat neden final maçında 77 dakika oynattı? İkincisi; Daum gidiciyse, onun verdiği listeyle mi hareket edilir?

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.